Salgın ekonomisinin uyarısı
Bir dönem bu köşede terör ekonomisi üzerine bir kaç yazı kaleme almıştım. Türkiye’de terör ekonomisinin cazibesi bir çok kesimin iştahını kabartıyordu. Kaleme aldığım yazının tarihi hendek olayları dönemine rastlar.
Terör ekonomisi sadece güvenlik ve savunma tedariki sektörleri ile sınırlı değildir. Bu bürokrasi, iş dünyası, sosyal ve kültürel etki dahil her alanda bir çıkar grupları oluşturmuştu.
Devlet bünyesinde terör uzmanlığı diye en az 5 bin kişiyi aşan seçkin bir gruptan bahsedilir olmuş bu gruplar PKK terörüne ve diğer terör olaylarına karşı çözüm üretme önlem raporları oluşturma görevleri yerine getirir denilirdi. Bu nedenle de terör tazminatı dediğimiz artı maaşlara ilave edilirdi.
Öyle ya önemli ve gerekli bir konu. Devletin imkanları milletin vergileri daha fazla heder olmaması için her türlü önlem önemlidir.
Baştan iyi niyetle oluşan terör uzmanlığı kadroları zamanla kalıcı hal aldı. Fakat terörün uzaması nedeniyle terör uzmanlığının cazibesi o kadar iştah kabarttı ki terör tazminatı gitmesin diye düşük yoğunluklu tehlikenin kalkması bazılarının işine gelmedi.
Aslında insan zaman zaman düşünmüyor değil. Türkiye’de terör niye tam bitmez. 5 binin üzerinde uzman teröre çare bulmak için terör tazminatı alırken aynı derece de neden terörün bitirilmesinde başarılı olunmadı?
Hendek olayları sırasında şehit cenazeleri gelirken garip bir tartışma kulislere yansımıştı. Bu tartışma terör tazminatı konusunda bir kesimin ‘neden biz bu tazminatı almıyoruz. Bizim de hakkımız. Bizde şehitler geldikçe milletin moralini düzeltme görevini üstleniyoruz’ şeklindeki serzenişleri idi. Bu tartışmanın yaşandığı iddia edilen kurumu söylesem çok şaşırırsınız.
Tabii bizim bu yazdıklarımızdan bir süre sonra 15 Temmuz hain darbe girişimi yaşandı. Biz terör ekonomisinden kurtulalım derken terör ekonomisine bile rahmet okunacak dünya savaş ekonomisine geçmek durumunda kaldık.
Bugün terör ekonomisi ve dünya savaş ekonomisini de aşan farklı bir rant ekonomisi doğmak üzere buda salgın ekonomisi. Dünyadaki gelişmelerden anladığımız bütün ülkelerde salgın ekonomisi doğdu. Çok cazip ve zahmetsiz bir sektör oluşuyor. Aşı konusuna hiç değinmiyorum bile aşı ekonomisi devletlerin bir birini ciddi derecede etkileyecek. Acımasız bir savaş bu alanda yaşanıyor zaten.
Fakat benim üzerinde durduğum 0lkelerin içinde oluşan salgın ekonomisidir. Bu ekonomi tıpkı terör ekonomisi gibi. Bu ekonominin sürmesi için kurulacak tuzaklara çok dikkat etmek gerekiyor.
Benim bu salgın konusundaki kanaatim hep aynıdır. Korona kesinlikle salgından daha fazla bir saldırıdır. Özel gayretlerle yayılmaktadır. Salgının başlangıcından bu yana bunun yayılışının haritasal bir süreci izlenecek olursa görmek zor olmaz.
Bugünlerde aldığım istihbari bilgilerde bunu doğruluyor. Şu an bile haritalarda dikkatimi çekiyor. Salgının artışı il il artıp eksiliyor. Adeta salgını yayan özel ekiplerin varlığı şüphesi uyandıracak şekilde. Yaz döneminde Güneydoğu Anadolu Urfa Mardin Diyarbakır gibi bölgeler Eylül ayında Ankara hemen akabinde İstanbul ve ardından Balıkesir Bursa hattı tesadüf olmasa gerek. Bugünlerde Karadeniz bölgesi yıkılıyor.
Daha fazla uzatıp korku imparatorluğuna katkı sağlamayalım. Ama devletin bütün yetkililerini uyarmakta fayda var. Birilerinin salgın ekonomisinin cazibesine kapılıp yıllarca sürecek bir süreç konusunda hem uyanık okun hem de önlem alınız.
Salgın ekonomisinin oluşumunun önlemini erken vakitte alın. Yoksa terör ekonomisi gibi 40 yılımıza malolur.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun