Salgının kazananı ve kaybedenleri
Sadece Türkiye’yi değil, tüm dünyayı esir alan küresel salgın gerilemeye başladı. Normale dönüyoruz ama kademeli bir şekilde... 12 Haziran’da başlayacak Cuma namazları, caminin dışında aralıklı oturularak kılınacak. Caminin içine girip safları sıklaştırmamız birkaç ayı bulabilir. Salgının daha fazla can almaması için uzun bir süre maske ve mesafe kuralı ile yaşayamaya alışacağız.
Türkiye sağlık sistemleri ile küresel salgında çok başarılı bir sınav verdi. Üretimi durdurmadan zamanında ve etkili tedbirler aldı. Kamuoyunu mobilize ederek, milli birlik ve bütünlüğü sağladı. İcraatlarını, sosyal dayanışma ve şefkate dayalı bir anlayışı öne çıkaracak şekilde yaptı. Küresel salgında diri, dinamik ve ne yaptığını bilen bir ülke portresi çizdi.
Buna karşı Batılı bankalarda tonla parası, petrolü ve doğalgazı olan bazı ülkeler resmen çuvalladı. Yaşlı bir krala ve yönetimde acemi bir veliaht prense sahip Suudi Arabistan dip yaptı. İktidarını pekiştirmek için kendi aşiretinden prensleri hapsedip servetlerine el koyan, başka bir ülkenin konsolosluğunda muhalif ünlü bir gazeteciyi kesip-biçip-yakacak kadar gözü dönmüş Suud yönetimi, bir de Rusya ile petrol fiyatı kavgasına girince adeta çarpıldı. Şimdi her gün Suudlarla ilgili yeni bir kriz haberi okuyoruz.
***
Korona, Çin’de çıkmış olsa bile en fazla Atlantik ülkelerini vurdu. Batının gücüne ve zenginliğine rağmen zaafları ve çaresiz tarafları öne çıkmaya başladı. Kendi aralarındaki korsanca uygulamalar kendi içlerindeki güveni ciddi şekilde sarstı.
Birinci ve ikinci dünya savaşlarını Avrupa kendi içinde başlatmıştı. Ne yazık ki faturasını dünyaya da ödetmişlerdi. Şimdi anlaşmazlık ve kavgaları daha bir ön plana çıkacak. Küresel salgında özellikle İtalya ve İspanya’yı yalnız bırakmaları Avrupa Birliği’nin tüm değerlerini sarstı. Ortak idealler, salgınla birlikte bencilliğe dönüştü.
Bizdeki şarlatan muhalefetin karalamalarına karşı, tüm dünya ülkeleri Türkiye’nin merhamete dayalı insani uygulamalarını övmeye başladı. Küresel salgında yaptığı yardımlar ses getirdi. İnsani değerleri hatırlattı ve insanların bakış açısını değiştirdi.
Aslında Türkiye son 20 yılda Balkanlar’dan, Kuzey Afrika’ya, Türk dünyasından İslam ülkelerine kadar akılcı ve kalıcı politikalarla insanların gönlünü kazandı. Dünyada en çok yardım yapan ülke konumuna yükseldi. Son dönemde yaptığı hamlelerle de en diri, en zinde ülke olduğunu ispatladı.
***
Tüm iyi niyetli, kardeşçe yaklaşımlarına karşı Batılı ülkeler salgın günlerinde de Türkiye’yi arkadan vurma kararlılığını sürdürdüler. PKK ve FETÖ’ye destekleri sınırsız şekilde devam etti, ediyor. Van’ın Özalp ilçesine yardım kolileri götüren Vefa insani yardım aracını arkadan hızla gelerek silahla taramak, masum insanları öldürmek nasıl izah edilebilir? Ölenlerden biri belediye görevlisi, diğeri yoldan araca alınan bir gariban. Bunun faturası sadece PKK’ya değil, Batılı ülkelere de yazılıyor.
Yapmak istedikleri, ölmediklerini ispatlamak. Geçmişte de devletin yanında yer alanları katletme alışkanlıkları vardı. Diyarbakır’ın Dürümlü Mezrası’nda dört yıl önce 15 ton patlayıcı ile bir köyü yok etmişlerdi. PKK, insanların gözlerini korkutarak devletin yanında yer almalarını engelliyor. Bazı gafiller de HDP’nin aldığı oyları insanların gönüllü olarak verdiğini zannediyor. Geçen hafta Afrin’de yakıt tankerini patlatarak 40 masum insanı katletmeleri de bu yüzden.
Barış Pınarı Harekâtı kaldığı yerden devam etmeli, terör örgütünün üzerine daha etkili şekilde gidilmeli, Tel Abyad ve Münbiç’te başlamak üzere Suriye’nin kuzeyini oluşturan sınır, kesintisiz bir güvenli bölgeye dönüştürülmelidir. Ta ki, PKK bu salgının kesin kaybedeni oluncaya kadar…