Şair Nâbî Halkçı mı Ahlakçı mı?
SAYIN Muharrem İnce’nin Ayasofiyye şiirinden bir beyit de olsa okuması ince bir davranıştır. Onun bu şiiri okuması beni heyecanlandırdı doğrusu. Şair Nâbî’nin hem hemşehrisi hem de muhibbi olmam dolayısıyla bunu söylüyorum. Bir de şunu söylemek istiyorum. Halkçı fikriyata sahip olan sayın İnce, Şair Nâbî’nin “Ayasofiyye” şiirinde sadece bu halkçı fikriyatı savunan beyti okuması ve kamuoyuyla paylaşması şaire haksızlık yapıldığı kanaatindeyim. Çünkü Şair Nâbî, halkçı değil ahlakçı bir şairdir. Bunu sadece ben değil bütün edebiyat otoriteleri söylüyor.
Biz biliyoruz ki Muharrem Bey, Nazım Hikmet’in şiirlerini ezbere okuyacak seviyede
vakıftır. Ahmet Arif’in de şiirini ezbere biliyor. Onun ayrıca şiirleri de var. Şair Nâbî’nin
“Ayasofiyye” şiirini ezberler mi? Bilemem.
***
Ez-cümle şunu düşünmek gerekmez mi? Böyle halkçı şiirlerle haşır neşir olan, halkçı
şiirler yazan sayın Muharrem İnce’nin, “hikmet ve ahlak” şairi Nâbî’den bahsetmesi okuyucuların nazarında “siyasî” bir davranış olarak görülebilir. Ama yine de iyi niyetimizi korumak gerekir. Sayın vekilimizle, Nazım’da değil Nâbî’de hikmet arayışına girelim. Niye bunu söylüyorum. Çünkü bir zamanlar Nazım’da hikmet arayışlarına girmiştim. Ama hikmeti
Nazım’da değil Şair Nâbî’de ve onun şiirlerinde bulmuştum.
***
Ayasofiyye şiirini özü itibariyle burada şerhini yapmak zor. Ama sayın İnce için
efradını cami ağyarını mani bir tanım yapacağım. Şair Nâbi’nin ahlakçı yapısı bir beyitle
halkçı bir yapıya dönüştürülemez. Bugün insanların ulaşmak istediği değerler sistemini yani
fazileti şiirlerinde işlemiş bir Nâbî var. Gençlerin derdiyle dertlenen ve onlar için oğlunun
şahsında yazdığı bir gençlik kılavuzu olan “Hayriyye (Hayriname)” adlı şiiri bugün bile
geçerliliğini devam eden bir kitap.
Vaktinde bozulan devlet düzenini küfürle değil, saldırmakla değil ince nüktelerle dokunuşu Nâbî’yi Nâbî yapan bir erdemdir. Nâbî’den bahsetmek kolay ama Nâbî gibi olmak zor.
Nabi “Ayasofiyye’de” redifli gazelinde bu caminin etrafına verdiği manevi havanın
herkesçe anlaşılması için, mümkün olduğu kadar edebî sanat ve mecazlı anlatımlardan uzak
sade bir anlatım tercih etmiştir.
Şiirde ilk beyit; Ramazan Ayı, ikinci beyit ;Ayasofya’da duaya kalkan elin geri çevrilmeyeceği, Üçüncü beyit bu mekanda yeme içme fikrinin unutulması gerektiği, Dördüncü beyit ibadetin deniz gibi büyüklüğüne işaret vardır. Beşinci beyit başka camilerde de ibadet olsa da Ayasofya’daki ibadetin makbul oluşu anlatılıyor. Altıncı beyitte insanın en büyük düşmanı olan nefsiyle burada zaferini ilan edebilir ifadesi vardır. Yedinci beyitte mekanın her tarafında Kur’an sesi sanki cennet bülbülleriyle mukayese edilmiş. Sekizinci beyitte; Ayasofya’da insanın isyan gömleği gözyaşı suyu ve istiğfar sabunuyla yıkanır. Dokuzuncu beyitte; Ayasofya mermerinde secde ettikçe imanın aynası parlaklaşır. Onuncu beyitte; her kim doğruluk ve samimiyetle buraya misafir olursa rahmetin ihsanını önünde hazır bulur. On birinci beyit; buranın saf zemininde merhamet ve bağışlanma eşsiz mısır hasırıyla aynı kıymettedir. On ikinci; beyit burada unvanla sıraya girilmez takva ile saf tutulur. Son beyit; her gece parlak kandillerin ışığı etrafı aydınlattığı gibi Ayasofya da insanların kalbini ferahlatır.