Sahi, dindar/muhafazakar gençler nerede?
Geçen gün mail kutumu kontrol ederken Türkiye Liseliler Birliği tarafından gönderilmiş birkaç tane maile rastlayınca yeniden sordum bu soruyu! Son postada yaptıkları kitap bağışı kampanyasına destek ve konuyla ilgili haber bülteni vardı, bir öncekinde toplumsal bir sorun üzerine görüşleri...
Gelen postanın cazibesi, beni etkileyen yönü lise çağındaki çocukların hem kurumsallaşmaları hem de sosyal meselelere ilişkin görüş beyan etmeleri, bunu basın ile paylaşmalarıydı!
Birliği tanımıyordum ama neye inanırlarsa inansın, neyi savunurlarsa savunsunlar bu gencecik insanların, dünyanın büyüsüne kapılmaları şöyle dursun buna karşı mücadele etmelerinden etkilenmiştim!
Söz konusu birlik küçücük bir grup da olabilir, ya da sayıları üç beşi geçmeyen bir teşekkül olma ihtimali de bulunur. Benim için önemli olan, saygı duyduğum bu yaş grubundaki insanların bir inanç ve ideal etrafında kilitlenmiş, varlık iddiasına soyunmuş olmalarıydı!
Hal böyle olunca aklıma ister istemez dindar/muhafazakar camianın gençleri geldi. Sahi, neredeydi bir zamanların hızlı İslamcılarının, şimdinin muhafazakarlarının çocukları; yani mahallenin gençleri!
Ebeveynlerinin tamamlanamamış sekülerleşme serüvenlerini zirveye taşıma dert ve muradında mıydı bunlar? Ya da eğlencenin, heyecanın doruklarındaki bitmeyecek arayışlarının mı peşinde koşmaktadırlar?
Ebeveynin, eksikliğini hissettiği modernizmi yakalama kaygısıyla yetiştirdiği ancak ne dindar ne modern olamamış, arafın çocukları mıydılar? Ne dine ne dünyaya, ne fikirli ne fikirsiz, ne mutlu ne bedbaht, ne aidiyet hissettiği bir düşünce/fikir/ideal var, bomboş, fırtınanın önünde sürüklenen boş teneke kutusu gibi amaçsız, kontrolsüz…
Ve keşifler, keşifler…
Biter mi ki?
Araf’ta olmanın sancısını iliklerine kadar hisseden bu gençler için kurtuluş ve ümit vaad eden ne/kim vardır?
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik…
Necip Fazıl’ın, gençliğe hitabesini canım sıkıldıkça, moralim bozuldukça açıp dinlerim de sanki kayıp bir kuşağı bulmuşçasına dirilir, canlanır, gençleşirim! Ruhumun heyecanı büyür, arkamda gençlerden müteşekkil bir yenilmezler grubu, atiye doğru doludizgin koştuğumu düşünür, yaşarım!
Hissederim!
Ve tıkanan nefesim açılır, büzüşen damarlarım genişler, daralan kalbim ferahlar, içim içime sığmaz, kendi kendime heyecanlanırım! Görünmez ordularla çevrilmiş gibi hisseder, dimdik doğrulur, geleceğe umutla bakarım!
“Kim var!” diye seslenilince sağına ve soluna bakmadan fert fert, “ben varım” cevabını verici…
Sahi, neredeler? Neredesiniz?