Şairin gözü kara olur –İki-
Cihannüma Anadolu şiir akşamlarında
tanıdıydım Mehmet Gözükara’yı. Üstadımız Tayyib Atmaca’nın anlattığı kadar gözü
kara bir şair olduğuna da şahit olduk. Duruşuyla, edasıyla, tavrıyla, nazıyla, kıvrak
zekâsının getirdiği doğaçlama söyleyişiyle tam bir halk şairiydi Mehmet
Gözükara. Şayet Açıkkara dergisinin hikâyesini bilmeseydim bu derginin Mehmet
Gözükara’dan mülhem olduğunu söyleyebilirdim.
Bu
kısa girizgâhtan sonra Mehmet Gözükara’yı tanımaya çalışıyorum. Şair, nüfus
kayıtlarına göre 1962 yılında Maraş’ın Elbistan kazasında doğdu. Aslında
Elbistan’ın Eldelek köyünde dünyaya geldi. Eldelek köyü, Elbistan’ın hububat
ambarı. Münbit bir ovanın ortasında yer almaktadır. Mehmet Gözükara, şair bir
aileden gelmektedir. Aslında Gözükara Şairleri ailesi de dense yeridir.
Amcazadelerden Ali Kemal Gözükara ve Ali Gözükara kitabı olan şairlerdir. Aynı
zamanda irticalen de annesi Güllü Gözükara ve ninesi Fadime Sarı da
Şiir söylerlerdi.
Mehmet
Gözükara’nın aktardığı şu anekdot da önemli.
“Annemin ve anneannemin şiir
defterleri de vardı.”
Peki, ne oldu bu defterlere diye
sorduyduk. Şiir defterlerinin akıbeti belli değil. Köy ortamında arşiv
denilecek bir yer olmadığından dolayı bu defterler muhafaza edilememişti. Fakat
şairimizin annesi Şaire Güllü, hafızasında annesinin on beş kadar şiirini kendisinin
de yirmi beş kadar şiirini kayda aldırmıştı. Bu kayıtlar şimdi Mehmet
Gözükara’nın arşivinde mevcuttur. Şiirlerin bir kısmı “Elbistan Ağıtları” adlı
derleme kitabında neşredilmiştir.
Gözükara
ailesi şiirle hemhal olunca ister istemez şairimiz de şiir ikliminde
büyümüştür. Hitaplar kafiyeli ve ölçülü; talepler de redifli ve ayaklı olurdu
bu köyde.
Mehmet Gözükara ile sohbetimizde
şairin ısrarla “ben teknik lise mezunuyum ve elektrik idaresinden (TEK) emekli
oldum,” deyişine bir anlam verememiştim. Daha sonraları öğrendim ki eskiden saz
şairleri geçimini-maişetini şiirden kazanırlardı. Düğünlerde, meydanlarda,
kahvelerde, toylarda her türlü sosyal etkinlikte yer alırlar. Temaşa edenler
arasında şapkalarını, teştlerini gezdirirlerdi. Hatta seyirciler çoğu zaman
şairin elinde sazı varsa gelip sazına bahşiş takarlardı. Bu nedenle Mehmet
Gözükara “benim geçimim şiir üzerine değil” demek istiyormuş.
Aslında
bu durum Urfa Sıra Gecelerinin orijinalini de bana hatırlattı. Esnaf olan
gazelhan, hoyrat söyleyen, kasidehan dostlarımız da var. Bunlar para için
sanatını icra etmezler. Aynı zamanda konukevlerinde bahşişle türkü söyleyen,
sanatını icra eden dostlarımız da vardı.
Mehmet Gözükara, ilkokuldan beri
köyde şiire öykünerek büyüdü. Kendi söz yatağını, söz mecrasını bulunca da şiir
ırmağında aktı ve akmaktadır. Mehmet Gözükara şiirini şöyle tanımlar. Aşk şiiri
yazarken Karacaoğlanlaşır, meydan okurken de dadallaşırım (Dadaloğlu olur).
Şairin şimdiye kadar dördü atışma kitabı, beş tanesi müstakil şiir kitabı,
birisi ağıt olmak üzere iki tane halk ağzı derleme kitabı, bir tane gezi
kitabı, bir tane de halk hikâyeleri kitabı mevcuttur. Bir o kadar neşredilmeyi
bekleyen kitap dosyaları var.
Mehmet Gözükara’nın küçüklükten
beri sözü hazır ve nazırdı. Hazır cevap olarak kafiyeli ve ölçülü cevaplar
verirdi. Kendisinin tabiriyle
“topun gelişine vurur, mutlaka da
gole çevirirdim.”
Ama kader bu ya, Mehmet Gözükara,
hep doksana yakın dakikalarda saha girer vemaçın kaderini değiştirirdi.
Tıpkı Fenerbahçe’nin golcü bir semihi vardı.
Bunu ne için söylüyoruz. Mehmet
Gözükara, şiirini saz ilen söylemek için harçlığıyla bir bağlama almıştı. Âşıklara
imrendiğinde olsa gerek sazıyla sözüyle meydanlara çıkacakken merhum babası ona
engel oldu. Ve şu talihsiz nasihati yapmıştı.
“Oğlum ben seni okuyup adam olasın
diye gönderdim okula.
Saz çalıp tambura oynayasın diye
değil.”
Şair Mehmet Gözükara, babasının bu
sözü sonrası sazı bıraktı. Onda artık saz çalma isteği de kayboldu. Ve Bir daha
da eline almadı sazı.
Şairimizden okuyucularımıza bu
dörtlüğü hediye edelim.
Bu dünyanın baki kalmaz sarayı
/Hekim türkülerle bağlar yarayı
Azrail sorarsa Gözükara’yı/Sallara
dökülür türkülerimiz