Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Mart 2017

Şairin Şiirle İmtihanı

Çağından sorumlu bir şair olan Mustafa Özçelik'in denemeleri de en az şiirleri kadar önemli ve çağına tanıklık etmiştir. Onun "Şairin Şiirle İmtihanı" adlı kitabı, son dönem denemeleri/yazılarından derlenerek oluşturulmuş. Kitaptaki yazılar, kronolojik bir sıradan ziyade genelden özele giden bir yazılar dizisi...

Bir şair ve yazar için nitelikli eser vermenin yanı sıra bu eserden ne anladığını ortaya koyan kurumsal yazılar da yazabileceğini ifade eden Mustafa Özçelik,bu metinlerle yazarların edebi dünyasının daha iyi anlaşılacağı düşüncesindedir. Bir nevi şairin poetikasının da (şiir görüşü) resmi bir dille anlatmak isteği ancak bu yazılarla oluşmaktadır. Böylelikle nitelikli okur, şairin ne demek istediğini poetikasına vakıfsa anlar. Ve buna göre eleştiri malzemesini hazırlayıp kullanır.

Şairin okuyucuyla yaptığı bir yolculuğu şeklinde bu yazıların okunmasını dile getiren Mustafa Özçelik, bu kitabın eskilerin diliyle "sadra şifa" niyetiyle yazıldığını vurgular. Bu nedenle yazılarından heves ve fantaziden uzak durmaya çalışır. Ki bir kısım yazılarında fantazi yazarlarını okuyucuya şikayet eder.

Yazarın "Edebiyatı Nasıl Anlıyoruz?" yazısıyla değerlendirmeye devam edelim. Edebiyatçı da okur gibi evvela insandır. Bu nedenle bir edebu00ee eserde ilk önce bir insanın duygu ve düşünce dünyasını görmek isteriz. Ardından da onun hayata, insanlara, olaylara nasıl baktığı bizim için önemlidir. Yazar, yazısında olaylara nasıl baktığını anlatmadan önce üstadları olan Mevlana, Şeyh Galip, Mehmet Akif ve Sezai Karakoç'un bakış açılarından örnekler getirmiştir. Daha sonra kendisi sahneye girer ve olaylara nasıl baktığına dair şu görüşü paylaşır okuruna "Kalemi eline alan kişi bu durumları görmelidir...Alkol, uyuşturucu, fuhuş hayatı insanı kirletmeye devam etmekte. Tabiat tahrib ediliyor.Tüketim çılgınlığı had safhada.Sadece para harcamıyoruz. İnsanu00ee olan her şeyimizi tüketiyoruz. Haber bültenlerini dinlemeye, gazeteleri okumaya korkar hale geliyoruz. Öylesine karanlık bir tablo var ki yeni zaman edipleri tartışma konularıyla bu sorunlar arasında bir münasebet kuramıyor ve sonuç olarak edebiyattan kopuyoruz."

Kitapta ikinci yazı olan "Edebiyatın Daralan Coğrafyası" yazısında ulus-devletlerin şair ve yazarların ufkunda daralmalara yol açtığına dair zengin örneklemeler de bulunuluyor. Kadim şairlerin ve yazarların hafızasında bütün bir dünyayı, insanlığı, geçmişi, ütopik de olsa geleceği kuşatan bir serüveninden bahsedilirdi diyor yazar. Şairin bu dünyasıyla tanışan okur da ruhen ve zihnen beslenir ve gelişirdi. Yazarın örneklemelerine gelmeden şu sözünün altını çizmemiz gerekiyor. "... Sözü/edebiyatı gelişmeyen toplulukların gönül ve zihin coğrafyaları da gelişmez."

Yazar, "Edebiyatın Daralan Coğrafyası" yazısında şöyle bir örnek sunmuş okura. Mesela bugünkü ulusal sınırlar içinde eser veren kaç yazarın dünyasında Mağrib, Endülüs, Mekke, Kafkasya, Rumeli gibi yer adları var diye sorar. Aynı soruya ek olarak da kaç yazarın romanında veya şiirinde ya da hikayesinde İmam Şamil, Ebu Hanife, İbni Arabu00ee gibi isimlere rastlanmaktadır, der. Aslında bu tespit yazarın aynı zamanda bir sitemidir. Kitabın ilk yazısındaki edebiyattan kopma hadisesi tümden gelim yöntemiyle ele aldığımızda yazarın bu sitemini daha iyi anlayabiliriz. Yani öyle bir hale gelmiş ki yazar, kendi mahallesinden başka mahalleye gözlerini kapamış durumda iken başka coğrafyalara nasıl uzanabilir,onların dertleriyle nasıl dertlenebilir?

Yazarın şikayet ettiği bu durumdan hem birey hem toplum hem de devlet aklı muzdarip. Ama gelin görün ki dünyanın hakim güçleri bize tanımladığı alanların dışına çıktığımızda başımıza örmedik çoraplar bırakmıyor ve bırakmayacak da. Bu nedenle çağımızda tehlikeli bir yolculukta ilerlediğimizin farkındayız. Menzile ulaşmak için yoldaki işaretleri Mustafa Özçelik'in kitabından almaya devam edeceğiz. Gelecek yazımızda "Şairin Şiirle İmtihanı" kitabını incelemeye devam edeceğiz.