Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Mart 2022

Sahi, ne izliyoruz?

Dışarda garipsediklerimizi evimizin içinde görünce taltif ediyoruz. Başkasına yakıştıramadığımız davranışları, kılıflara büründürerek biz yapıyoruz. Hepimiz eğrilikten şikâyetçiyiz ama hiçbirimiz doğruluktan yana saf tutmuyoruz. Zamanında eleştirdiklerimizi gün gelip de sevdiklerimiz yapınca o durum için yeni anlamlar uyduruyoruz. Her yeri toz bulutu kaplamış ama üzerimize yapışan tozları görmemek için gözümüzü kapatıyoruz. Deve kuşu misali başımızı toprağa gömünce haklı olabileceğimizi düşünüyoruz. Eğriyiz ve eğrildik. Eğrildikçe de evriliyor ve özümüzden kavisler çizerek uzaklaşıyoruz. Hepimiz kendimizi ahlak abidesi zannediyoruz lakin evrensel ahlak ilkelerinden kaçar adım uzaklaştığımızı kabul etmek nefsimize zor geliyor. Konuşunca mangalda kül bırakmıyoruz, ancak mangaldan savrulan küller üzerimize yapışınca onu temizlemek yerine üzerimizde güzel durduğunu iddia etmeye çalışıyoruz.

Bu durumda olmamızın en büyük nedenlerinden birinin hepimizin evinde olan ve hayatımızı işgal eden teknolojik aletler olduğunu düşünüyorum. Dışı bizim, içi bizim olmayan teknolojik aletler hayatımıza girdiğinden beri esaretimizi eğlence programlarıyla kutluyoruz. Sabah ağız dolusu küfürler ederek izlediğimiz programları akşamları dizilerde hayranlıkla ve arkasını yarın havasında izliyoruz. Araya reklamlar girdiğinde bile o diziyle ilgili yorumlar yaparak yeni sahnelerin gelmesini bekliyoruz. Her akşamımızı bir dizinin esaretinde geçiriyoruz. Sevdiklerimizle diz dize oturup hasbihal etmek yerine dizilerin kültürümüzden uzak sahnelerinde kendimizi başrol oyuncusu hissediyoruz. Hep bir köşk ortamında zenginlik hevesinde dönen diziler, fakirlerin sevgi duygularını paralarına alet ediyor, zengin oğlan fakir kız tonunda içi boş umutlarla yeni kültür gençlerimize pompalanıyor. Bunun yanında edep ve ahlak ilkelerini zorlayan sahneleri maaile izlerken durumu gitgide sıradan kabul etmeye başlıyoruz. Reyting uğruna kendi kültürüne sırt dönen programlar popülaritesini arttırırken bizden olan programlar mazinin tozlu raflarında yerini alıyor. Alttan alta iyinin, doğrunun, hakikatin ve niteliğin yerini pragmatist, güçlünün haklı olduğu, nicel, içi boş dışı süslü kavramlar alıyor.

Durumun vahameti sadece dizilerle de kalmıyor. Bazı haber programlarını izlerken şaşkınlığımız bir kat daha artıyor. O kadar seri duygu geçişleri yaşıyoruz ki üzülmek ile sevinmek arasında geçen süre saniyelerle ölçülebiliyor. En acıklı savaş haberlerinin ardından komik bir video ile duygularımız tarumar ediliyor. Adeta zihnimizle dalga geçiliyor. Savaşın, felaketlerin ve dahi kötü haberlerin acısına üzülelim derken hemen ardından gelen sözüm ona günün en çok tıklanan komik videolarıyla duygularımız sömürülüyor. Duvara gömülü ekranlardan nutuk atan tartışma programlarında ise doğrunun haklı olması gerekirken sesi daha gür çıkanın haklı olduğu ve dinleme kültüründen yoksun sahnelere şahit oluyoruz.

Bir haftada yapılan yüzlerce televizyon programı içerisinde elle tutulur ve kültürümüzü yansıtan program sayısı bir elin parmakları kadar etmiyor. Yapılan programların zekâ seviyesine baktığımız zaman bazılarının belli bir seviyenin altında programlar olduğunu görüyoruz. Ancak o programları izleye izleye bizim de zekâ seviyemiz günden güne düşüyor ve sahne geçişleri arasındaki serilikler gibi olaylara gösterdiğimiz tepkiler de seri oluyor. Böyle olunca da düşüncesiz tepkilerden dolayı karşımızdaki insanları kırmaktan geri durmuyor ve hatta kırdığımızı dahi fark etmiyoruz.

Neyi, niçin ve nasıl izlediğimizden uzak bir halde sadece vakit dolsun diye aslında programlardan ziyade çerçeveden ibaret adına televizyon denilen bir bibloyu izliyoruz. Sahi, ne izliyoruz?