Salgın, Yangın, Sel ve Kuraklık
Çarşıda, pazarda, kahvede, kafede, evde, işte, minibüste, vapurda hemen her yerde gündemimiz ekonomik meseleler.
Kimileri hayat pahalılığından dert yanıyor, kimileri coin
alıp satma derdinde.
Kimileri iş bulamadığı için dert yanarken kimileri nitelikli
eleman bulamamaktan dert yanıyor.
Kimileri istediği arabayı alamadığı için dert yanıyor,
kimileriyse yangın/sel/kuraklık derdinde…
Velhasıl kelam herkes dertli…
Lokanta, kafe ve kahvehaneler vaka sayılarındaki artıştan tedirgin
halde. “Okullar yüz yüze eğitime geçebilecek mi?” sorusu velilerin kafasını
kurcalıyor.
Tüm dünyayı etkisi altına alan salgın yetmez gibi bir
taraftan yangınlarla mücadele, diğer taraftan sel baskınlarıyla mücadele devam
ediliyor.
Kuraklık sebebiyle yanan ürünler ve azalan rekolte ise henüz
tam anlamıyla gündeme gelemiyor bile…
Yurt içinde ve yurt dışında terör örgütleriyle mücadele
zaten hiç bitmeyen konumuz.
Tüm bunlar içinde hayat öyle ya da böyle devam ediyor.
Ekonomik verilere baktığımızda kısıtlamaların azaltılmasıyla
birlikte toparlanma işaretleri gelmeye devam ediyor.
Sanayi üretimi hız kazanmış, baz etkisiyle birlikte rekor
kırıyor. (Nisan %66, Mayıs %40,9, Haziran ayında ise %23,9 artış gösterdi)
İşsizlikte kısıtlamaların kaldırılmasıyla ve turizm
sezonuyla birlikte azalma görüldü. (%10,6) (Bir önceki aya göre %2,5 bir önceki
yılın aynı ayına göre %2,7 azaldı)
Enflasyon tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ÜFE etkisiyle
birlikte artmaya devam ediyor. (aylık 1,80, yıllık %18,95)
Perakende satış hacmi baz etkisiyle birlikte artmaya devam
ediyor. (aylık %14,4, yıllık %17,4)
Ciro endeksi de aynı şekilde baz etkisiyle birlikte büyümeye
devam ediyor. (Nisanda yıllık %96,9, Mayısta %78,9, Haziranda %63,1 oranında
artış gösterdi.)
2020 yılının nisan, mayıs ve haziran ayında salgının yayılım
hızını yavaşlatmak için uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları, evde kalma
çağrıları ve bazı sektörlerin faaliyetlerinin kısıtlanmasıyla birlikte yaşanan
yavaşlama sebebiyle ekonomide geçen yıl aynı dönemde daralma olsa da bu yıl
geçen yıla göre bir toparlanma sinyali veriyor.
Ancak salgının tüm dünyada olması sebebiyle turizm
sektörünün pandemi öncesine kıyasla istenen seviyeye gelmediği, lokanta, kafe,
sinema gibi birçok hizmet sektöründe henüz istenen seviyeye gelmediği
bilinmektedir.
Artan vaka artışlarıyla birlikte yeniden kısıtlamaların
gelmemesi için aşılamanın artması gerekmektedir. Ancak aşılama konusunda bazı
asılsız iddiaların olduğu, çeşitli söylentilerle vatandaşların kafasının
karıştırıldığı da maalesef görünüyor.
İnsanlık tarihi boyunca neredeyse yüz yılda bir salgın
hastalıklarla karşılaşılmaktadır. Bazı teorilere göre COVID-19 virüsü
laboratuvar ortamında, bazı iddialara göre yarasadan insana geçtiği söylense de
ortadaki gerçek virüsün insanların ölümüne neden olduğudur. Virüsün
gündemimizden çıkmasının yolu da aşılanmaktır. Üçüncü doz aşıyı da olmuş biri
olarak belirtmek isterim ki aşı bu salgın hastalıklardan korunmada en etkili
yollardan biridir. Yeniden ekonomide ciddi bir daralma yaşanmaması için
aşılanmanın artması ve toplumsal bağışıklığın kazanılması gerekmektedir.
Kısıtlamaların azaltılması, ekonomide toparlanmanın
hızlanması, yüz yüze eğitime tam anlamıyla geçilebilmesi için aşılamanın
artması ve salgın sebebiyle hastane doluluk oranlarının artmaması gerekiyor.
Yangın, sel ve kuraklık gibi çeşitli sebeplerle tarımsal
bazı ürünlerde arz eksikliği yaşanacak olması gibi zaten problemler
yaşayacakken salgında aşı gibi bir imkân elimizde varken bari bu konudan
kurtulalım. Birçok ülke aşıya erişimde problem yaşarken Türkiye’de aşı
probleminin olmaması gibi bir imkân varken aşı olarak salgın belasından kurtulmanın
yollarını aramak gerektiğini düşünüyorum.
Aksi halde vaka sayılarının ve buna bağlı olarak ölüm sayılarının arttığı, yaz mevsiminin sonuna geldiğimiz ve kışa doğru ilerlerken artık mevsimsel hastalıkların artmasıyla kısıtlamaların artması ekonomik yavaşlamayı beraberinde getirecektir. Bu durum hem devlet bütçesine hem de millet bütçesine önemli ölçüde zarar verecektir.