Sahne Zamanı
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan’ı ziyaretinden sonra başlayan gerilim, Pekin yönetiminin Tayvan civarında eşi görülmemiş büyüklükte askeri tatbikatlar yapması ile devam ediyor. Tayvan krizinden sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisine yatırım yapan global şirketler, “Çin artı 1 hatta artı 2” formülünün üzerinde düşünmeye başladılar.
Ekonomideki en temel kurallardan birisi paranın istikrarı sevmesidir. Bu bağlamda Çin’deki AB Ticaret Odası Başkanı Jörg Wuttke Tayvan için; “birden çok sayıda şirket merkezi için sıradaki Ukrayna olacakmış izlenimi uyandırmaya başladı” diyor. Batının Rusya – Ukrayna savaşında taraf olmasını ısrarla istediği Çin için bir gözdağı politikası uyguladığı aşikar. Çin’in istikrarı konusunda bazı endişelerin yüksek sesle konuşulmaya başlaması ise beklenen bir sonuç diyebiliriz.
Birçok global şirket için Çin’in alternatifsiz bir üretim ve tüketim üssü olması, bu konuşulanların şimdilik sadece düşünce olarak kalması için yeterli bir sebep olarak görülse de, bu restleşmenin mevcut düzene zarar vereceğini düşünen yatırımcılar için ortada tek bir çözüm var; Çin’i ana üs olarak kullanmaya devam ederken başka bir ülkede yatırımlar yapıp alternatif yaratmak. Çin’in siyasi bazı hamleleri de bu gelişmelere hız kazandıracak gibi görünüyor. Pasifik’in en büyük hukuk firması Perkins Coie’nin Çin avukatı Zimmerman, 20. Çin Komünist Partisi Kongresi’nde bir politika değişikliği beklemediğini ve bu siyasi statükonun ekonomik sonuçları hızlandıracağı görüşünü sıklıkla dile getiriyor.
Peki Türkiye bu denklemin neresinde? 20 yılda lojistik altyapısını neredeyse sıfırdan inşa eden, yabancı sermaye için gerekli hukuki düzenlemeleri yapan, halen faaliyette veya projesi devam eden toplam 375 adet organize sanayi bölgesine sahip , genç ve eğitimli bir nüfusu olan ve en önemlisi son dönemde hayata geçirilen yapısal değişiklikler ile üretim ekonomisi modelini benimseyen Türkiye, bu konjonktürde de ismi öne çıkan aktör ülke. Son dönemdeki diplomatik başarılar ve uzun yıllardır süren ülkedeki siyasi istikrar ortamı da Türkiye’nin bu alandaki avantajları.
Dünya bunları konuşurken kutsal faiz şövalyeleri Rolexleri ile daha fazla tık almak için ezberlenen cümleleri slogan haline getirip tekrarlamaya devam ediyorlar. 20 yıldır mevcut hükümet tarafından yapılan her icraatın yanlış olduğunu söyleyenler, bugün yine aynı noktadalar. Apaçık olan gerçek, bugüne kadar yapılan hiçbir yatırımın rastgele olmadığı. Yıllardır harcanan emeğin karşılığını alma zamanı geldi ve bu ülkenin yakın gelecekte dünya liginin üst sıralarında yerini alacağından içimizdeki bazı “uzaktan kumandalılar” haricindeki herkes neredeyse emin.