Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Kasım 2015

Şairin Duası

Türkmen Dağı'nda masum insanlar Esad-Rusya ve İran işbirliğiyle katledilirken biz de dualara sığınıyoruz. Bu hadiseler esnasında Türkiye'yi değil de şer ittifakını destekleyenleri de ibretle, hayretle, şaşkınlıkla seyrediyoruz. Demek ki basiretsizlik, ferasetsizlik böyle bir şey. Fransa'yı hiç örnek almazlar mı acaba? Terör saldırısından sonra nasıl bütünleştiler? Devlet millet bütünlüğünü nasıl sağladılar, adeta yekvücut oldular. Doğrusu da budur zaten. Allah bizdeki gafillere de akıl fikir, basiret ve feraset versin, amin.

Önceki gün Hakka uğurladığımız şair Melda Özata'nın Sahilsiz Denizlerden kitabından "Dua" şiirini okuyoruz: "Işıklar ver bana Rabbim / Serpeyim karanlıklarına gecenin / Yoldaş olsun meleklerin / Tutuşsun karanlıklar / Tutuşsun el ele insanlar / İstemiyorum, kırılması gönüller / Girmesin araya cinler ifritler / Sarsın şefkatin kanatları / Unutulsun ölümün kan-atları."

Merhume şairemiz öyle diyor, kan atlarını istemiyor ama, ne yazık ki kandan bestelenen, zulümden lezzet alanlar var yeryüzünde. Cinayet işlemek, masum çoluk çocuğu katletmek onların işi. Üstelik dünyaya kafa tutarlar, diklenirler, horozlanırlar. Koca bir bölgeyi uçaklarıyla ateş ve barut yağmuruna tutan Rusya'nın bir pilotu hayatını kaybedince kıyamet kopuyor. Utanmadan, arlanmadan, sıkılmadan "Sırtından hançerlenmiş" sayıyor kendisini. Sanır ki, kimse hesap sormayacak, kimse "Ne yapıyorsun demeyecek?" Bugün denilmezse bile yarın hesabı sorulmaz mı bu 'hayasız akın'ın. Sorulur elbet.

Biz yine "Dua" şiirlerine sığınalım şairemizin. Irak'ta, Mısır'da, Suriye'de, Ege Denizi kıyılarında şimdi de Türkmen Dağı'nda hayatlarını kaybeden Bayırbucak Türkmenleri kardeşlerimizi rahmetle analım. "Işığımın önündeki bu kalın bulut ne? / Neden, bu kara gölge? / Işık, biraz ışık, ya Rabbim, / Ömür kısacık. / Bir beşik acılardan, / Aralıksız yalpalanan. / Ömür kısacık, / Biraz ışık, ya Rabbim, / Gözlerim yumulmadan."

Melda Özata'nın gözleri Cuma sabahı yumuldu, hayata, dostlarına, sevenlerine ve okuyucularına veda etti. Ama yaşayan şairlerin zulüm karşısına direnen şiirleri kaleme alınıyor şimdi de. Ve her şiir bir füze, her mısra bir tank, her kelime bir kurşun gibi zalimlerin, gaddarların, hainlerin göğsüne saplanıyor.

"Zonguldak'ta doğmuşum. İlkokula orada başladım, dördüncü sınıfın tatilinde babam İstanbul'a nakil oldu. İlki, ortayı, liseyi İstanbul'da bitirdim." diye başlıyor hayatını anlatmış Melda Özata. Pervaneler Düştü Gönül Kubbemden, Hayal Çeşmelerinden, Bir Yeşil Dal, Sahilsiz Denizlerden gibi eserlere imza attı. Daha yayıma hazır şiir kitapları, hatıraları ve çocuk kitapları vardı. Bunları göremedi, görmek isterdi elbet. Ama sadece merhume Melda Özata'nın değil, bugün Türkiye'de yüzlerce, belki de binlerce şair ve yazarımızın şiir ve nesir kitapları basılmayı bekliyor. Yayıncılar 'satmaz' endişesiyle bu kitapları yayınlamıyor. Edebiyatçılarımız ise kendi imkanlarıyla kitaplarını okuyucularına ulaştıramıyorlar. İnşallah, Kültür ve Turizm Bakanlığı bu meseleye el atar, en azından bazı şair ve yazarlarımızın kitaplarını kültür hayatımıza kazandırır. Bu mühim bir meseledir, kanayan bir yaradır.

Cami motifli şiirler şiirimizde çok yer almıştır. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinde de Ziya Osman Saba ve Arif Nihat Asya gibi bir çok şairimiz cami, minare, kubbe, şadırvan motifli şiirleri bir mermere nakşeder gibi eserlerinde işlemiş ve bize armağan etmişlerdir. Melda Özata'nın "Şadırvan" şiiri de o kabil şiirlerdendir: "Ormanda, / Bir yanda umut ağacı, / Üzerinde sabır tohumları. / Bir yanda kumru şeklinde bir şadırvan, / Fildişi rengi gagasından, / Her damarı başka renk, / Her damlası başka ses akan. / kavururken orman, / Serinletir, bu şadırvan. / Gün geliru2026 devrilir umut ağacı, / Sonrau2026 tomurcuklanır sabır tohumları, / Her damlası başka renk, / Her damlası başka ses, / Kutsal şadırvanın sularıyla."

Yahya Kemal'in güzel deyişiyle 'serin serviler' altında yatan müteveffanın belki de büyük bir kısmının gözü açık gitmiştir. Gayelerini tahakkuk ettirememiş, projelerini yetiştirememiş, yapmak istediklerini tamamlayamamış ve hayata o hasret, ümit ve temennilerle veda edip gitmişlerdir. Ama vade dolunca, ecel saati yaklaşınca, ölüm anı gelince bütün bu hesaplar, planlar, programlar, tahayyüller duruyor ve yeni bir dünyaya doğru yol alınıyor. O 'sessiz gemi'ye binip bambaşka ummanlara açılıyoruz. Bundan kaçış yok. Melda Özata da "Gözleri Açık" şiirinde bu hakikati anlatıyor aslında: "Gözleri açık gider insan / Gönül tomurcukları açılmadan / Ömür nasıl bir nehir / Bu sularda neler neler erir /Gönül tomurcukları açılmadan / Gözleri açık gider insan."

Hepimiz yakınlarımızı yitiriyoruz. En çok sevdiklerimiz, annemiz, babamız, eşimiz, kardeşimiz, çocuklarımızu2026 Biz onları dünyadan uğurluyoruz ama sonsuz bir alemde karşılanıyorlar aslında. Ebedu00ee bir hayat başlıyor onlar için. Hakikatte kayıptan ziyade kazanç. Şairemiz de "Babama" şiirinde sevdiği insanın hasretini duyar mısralarında: "Esti bir kara rüzgar / Kaldı ardında sessiz çığlıklar / Dinlenmede şimdi Çiçekçi'de. / Sarılmakta benim yerine / Bir servinin kökleri, sevgiyle." Şimdi şairemiz de o servi ile birlikte yanında yattığı babasına sarılıyordur. Allah rahmet bol eylesin. Mekanı cennet olsun.