Şairin gözü kara olur
Şair Tayyib Atmaca'nın yönetiminde çıkan
Hece Taşları ve Açıkara dergisi şair Mehmet Gözükara'nın şiirlerinie rast
gelmiş ve bu şiirleri zevkle okumuştum. Bu şiirler arasında özellikle Mehmet
Gözükara'nın Gerek Tayyip Atmaca ile ve gerekse diğer bir kaç şairle
atışmaları, bizleri o eski aşıklar kahvesinde sazlarıı eline alan aşıkların
zamanına ve diyarına götürüyordu.
Birgün şair Mehmet Gözükara ile tanışmak ve
onunla röportaj yapmak istediğimi Hece Taşları'nın ve bizim üstadımız Tayyib
Atmacaya telefonda bildirmiştim. Kendisi de tabi şaircecevap vermiş.Yahu
kardeşim Gözükara’yı ne yapacaksın.Varsa yoksa gözü kara biri varsa o da
benim." Burada şair sözünü yabana atmış sözü ilk anlamında anlamıştım. Ben
de kendimce haklıydım. Tayyib Atmaca, özellikle Açıkkara'da bazı hicivlerini ve
taşlamalarını (bunlar da şiir) müstear isimlerle yazıyordu.
Tayyib Atmaca'nın bu müstearı bana 90'lı
yıllarda meşhur bir dergide meşhur bir yazarın kendi kendisiyle yazdığı
röportajları hatırlattıydı. Gerçi bu durum Türk edebiyatının bir çok döneminde
vardı. Hele padişahların, paşaların şerrinden krunmak için klasik şairlerimizin
başvurduğu bir yöntemdi.
Biz yine Mehmet Gözükara'ya dönelim. Bu
şairle ilk defa geçtiğimiz gün Cihannüma tarafından bu sene ikincisi Aksaray'da
yapılacak olan Anadolu Şiir Akşamlarında tanıştım. Bizden önce Aksaray'a varmış
olan Maraşlı şairler, misaifrhane lobisinde sohbet ediyorlardı. Onlara selam
vermiş kısa hasbihalden sonra Tayyib Atmaca üstadımız yanındaki şairin Mehmet
Gözükara olduğunu söylemiş ve bizi tanıştırmıştı. Şair-fotoğraf sanatçısı Yasin
Mortaş ile de daha önceki şiir akşamları-gecelerinde tanışmıştım.
Sohbet esnasında ben şair Mehmet
Gözükara'nın şiirlerini severek-beğenerek okuduğumu ve bunu Tayyip Atmaca
üstadımıza belirttiğimi söylemiş olmamama rağmen Mehmet Gözükara'ın hayali bir
şair olduğunu söylemiştim. Tayyib Atmaca da artık Mehmet Gözükara'nın kim
olduğunu öğrendin. Şimdi bir fıkra ile bunu taçlandıralım, demişti.
Fıkra şöyle… Hiç çocuğu olmayan bir adam
varmış. Bu adam kimsenin kendisine baba demediğinden dert yanıyormuş. Bir gün
pazara gitmiş ve papağanın biri ona
"baba" demiş. Aha demiş adam ben bu papağanı alacağım. Papağanı almış
ve eve getirmiş. Ne hikmetse adama papağan bu sefer "baba"
dememiş.Adam kızmaya başlamış. Papağanın tüylerini yollamaya başlamış. . Her
bir tüyü de çekerken "bana baba de" demiş. Papağanın kuyruğunda bir
kaç tüy kalana kadar yolmuş adam. Ve papağanı balkona koymuş. Üç gün sonra
papağan adamın aklına düşmüş. Hele şu papağana bir bakayım, ölmüş mü kalmış mı?
Balkona geldi ki ne görsün. Papağan, bir serçe kuşunu yakalamış ve tüylerini
yoluyormuş. Papağan, serçenin tüylerini yolarken de "bana baba de, bana
baba de." diyormuş.
Tayyip Atmaca, fıkrayı anlattıktan sonra
"Sözün tamamı delilere denilir. Artık bundan sonra gözükaranın ben
olmadığımı anladın. Bundan sonra Mehmet Gözükara'ya baba diyebilirsin, dedi
Tayyib Atmaca...
Gece geç saatlere kadar Mehmet Gözükara ile
oturduk, sohbet ettik. Şiir serüvenine dair uzun uzun muhabet ettik. Bir
sonraki yazıda Mehmet Gözükara'nın şiirine dair kısmet konuşacağız.
Bir
teşekkür…
Anadolu Şiir Akşamlarının ikincisinin
düzenlenmesinde emeği geçen Aksaray Üniversitesi Eski rektörümüz Prof.Dr. Yusuf
Şahin, Cihahhüma Aksaray il başkanı Mustafa Durmuş Avşar ile yönetim kurulu
üyeleri Hasan Doğan, Sadık Bülbül,Hacı Tok, Mikail Tepe ve Ahmet Şenses’e
teşekkür ederiz. Ayrıca Katkıları için Aksaray Belediye başkanı Dr.Evren Dinçer
Bey’e de teşekkür ederiz.