Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Mart 2018

Sağlıkta geçici görev handikapı

Geçenlerde aldığım şikayetler, yaptığım gözlem ve araştırmalar sonucu, sağlığa karışan şaibeli işlerle ilgili yazdığım "Niğde'de Neler Oluyor?" başlıklı yazım çok ilgi gördü. Bir dokundum bin "ah" işittim resmen. Oysa sadece bir çakıl taşı atmıştım. Milletvekillerinden müsteşara, sağlık çalışanlarından vatandaşlara ilgi çekici birçok geri dönüş aldım. Bununla beraber yazımda özellikle vurguladığım Ulukışla Devlet Hastanesi, yeni binasına taşınmış. Bu habere de Ulukışlalılar adına çok sevindim.

Yeni hastane sürecine başından sonuna dek milletvekili olarak emek veren başta Ak Parti Niğde Milletvekili Alparslan Kavaklıoğlu'nu ve emeği geçen diğer tüm siyasi ve idari yetkilileri kutlarım. Medyanın anlamı ve pozitif baskı unsuru olması biraz da burada anlam kazanıyor. Kamu yararını ilgilendiren işlere omuz atmak gibi bir yönü var. Gayemiz hep üzüm yemek oldu, hiçbir zaman bağcıyı dövmeye çalışmadık. Bu sebepten ötürü Türkiye genelinden ihbarları dinlemeye, teyit ve tespitli olanları da Türkiye gündemine taşımaya devam edeceğim.

HALKA DOKUNAN HİZMETLER OY GETİRİR

Geçen yılki referandum sürecini hatırlayınız. Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip ERDOĞAN yaptığı mitinglerin büyük bölümünde sağlıkla ilgili değişimi argüman olarak kullandı. Savaş Ay'ın SSK hastaneleri ile ilgili Kemal KILIÇDAROĞLU ile yaptığı programları mitinglerde barkovizyondan gösterdi. 2000'li yıllar öncesinde ve 2000'li yılların başında sağlık hizmeti ile ilgili yaşanan olumsuzluklar halen de hafızalarda taptaze.

1999 yılında İzmir'de hukuk öğrencisiyken dayanılmaz bir şekilde böbrek taşı sancım tutmuştu. Feryatlar içinde vardığım devlet hastanesinde çaresiz bir şekilde kıvranırken ultrason çekimi için "altı ay sonra gel" şeklindeki cevabı dün gibi hatırlıyorum. "Ultrason için 6 ay sonra gel" cevabına karşılık acımı ve sisteme saydırma dürtümü zor da olsa bağrıma bastım. Şükür ki böbrek taşımı ertesi gün kendiliğinden düşürdüm de 6 ay acı çekmeme gerek kalmadı. Bu benim sağlıkta o dönemde şahsen yaşadığım çok basit binlerce örnekten sadece biriydi.

Ak Parti hükümetlerinin temel hedeflerinden biri sağlıkta dönüşümü gerçekleştirmekti ve bu dönüşüm büyük ölçüde sağlandı. SSK hastaneleri ve devlet hastaneleri birleştirildi. Aile hekimliği sistemine geçildi. İlaç fiyatları ucuzladı. Birçok ilçe ve ilde yeni hastaneler yapıldı. Modern tıbbi cihazlar alındı. Ve daha sayamadığım onca yenilik. Bu sayede hasta memnuniyetleri %30'lardan %70'lere çıkmış durumda. Ancak bu artış son 3-5 yıldır daha yukarı çıkamıyor. Özellikle de devlet hastanelerindeki memnuniyet oranı araştırmalarda özel sektördeki kuruluşlardan düşük çıkıyor. Binalar yapılıyor, cihazlar alınıyor, çalışan sayısı artıyor ama %80'lere %90'lara çıkan oranlar maalesef bir türlü yakalanamıyor.

EN ÇOK TÜKENENLER

Günümüzde hemen her sektörde çalışanlar birtakım sorunlar yaşamakta. Bir avukat ve yazar olarak da bu tip durumlara yıllardır doğrudan şahit olmaktayım. En çok hangi gruplar tükeniyor diye karşılaştırmak için YÖK'ün sayfasına girdiğimde sağlık çalışanları ile ilgili yapılan tezlerin bu konuda başı çektiğini gördüm. Bu durumun irdelenmesi, hasta memnuniyeti açısından da sağlık politikası uygulamalarının başat konularından olmalıdır. Hasta memnuniyetini fiziki şartlardan sonra artıracak unsur çalışan memnuniyetidir. Çalışan çalıştığı işten, kurumdan memnun olursa hastası ile daha sıcak ilişkiler kurabilir. İşini severek yaparsa, güler yüz gösterebilir. Ne kadar güler yüzlü olunsun diye kurallar da konsa, güler yüzlü olmak, içsel olanın bir yansımasıdır ve bu konuda rol yapılamaz.

Tükenmişliğin ve mutsuzluğun ana nedeni yoğun iş yüküdür. Ak parti iktidarında binlerce sağlık çalışanı istihdam edildi, binlerce daimi kadroya geçecek taşeron çalışan da hastanelerde çalışıyor ama yine de iş yükü düşmüyor. Araştırmalarım ve gözlemlerim sonucunda gördüğüm kadarıyla, bunun kimi sebepleri sağlık hizmetine ulaşmanın daha kolay olması ve ortalama ömrün uzaması iken ki bu saydıklarım olumlu sebeplerdir; bir sebebi de sağlık çalışanlarının kurumlarda dengeli dağılamamasıdır. Amiyane tabirle birçok "torpilli yani damat, gelin, yeğen ve kuzen vs. " nöbetsiz yerlerde çalışma adına girişimlerde bulunmakta ve maalesef bu konuda başarılı da olunmaktadır.

Hastanelerde çalışması gereken mesleği hemşirelik, ebelik veya sağlık memurluğu olan binlerce kişi idari kurumlarda fazladan istihdam edilmektedir. Çalışan memnuniyetini artıracak en önemli işlerden birisi zannımca bu yığılmayı çözmektir. Bu konu çalışanlar arasında ve ailelerde kanayan yaradır. Sağlık Bakanlığımız yerel dinamiklere bırakmadan çıkaracağı bir genelgeyle, adil kriterler belirleyerek özellikle geçici görevle idari kurumlarda çalışan sağlık çalışanlarını asli kurumları olan hastanelere aktarmalıdır.

YETER Kİ ADALET OLSUN

Anadolu insanı özü itibarıyla yiğit, mert ve dayanıklıdır. Askeri, polisi, işçisi, memuru aza kanaat etmeyi de bilir çok çalışmayı da. Önemli olan hak ve adalet duygusudur. Adalet duygusu zedelenirse şartlar ne kadar iyi de olsa çalışan huzursuz olur. Sağlık Bakanlığı çalışanlar arasındaki adalet duygusunu zedeleyen idari kurumlardaki bu yapılanmayı düzeltmeli ve adalet duygusunu tesis etmelidir. Bu durum hem iş yükünü azaltacak hem de çalışanı mutlu edecektir. Çalışan mutlu olursa vatandaş da mutlu olacak, vatandaş mutlu olursa iktidar da sandıkta mutlu olacaktır.