Samimiyet
İçtenlikle sevmektir samimiyet. Karşılıksız, hesapsız ve beklentisiz. İçinizden nasıl geliyorsa öyle işte. Samimi iseniz sevginizde yapmacıklık yoktur.
Önce içte başlar sevgi. Kalbiniz bunun merkezidir. Sevgi kalpte nasıl ise yüze de öyle akseder.
Yüz, surat, sima, çehreu2026 Ne derseniz deyin içinizdekileri yansıtır. İyiyseniz, iyiliğiniz; kötüyseniz, kötülüğünüz yansır.
Diliniz de böyledir. Konuşma merkezi beyindedir ama aslında kalp ne hissediyorsa dile o yansır. Dilinizin temiz, tatlı ve etkili olması kalbinize bağlıdır. Beyin sadece mekanik bir görev üstlenir.
Birisini gerçekten sevdiğinizi nasıl hissettirirsiniz? Tam tersini de düşünelim. Birisinin sizi gerçekten sevdiğini nasıl hissedersiniz?
Birisine yaptığınız iyilik, gösterdiğiniz sevgi, sizi değil de karşınızdakini daha çok mutlu ediyorsa işte bu samimi sevgidir. Yaptığınız iyilik, gösterdiğiniz sevgi size dönüyorsa, siz karşınızdakini değil, kendinizi sevmeye çalışıyorsunuz demektir. Çünkü almak değil, vermektir esas olan.
Kendilerini sevemeyenler, başkalarını tam sevemez. Bu kişiler hep mutsuzdur, bencil ve yalnızdır. Güçsüzdür, vermekten korkar. Zayıf karakterler hep almakla, destekle ayakta durur. Verici, üretici olanlar gerçekten sevebilir. Bunlar güçlü insanlardır.
Çağımızın insanında psikiyatrik vakalar arttı. Mutsuzluk en başta ve sonrasında yetinmeme geliyor. İlaçla ayakta durmaya çalışıyoruz.
Rekabet içinde bir hayatımız var. Gözlerimiz, önümüze değil de başkasına bakıyor. Bu durum derin bir krizi doğuruyor, o da şudur: hasetlik.
Evet, haset kişi sevemez ve samimi değildir. Kıskançlık, çekemezlik çağımızın en büyük hastalığıdır. Bu hastalık kişinin zayıflığı ile ilgilidir. Kendine güveni yoktur. Kendisini bile sevmeye korkar, dolayısıyla böyle kişiler başkasını sevemez. Başkasını sevememe hali, kişiyi iyice yalnızlaştırır. Üretemeyen bu kişiler taklit ederek ayakta durmaya çalışırlar. Sonuçta saldırgan bir kişilik ortaya çıkar.
Samimi sevgi ne ile olur? Vermekle başlar öncelikle. Sonucu kendinize dönen, kendinizin mutlu olacağı vermek değil bu. Karşınızdakinin mutluluğunu önceleyen verme. Belki siz, acı da çekebilir, ağlayabilirsiniz de.
Sabaha kadar sevdiğiniz için dua edersiniz de kendinize bir şey istemezsiniz. Sevdiğinizin mutluluğu her şeyi unutturur.
Bireyden başlayarak toplumun tüm katmanlarına insanlar arasında samimi bağlar kurulamıyor. Buna sebep nedir? Samimiyetsizliktir tek kelime ile. Siz, bir adımı hesap içinde atıyorsanız, karşınızdaki de tüm hesapları yaparak size geliyor. Karşılık beklemek. En kötü niyet işte budur.
Toplumumuzda kırgınlıklar arttı. Ortak paydada buluşmak zorlaştı. Birbirimize olan sevgimiz azaldı. Sevgiymiş gibi görünen tablo ise rolden ibaret oluyor. Aynı amaca dönük yığınların talepleri bazen boşa çıkıyor. Sebep, samimiyetsizliktir. Samimi sevememektir.
Diğerkam olamayanlar kendisi de olamıyor. İnsan aslında kendisinin hem öznesi hem de nesnesidir. Başkalarına yönelttiğiniz sevgi kadar kendinizi sevebilirsiniz. Başkalarına bir şeyi layık gördüğünüz kadar kendinizi layık görebilirsiniz. Aşağılık duygusu olanlar kendilerine bir şeyi layık göremediklerinden başkalarına da layık göremezler. Böyle kişiler kendilerini hep farklı gösterirler.
Narsist bir ruh halinin giderek toplumu sardığı bir zamanda tutunacağımız sevgi, sevginin kaynağı olan Yaratıcı'dır. Teşhis bellidir, tedavi olunacak makam, bize şah damarımızdan daha yakındır.
Yaratı'ya olan sevginin esası da "bir olma" duygusudur. Bir olamayanlar Yaratıcı'dan da uzağa düşmüştür. Ne sevebilir ne samimidir. Cennete gidebilmenin yolu da birbirimizi sevmekten geçmiyor mu? Bir olmak, enaniyetin eritilmesi ile mümkündür. Bu ise samimiyet gerektirir.
"Büyük bir havuza sahip olmak için bir buz parçası hükmündeki enaniyet ve şahsiyetini, o havuza atmak ve eritmek gerek. Yoksa o buz parçası erir, yok olur. " Bir buz parçası olan enaniyetini samimiyetle bir havuza bırakarak, cüz iken kül olmaya var mısın?