Sahte bayrak
Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık'ta Uluslararası Adalet Divanı’na önemli bir başvuru yapmıştı hatırlarsınız. “İsrail'in Gazze'de BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni ihlal ettiği” gerekçesiyle yapılan bu başvuru, geçtiğimiz günlerde sonuçlandı malumunuz üzere. Buna göre 15'e 2 oyla İHTİYATİ TEDBİR kararı verilerek, İsrail’in SOYKIRIM suçuyla yargılanmasının önü açılmış oldu. Yaşanan süreçte üstün gayet gösteren G. AFRİKA CUMHURİYETİ’ni ve elbette herkes susarken, vicdanlı yürekleri cesaretlendiren TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ni en kalbi duygularımla kutluyorum. Bunun devamını da Gazze soykırımına katılan, çifte vatandaş (Türkiye/İsrail) hüviyetindekilerin yargılanmasında da beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Zira bu hususun kamu vicdanı ve güvenliği açısından, önem teşkil ettiği kati surette yadsınamaz. Ama aynı hissiyatı BOYKOT mevzusu için, taşımadığımı da üzülerek belirtmek isterim. Çünkü bu Millet ucuz olsa da İsrailli markaları tercih etmezken, buna karşı İsrailli hahamlar tarafından; “Türk ürünlerini satın almama çağrısında bulunulmuşken, bazı Kurumların bunlarla SPONSORLUK imzalamaları en hafif tabirle “KINANMAYI” hak ediyor. Sonuçta Hz. İbrahim’in ateşini söndürmek için, ağzında bir damla su taşıyan karınca ve kuş kadar olamadıktan sonra, neye yarar ki milyon dolarlık sponsorluklar… Bilmem yanılıyor muyum?
Evet, İsrail zulmü her türlü çabaya rağmen devam ediyor ne
yazık ki? Şimdilerde de Lübnan’a kafayı takmış durumdalar. Tüm bölgeyi yangın
yerine çevirme niyetleriyse artık sır değil. Nitekim Akdeniz’den “uçak gemisini
çekeceğini” açıklayan ABD’nin dahi başına gelmeyen kalmadı. Bunu önceki yazımda
ayrıntısıyla zikretmiştim zaten. Keza şimdide ABD yönetiminin Irak ve
Suriye’den ayrılma planlarıyla başlayan iklimin, bizi bu noktada hiç
yanıltmadığı ayan beyan ortada. Zira ABD’nin açıklamasının hemen akabinde Irak,
Suriye ve büyük darbe aldığı Ürdün’ deki üslerine yapılan saldırıların, hiç
normal seyretmediği açık. Anlayacağınız Siyonistler, ABD içindeki bir takım
güçlerle bilek güreşi yapsalar da, hain emelleri adına ABD’yi kendilerine destek
vermeye mecbur bıraktıkları net. Neticede dirsek temas kurdukları DEAŞ gibi
örgütler ve bazı ülkelere yerleştirdikleri kliklerin, “SAHTE BAYRAK” operasyonlarıyla
hazır kıta beklediği şüphe kaldırmaz. O sebeple eski ABD Başkanı Trump’un;
“İkiz Kule saldırıları gerçek değildi. Bu bahane ile milyonlarca insanı
öldürdük” ve “DEAŞ’ı Obama kurdu” itiraflarını veri kabul edebiliriz. Öyle ki
bu itiraf, hangi aklın, dünyayı nasıl bir savaşa götürme eğiliminde olduğunu, en
bariz konumunda ispatlamaktadır.
Kısacası Siyonist çetenin, planlarını bozma potansiyeli
gördükleri ülkeleri, bir takım karışıklıklarla meşgul etme derdinde olduklarını
söylemek pek ala mümkün. Kaldı ki G. Afrika Devlet Başkanı Ramaphosa’nın;
"İsrail'e karşı dava açmamıza riskli diyorlar. Bize saldırabilir, iç
karışıklık çıkarabilirlermiş. Ne olursa olsun ilkelerimize bağlı
kalacağız" ifadeleri de fazla söze hacet bırakmıyor. Hal böyle olunca Fatih.
Camindeki, Anıtkabir'deki, Santa Maria Kilisesinde ve Filistin'e Destek Mitinginden
sonraki, maruz kalınan şiddet olayları KUŞKULANMAK için yeterlidir. Kim bilir
birileri uyuyan hücrelerini uyandırıp, geçmişte görmeye ALIŞIK OLDUĞUMUZ TÜRDE bazı
şeyleri çalıştırılmak istiyor da olabilir belki de. Yoksa Türkiye’nin
Gazze’deki soykırıma karşı aldığı tutum ve tam bağımsızlık yolunda attığı
adımlardan, rahatsızlık duyan odaklar olmadığını kim inkâr edebilir ki? O
nedenle sosyal medyadan provayken yapan, insanların mukaddesatına saldıran ve
algılarla göz boyamaya yeltenen tipleri dikkatle izlemekte yarar var. Peki, “kendilerini Sultan Abdülhamid Hanı
tahttan indiren HAREKÂT ORDUSUNA benzeten ve 31 Mart seçimlerinde Cumhur
İttifakını HEDEF GÖSTERENLERE ne demeli” derseniz? Artık onu da ben yorumlamayım… Takdir siz
değerli takipçilerimin…