Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ocak 2017

Saldırıların Amacı Ne?

Zor bir dönemden geçiyoruz. 2013 Mayıs ayında IMF'ye borcumuzu bitirmenin hemen ardından başlayan Gezi Olayları, 17/25 Aralık Emniyet ve Yargı Darbe Girişimiu2026 2014 yılında Türkiye'nin uluslararası alanda sıkıntılar yaşaması için iftira ve yalanlarla dolu ihanetler ve ulusal ve uluslararası medya üzerinden algı operasyonlarıu2026 2015 yılında "Hendek ve Barikat" siyaseti/terörü, uçak kriziu2026 2016 yılında 15 Temmuz darbe girişimi, ekonomik operasyonlar, canlı bombalar, büyükelçi suikastı, Fırat Kalkanı Harekatının başarısız olması için DAEŞ ve PYD iş birliğiu2026 2017 yılının ilk saatlerinde gece kulübünde yapılan terör saldırısıu2026

Tüm bunlara rağmen Türkiye sadece son 5 ay içerisinde Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi Köprüleri, Avrasya Tüneli, İç Anadolu'yu Batı Karadeniz'e bağlayacak Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli, Göktürk-1 uydusu hizmete sokarken Çin'den Avrupa'ya yük taşıma süresini 3'te 1 kısaltacak Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Hattı "Demir İpek Yolu" projesinin ve Karadeniz ile Doğu Anadolu Bölgelerini birbirine bağlayan Ovit Tüneli'nin sonuna gelindi.

Yaşadığımız olayların hemen hepsi küresel dünya savaşının içerisinde karşılıklı olarak yapılan hamlelerin birer yansımalarıdır. Dünya gündemindeki hararet arttıkça jeopolitik konumu, tarihi ve kültürel bağları, ekonomik kapasitesindeki hızlı gelişme ve geleceğe yönelik yapılan stratejik hamleleri dolayısıyla dünyanın kalbi olan Türkiye'ye de baskılar artmaktadır. Aynı şekilde uçaklarının düşürülmesi, diplomatlarının ve iş adamlarının öldürülmesi, bomba ihbarları ve yaptırımların uzatılması ve çeşitlendirilmesi gibi çeşitli şekillerde Rusya'ya sistematik bir operasyon düzenlenmektedir.

Günümüzde yaşanan dünya savaşının türünün bu şekilde olduğunu defalarca bu köşeden yazmıştım. Bu yaptıkları saldırılar sonucu Türkiye'den ve Rusya'dan bekledikleri tepkileri göremeyen küresel sermaye büyük bir üçüncü dünya savaşı çıkartmak için bu saldırıları artırmaktadır. Tarih kitaplarında okuduğumuz kadarıyla Avusturya tahtının veliahdı'nın bir Sırp milliyetçisi tarafından Saraybosna'da öldürülmesi, Birinci Dünya Savaşını tetikleyen olay olmuştu. Bu gibi tetikleyici olayları artırarak bir dünya savaşı çıkartıp daha çok insan katledilmesine ve bu karışıklıkta finansal buhran yaşayacak ülkeleri kendilerine bağımlı hale getirmeye çalışmaktadırlar. Buna karşılık Türkiye ve Rusya gibi devletler küresel sermayenin bu oyunlarına alet olmayarak oyunlarını bozmakta, onların istedikleri tepkileri vermemektedirler.

Ancak hedefleri küresel dünya devletini kurmak olan bu yapı ülkelerin hükümetlerine kendi politikalarını yaptırmak için çeşitli terör saldırılarıyla geliyorlar. Çünkü ekonominin temellerinden biri de algı, psikoloji ve beklentilerdir. Türkiye olarak bize saldırdıkları cephelerden biri de psikolojik bir savaştır. Algı öyle oluşturulmaya çalışılıyor ki, bu terör saldırılarıyla oluşturulan psikolojik algı ile insanlarda korku imparatorluğu kurarak eve kapatmak, alışverişin olmamasını sağlamayı hedeflemektedirler. Aynı şekilde terör saldırılarıyla turistlere Türkiye'nin güvenli olmadığını mesajını vererek ve ülkemizin en önemli döviz girdisi olan turizm sektörünü baltalamaya çalışıyorlar. Ancak biz millet olarak onların bu hedeflerine hizmet etmeyerek bayraklarımızı alıp dışarı çıktıkça, devletimize sahip çıktıkça daha da kudurarak üzerimize daha alçakça saldırmaya devam ediyorlar. Dünkü saldırı sonrası atılan bazı tweetlere bakın. Bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar.

Peki, kim bunlar?

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere küresel sermaye olarak adlandırılan bu yapıyı anlamak için birkaç örnek daha vermek istiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kimi zaman faiz lobisi, kimi zaman üst akıl olarak tanımladığı bu yapıya uluslararası finans organizasyonları da diyebiliriz. FED, BoE, ECB'nin hissedarları olduğu gibi Merkez bankalarının sahipleri yani hissedarları özel şirketler, büyük bankalar. Bu bankaların arkasındaki büyük hissedar aileler ve kurucuları. Bunların hangi sektörlerde elleri olduğuna baktığımız zaman biraz önce söylediğim gibi başta bankalar ve finans kuruluşları olmak üzere Petrol (enerji), sağlık, otomotiv, perakende, gıda olmak üzere nerdeyse tüm sektörlerde büyük şirketler ve bunların alt şirketlerini görebiliriz. Hammadde şirketlerine bakabiliriz. Ülkemizde kimin nerede ne payları olduğuna baktığımız zaman bunları görebiliriz.

Küresel sermaye güdümünde hareket eden uluslararası suç ve terör örgütlerinin yönettiği parasal büyüklüğe baktığımız zaman Interpol ve BM ilgili araştırma birimlerinin raporlarında 4-7 trilyon dolar olduğu belirtilmektedir. Bugün finansal işlemlerle ilgili hacmi 940 trilyon dolar. Yani 1 katrilyon dolar seviyesine doğru hızla ilerlediğini görüyoruz. 2008 küresel finans krizi sonrasında yıllık hacim 720 trilyon dolara kadar gerilemişti. Böyle büyük paraları yöneten güçler kurmayı amaçladıkları küresel dünya devletini kurmaya çalıştıkça Türkiye yaptığı hamlelerle planlarına taş koymakta ve bu nedenle bu saldırılara maruz kalmaktadır.