Sahaflar
Sahaflık Türkiye'nin en mühim mesleklerinden birisidir. Ama ne yazık ki, toplum olarak kültüre ve sanata gereken değeri vermediğimiz için bunu idrak edemiyoruz. Sahaflığı eski kitap satıcılığı olarak anlayanlar var. Halbuki o kadar basit değil. Eski kitabı herkes satar. Bugün de birçok genç, dükkan açıp eski kitapları, ikinci el kitapları ucuz olarak satıyor. Elbette bu hayırlı ve desteklediğim güzel bir iş. Kitabın pahalı olduğunu bahane ederek okumayanlar için iyi bir fırsat. Ama bu iş, sahaflık değil. Sahaflık bambaşkau2026
Sahaf öncelikle eskimez dediğimiz Osmanlı Türkçesini iyi bilecek. Biraz Arapça, biraz da Farsçadan anlayacak, hatta bir Batı lisanına da vakıf olacak. Yetmez, kültür heybesi dolacak. Türkiye'de bu mesleği yapıyorsa ilimle birlikte irfan sahibi olacak. Tasavvuftan anlayacak, bir miktar dinu00ee bilgiyle donanacak. Eski müellifleri, şairleri tanıyacak, eserlerini tetkik edecek. Bütün bunları söyleyince de "E, bu kadar bilgi sahibi allameleri bugün nereden bulacağız?" diyeceksiniz haklı olarak. Zaten artık bugün eski sahaflar kalmadı. Tek tük birkaç kişi bu mesleğin gerçek temsilcisidir, gerisi değil. Sahaf dükkanını açmış güya, ama elif'i mertek sanıyor. Osmanlıcadan bu00eehaber. Dolayısıyla dükkanındaki mevcut eski yazı eserleri okuyamıyor, muhtevalarından habersiz. Elbette böyle sahaflık olmaz, olsa olsa bunlara 'eski kitapçı' denebilir ancak.
Sahaflar deyince hemen çarşısı akla geliyor. Sahaflar Çarşısı, İstanbul'un hatta Türkiye'nin simge mekanlarından birisidir. Çarşı neredeyse altı asırlık. Yani İstanbul'un fethinden sonra kurulan ilk çarşılardan. İlk yeri Kapalıçarşı. Meşhur çarşıda diğer meslekler gibi sahaflar için de bir sokak kurulur. Bugün Kapalıçarşı'da adı hala duruyor. Ama çarşı daha sonra şimdiki yerine Beyazıt Camii'nin yanına taşınıyor. Tek katlı ahşap dükkanlar bir ara büyük bir yangın geçiriyor. Sonra tekrar inşa ediliyor ve çarşı bugüne kadar geliyor.
Peki Beyazıt'ın en çok ziyaret edilen mekanlarından biri olan Sahaflar Çarşısı, gerçekten bahsettiğim sahafların ikamet ettiği çarşı mı? Yani gerçek sahaflar var mı? Ne yazık ki bu suale müspet cevap veremeyeceğim. Çünkü 1980'li yıllarda üniversiteyi okuduğum sıralarda gezdiğim çarşı bu çarşı değildi. Dükkan sahiplerinin hemen hepsi sahaftı. Muzaffer Ozak, Necati Alpas, İsmail Akçay hatırlayıverdiğim sahaflardan sadece bir kaçı. Bütün dükkanlarda sahafiyelik kitaplar, yazma eserler bulunurdu. Bugün o geleneği yaşatan iki sahaf tanıyorum. İbrahim Manav ve Turan Türkmenoğlu. Bir iki sahaf daha vardır elbette. Hem çarşıda hem de Beyoğlu ve Kadıköy'deki kitapçı çarşılarında. Ama işte o kadar. Şimdi Sahaflar Çarşısı'nı gezdiğinizde neredeyse bütün okul ve test kitapları, çok satan popüler kitaplar ve bazı ünlü yazarların ucuz ve basit kitapları var. Meraklısı, dükkanların vitrinlerine değil de içlerine bakar ve aradığını bulur.
Bu değişim üzücü ama gerçek. Ne var ki Osmanlı Türkçesinin okullara ders olarak okutulmasından sonra sahaflık mesleğinin de yeniden altın dönemini yaşacağını düşünüyorum. İnşallah bu temennim gerçekleşir. Zira bizim millet olarak kültürel bakımdan gelişmemiz, ancak ecdadımızın irfanıyla, medeniyetimizle bağ kurduğumuz zaman mümkün olabilecektir. Kültürümüzü 1928'den itibaren başlatırsak olacağı budur. Yozlaşma, işte o zaman başlar.
Sahafları ve sahaflık mesleğini anlatan güzel eserler var ama ne yazık ki fazla değil. Ahmed Güner Sayar'ın Sahaf Raif Yelkenci ile İsmail E. Erünsal'ın Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar isimli eserleri ilk elde okunacak kıymetli kaynaklardır. Sahaflar Şeyhi olarak bilinen merhum Muzaffer Ozak Hocaefendi, benim rahmetli Ergun Göze ile birlikte ziyaret ettiğim ilk sahaflardandır. Çok neşeli, nüktedan, hoşsohbet ve derin bir alimdi. Bir gönül insanıydı. Allah rahmet eylesin. Madem ki ismini andık, Mizahın İzahı kitabımda geçen nüktelerinden birini (Ölüler ve Kitaplar) sizinle paylaşayım:
Meşhur Sahaflar Şeyhi Muzaffer Ozak kendisine, "Mesleğiniz nedir?" diye soranlara şu cevabı verirmiş: "Ölenlerin kitaplarını öleceklere satmak!" Muzaffer Hoca eskilerin mütebahhir dedikleri derya bir şahsiyet idi. Sahaf Raif Yelkenci'nin ise Yunus Emre hakkında bir meseleyi Fuad Köprülü ile tartıştığını ve onu ilmen mağlup ettiğini öğrendiğimde sahaflara mevcut olan hürmetim kat be kat artmıştı. ESKADER bu hafta Babıali Sohbetleri'nde sahaflar ve sahaflık konusunu ele alıyor. Dededen sahaf olan, çarşının sevilen, sayılan ismi Turan M. Türkmenoğlu, perşembe günü 'Sahaflar Çarşısı'nın Hikayesi'ni anlatacak. İlginç hatıraları var Turan Bey'in. Kitapsever bütün okuyucuları davet ediyorum.