SAĞLIK, SPORDA GÖZARDI EDİLİYOR MU?
ÜLKEMİZDE spor özellikle futbol gündemi oluşturmaktadır. Futboldan anlasın anlamasın herkesin bu konuda bir fikri var. Hiç kimse "ben futboldan anlamam" demiyor. Teknik ekibin işine karışan, burnunu sokan, oyuncu değişikliği konusunda fikir veren yönetici sayısı az değildir.
O halde spordan anlamadığı iddia edilen sermaye sahipleri neden spor kulüplerine yönetici oluyor? Sebep olarak moral değerlere ait gerekçeler ileri sürülemez. Hobi ya da meşgale nedeniyle idareciliğe talip olunamaz. "Sosyal iletişim kanalı" diye bakılamaz. Tanınmaya ihtiyaçları olduğu da söylenemez.
Gazetelerde her gün adlarının geçmesini isterler. Her yerde ve her an tanınmak "istiyor" olabilirler. Sabahleyin gazeteleri ellerinde bulduklarında "kendilerinden" söz edilmesini bekleyebilirler. Bu hal giderek tutku, bağımlılık durumuna dönüşüyor. Yöneticilerin isimlerini gazete sayfalarında göremeyince neler hissederler. Bunları aklımıza bile getirmeyelim.
Hadi kabul edelim ki, "kendini önemli ve değerli" hissetmek biyolojik bir ihtiyaçtır. Bu dürtünün önüne geçilemiyor, doludizgin gidiliyor. Ancak, beden ve ruh sağlığımızı tehlikeye sokarak spor yöneticiliğinde ısrar etmenin anlamı yoktur. Gözümüzün pusarmasına, öfkenin bizi kontrol etmesine asla izin vermemeliyiz.
Büyük kulüplerimizden birinin başkanı "başkanlık yapılacak iş değil tek bir iyi tarafı var, o da adrenalin. Yaşlandıkça adrenalin azalıyor, üretme gücünüz azalıyor ama kulüp yönetirken kendinizi yaşlanmamış hissediyorsunuz. Yaşınızı unutuyorsunuz." Doğru söylüyor. Çünkü meşguliyet bizim için sağlığımız için şarttır. Ancak adrenalin fazlası zararlıdır, ölümle sonuçlanan tablolara yol açar.
Yöneticilerimizin kendileriyle ilgili her alanda ihmalleri çok. Bunların başında oyuncuların sağlığı ile ilgili konuları vardır. Oyuncular ile ilgili hastane tetkikleri, muayeneleri ve konsültasyonları gözardı edilmemelidir. Acaba her takımda spor hekimi, performans uzmanı, diyetisyen, spor psikoloğu var mı?
Yukarıdaki sorulara uygun cevap vermek zordur. Yöneticilerin ve oyuncuların çoğunluğu kendi sağlıklarını ihmal ediyorlar. Belki de bu konudaki gayretleri gereksiz görüyor olabilirler. Her şey "günü kurtarma" adına yapılıyor sanki. Herkesi suçlamak doğru değil ama sağlığı ihmal edenleri de uyarmak gerekiyor. Nitekim son Avrupa Şampiyonasında milli oyuncumuz Seyithan Akbalık vefat etti. İster hekim hatası olsun ister yönetici yanılgısı olsun ortada büyük bir kusur vardır.
Bizim itiraz ettiğimiz husus yöneticilerin ve oyuncuların kendi sağlıklarını ciddiye almamalarıdır. "Bize bir şey olmaz" gibi sakat bir anlayışla hareket eden yöneticiler acı gerçekle karşılaşmaktadırlar. Ölüm ve hastalık kendilerini yokladıklarında iş işten geçmiş olacaktır. Mesela değerli bir kulüp yöneticisi kalp krizi geçirmesine rağmen görevine devam etmektedir. Tabii bu çarpık zihniyet oyunculara da yansımaktadır.
Özellikle belirtelim ki, sağlık kontrolü şarttır, zira ihmal edilecek bir durum değildir. Oyuncuların hiç ihtiyaçları olmasa da belli aralıklarla hastane denetiminden geçmesi uygun ve lazımdır. Ateş düştüğü yeri yakar, ölenin yakınları ağlar.
Sonuç: "Futbolcuların sağlıklarını korumak ve sağlamak yöneticilerin öncelikli görevidir."