Şakir Kurtulmuş ile Edebiyatın İzinde
En sıkıntılı olduğumuz zamanlarda tek sığınağımız kitaplar oluyor. Mütemadiyen her sabah Ankara trafiğinin keşmekeşe döndüğü saatlerde iş yerine gitmek için bindiğim serviste geçmek bilmeyen vakti kitap okuyarak değerlendirmeye gayret ediyorum. Meraklı gözlerin ne okuyor diye alttan alttan elimdeki kitapları süzmelerine aldırmadan her gün bir saatlik bir zamana tekabül eden bu okuma seansı sayesinde hatırı sayılır miktarda kitap okunmuş oldu.
En son bitirdiğim kitaplar Şakir Kurtulmuş hocamızın
Edebiyatın İzinde serisinden Bir Sonsuz Yolculukta ve Çiçekler Hiç Solmasın
kitapları oldu. Deneme türünde yazılan her iki kitap da seksener sahife olup
Çıra Yayınlarından çıkmış.
Bir Sonsuz Yolculuk kitabında on üç deneme bulunmakta. Bu
denemeler ile bir zaman yolculuğuna çıkıyorsunuz. Şakir Kurtulmuş’un sohbet
havasında yazdığı satırlara daldıkça sanki onunla hasbihal ediyormuş gibi
hissediyor insan kendisini. Demek ki hocayı da sohbetini de özlemişiz.
Çankırılı Bıçakçı Dede’nin ibretamiz hayatından kesitlerle başlıyor sohbet.
Osman Sarı’nın şiir dünyasına giriyor, burada üstad Necip Fazıl’ı, Sezai
Karakoç’u, Nuri Pakdil’i ve diğer üstadları yâd ediyorsunuz. Sohbet daha sonra
Mehmet Akif İnan’a uzanıyor. Merhumun lise yıllarından üniversite yıllarına,
öğretmenliğinden sendikacılığına ve en önemlisi Necip Fazıl ile olan
yakınlığına şahitlik ediyorsunuz. Yedi güzel adama dair yazılmış hatıralara
dalıp gidiyorsunuz.
Sırada merhum Ramazan Dikmen var. Onun dervişane hayatı ve
genç yaştaki vefatı ister istemez okuyanı etkiliyor.
Sohbetin bu safhasında mevzu Mustafa Özçelik’e geliyor.
Mustafa Özçelik çağımızın Yunus gönüllü şair ve yazarı. Şakir Kurtulmuş Hoca
ile tanışmamıza vesile olan Özçelik Hoca hakkında yazılan bu samimi satırları
okurken sohbet hiç bitmese diyorum. Sonrasında telefona sarılıp Özçelik Hoca’yı
arayıp hasbihal ediyoruz.
Sohbet, çizgileri konuşturan üstad Hasan Ayçın’a geliyor.
Devamında Üsküdar ile özdeşleşmiş şair Nureddin Durman var. Akabinde Şakir
Kurtulmuş’un edebiyat yolculuğunda kendisine durak olan mekânları geziyoruz.
Mustafa Özçelik ile başlayan Atasoy Müftüoğlu ile devam edip Sezai Karakoç ve
Yedi İklim ile devam eden bu satırları okurken o kitap kokulu mekanlarda biraz
da biz soluklanıyoruz. Kitap edebiyatımızın önemli kilometre taşlarından olan Yedi
İklim Dergisi hakkında yazılan iki yazı ile sona eriyor.
Bir çırpıda tükenen Bir Sonsuz Yolculuk’tan sonra sıra
serinin üçüncü kitabı olan Çiçekler Hiç Solmasın’a geliyor. Kitapta on deneme
var. İlk deneme Bursa hakkında. Hocanın çocukluğunda akrabalarını görmek için
gittiği bu kadim şehir, gençlik yıllarında Mustafa Özçelik Hoca ile görüşmek
için günübirlik gidilip gelinen bir mekâna dönüşmüş.
İkinci yazı ise Atasoy Müftüoğlu ve Eskişehir hakkında. Bu
satırları okurken gözümüzü önünde Atasoy Bey adeta canlanıyor. Eskişehir
sokaklarında Porsuk Çayı’nın etrafında eski çay ocaklarında çay içiyor ve
tarafsız bölgede Diriliş gazetesini satıyor Gazve kitabevinde kitap
karıştırıyoruz.
Sohbet tadındaki denemeler bu defa bizi yine bir tanıdığa
götürüyor. Cihat ve Ayşe Albayrak çiftinin Erciş’te çıkardıkları Hayal Bilgisi
dergisi etrafında oluşturdukları edebiyat halkası, benim de 2017’de birincilik
ödülü aldığım Ercişli Emrah Şiir Yarışmasının birinci ve ikincisi nedeniyle
hocanın gittiği Erciş izlenimlerini okuyoruz. Yılmaz Şit ve Kurbani Özdaş
hocaları bir kez daha yâd ediyoruz. Ve yine telefona sarılıp Cihat Bey ile
hasbihal ediyoruz.
Kitabın mevzuu TYB’nin Kazan’da ikincisi düzenlenen
Türkçe’nin Uluslararası Şiir Şöleni izlenimleri var. Akabinde ise yine TYB’nin
tertip ettiği Türkistan gezisine dair notları ve özellikle Ahmet Yesevi
Hazretlerini okuyoruz.
Sonrasında yine ortak dostlarımızdan değerli kardeşimiz
Nilüfer Zontul Aktaş’ın Malatya’da tertip ettiği ve 44 yazarın iştirak ettiği
“Kırmızı Hayatın Rengi Olsun Ölümün Değil” etkinliği ile ilgili bir yazı
okuyoruz. Bu vesile ile Nilüfer Hanımı da arayıp hâl hatır soruyoruz.
Gaziantep Kitap Fuarı ve Bolu Abant İzzet Baysal
Üniversitesinde düzenlenen Cahit Zarifoğlu’nun çocuklarının da katıldığı anma
programına dair hatıralardan sonra mevzu boğazımızı düğümleyen, içimizi burkan
6 Şubat Depremine geliyor. Yazı, bir deprem güncesi gibi gün gün tutulmuş
izlenimleri içeriyor. Bu acı satırları okurken can pazarına dönüşen ve yıkılan
Maraş ve Adıyaman sokakları gözümüzün önünde canlanıyor.
Şakir Kurtulmuş Hoca, yılların birikimi ile bize güzel
eserler sunmaya devam ediyor. Bizler de onun eserlerini okuyarak onun engin
birikimlerinden müstefid oluyoruz. Onunla edebiyatın izini sürmeye devam
edeceğiz inşallah.