Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.20
Gram Altın
2986.89
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Şairler Diyarı Tebriz

Kadîm bir medeniyet olan İran, hikmet, felsefe, siyaset, şiir ve edebiyatıyla öne çıkmaktadır. Bu ülkenin en batısında ve Türkiye’nin de doğusundaki Iğdır’a komşu şairler şehri Tebriz bulunmaktadır. Hz. Ömer döneminde İslâm coğrafyasına katılan Tebriz, seyyahlar ve coğrafyacılar tarafından surları, camileri bulunan, ticareti gelişmiş bir İslâm medinesi olarak anlatılmaktadır. Dokuma, nakkaşlık ve dericilik, Tebriz’in özel ticaret alanları olarak bilinmektedir.

Tebriz, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar, Çobanlı, Altın Orda, Muzafferîler, Karakoyunlular ve Celâyirliler gibi birçok devletin hakimiyetine girmiş bir şehirdir. Bazı devletlere başkentlik yapan Tebriz, âlimler ve sanatkârlarıyla da meşhurdur. Hatta Yavuz Sultan Selim, şehri aldığında, burada bir hafta kalıp, oranın ileri gelenlerini, bazı sanatkâr ve âlimlerini İstanbul’a kendisiyle getirtmiştir.

İran’ın modernleşmesiyle birlikte bizde olduğu gibi, 1906 yılında Tebrizli aydınların baskısıyla meşrutiyet ilan edilmiş. İkinci meşrutiyetin ilanı ise 1909 yılında gerçekleşmiştir. Rusların bu olayların akabinde şehri işgal etmesiyle birlikte birçok kişi idam edilmiş. İran ve Rusya arasında savaş ve antlaşmalarla el değiştiren Tebriz’e, kısa da olsa bazı dönemlerde Türkiye hâkim olmuştur.

Tebriz, Doğu Azerbaycan olarak 1946 yılında İran’ın önemli bir şehri oldu. Türbe, cami, medrese, hastahane, rasathane, tekke, seyyid ve şerifler için misafirhane, hamam ve çarşılarıyla Tebriz, İran’a girişte bir medeniyet şehri olarak sizi karşılamaktadır.

Kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehir olarak Tebriz, İran’ın ilk matbaasının da kurulduğu bir kenttir. Cadde, sokak, eğitim kurumları, üniversite ve devlet dairelerinde Türkçe konuşulan Tebriz, Farsça’yla resmi yazışmalarını yapmaktadır. Nüfusunun çoğunluğu Azerî Türkü olan şehir, şiir ve şairler diyarıdır. Dünyanın şairler mezarlığı olan tek yerleşim birimidir.

Şairleriyle öne çıkan Tebriz, halı sanatının nadide eserlerinin dokunduğu bir İslâm beldesidir. Süsleme ve mimarisiyle kendisini gösteren bin yıllık çarşısında beş bin beş yüz dükkân/mağaza ve kırk meslek dalını görmek mümkündür. Unesco’nun Dünya Mirası listesi’ne eklediği çarşı, çok geniş bir alana oturmaktadır. Yürümekle bitmeyen kapalı çarşının beş km olduğu söylenmektedir. Çarşının içinde el arabalarıyla yol açmaya çalışanların “subhanellah ay balam” ikazlarını muhatap olmak şaşırtıcı değildir.

Şiir ve şair, Tebrizle özleşmiş olgulardır. Yüz on şairin bulunduğu şairler mezarlığı ve anıtı, Tebriz’in şaheser mekânlarından birisidir. Buradaki şairlerin sultanı Mehemmed Hüseyin Behzat Tebrizî Şehriyar’dır (1908-1988). Şiirleri doksan iki dünya diline çevrilmiş olan Şehriyar, aslında tıp fakültesi mezunu bir şairdir.

Babasının yönlendirmesiyle Farsça’ya hâkim olan ve şiirlerini bu dilde yazan Şehriyar, yazdıklarını anlamadığını söyleyen annesinin isteği üzerine Azerî Türkçesiyle de sözler kaleme almıştır. Onun Heyder Baba’ya Selam isimli Azerî Türkçesiyle yazdığı şiir, ününü Tebriz’in dışına çıkararak Türk dünyasında tanınmasına sebep olmuştur. Heyder Baba şiirinde Şehriyar, vatan sevgisi, halk inancının saflığı, doğduğu yerin güzelliklerini, çocukluk döneminin hatırlarını ve o döneme duyduğu özlemleri arı ve içten bir şekilde aktarmıştır.

Heyder Baba’ya Selam şiirini iki dönemde (1951 ve 1967) yayımlamıştır. Şehriyar mahlasına kullanan şair, fakültede ders verdiği Süreyya isimli kızla yaşadığı aşk nedeniyle son sınıf bitirme imtihanlarına katılamamıştır. Aynı kıza talip olan İran sarayına yakın bir aileye mensup bir kişinin müdahalesiyle hapsedildikten sonra sürgüne gönderilmiştir.

Yaşadıkları Şehriyar üzerinde kalıcı etkiler bırakmış, annesi ve hanımının vefatlarıyla birlikte bunalımlar yaşamış ve bunları şiirlerine yansıtmıştır. Onun şairler mezarlığındaki büyük portre resmi ve diğer fotoğraflarına bakıldığında hayatındaki bütün çile ve ıstırapların çizgilerini görmek mümkündür.

Şairler mezarlığının sultan şairi Şehriyar, bütün ozanlar adına Tebriz’i ziyaret edenleri vakur ve hikmetli bir duruşla tıpkı Heyder Baba’yı selamladığı gibi selamlamaktadır.