Sağlık Bakanı da ‘Corona-Medya’ya karşı uyardı!
“Corona-Medya” başlığı altında kaleme aldığımız bir önceki yazımızda, “virüs” ile mücadelemize yönelik en büyük tehditlerinden birine dikkat çekmiştik.
Evet;
“Medya”daki özellikle de “sosyal medya”daki sorumsuz ve daha çok da “kirli” yapılanmalar “panik” havası oluşturmak istiyor…
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın bir sahte belgenin dolaşıma sokulması üzerine yaptığı açıklama, endişelerimizin ne denli yerinde olduğunu gösteriyor.
Enikonu “ciddi” bir belgeymiş gibi hazırlanarak servis edilen “kâğıt”ta, coronavirüs konusundaki sözde “ek önlemler” sıralanmış.
Sayın Bakan’ın “sahte” olduğunu ilân ettiği “belge”ye göre restoren, kafe, lokanta ne varsa aşağı yukarı kapatılıyor; “sadece evlere servis” yapmalarına izin veriliyor…
Bununla da yetinilmiyor; 3 kişiden fazla çalışanı olan işletmelerin tamamı kapatılıyor!
Hayat neredeyse tamamen durduruluyor, vesaire…
Sağlık Bakanlığı Acil Hizmetler Genel Müdürlüğü’nden çıktığı “süsü” verilen sözde “belge”nin “UYDURULMUŞ” olduğunu belirten Sayın Bakan, bunun “panik” meydana getirmek isteyenler tarafından kurulan bir tezgâh olduğunun altını çiziyor.
“Güven kaybına yol açarak 82 milyonun zaafa düşmesini amaçlayanlar var. Bunlara şans tanımayın” diyor ve “resmi” açıklamaların dışındaki paylaşımlara itibar edilmemesini istiyor.
“Kötü niyetli” paylaşımlara karşı elbette son derece dikkatli olunması gerekiyor.
“Panik” virüsten bin kat tehlikeli, zira, böyle bir ortamda “itidal” elden kaçırılacak olursa sıkıntı büyür.
Birçok vatandaşın “sıradan” sebeplerle hastanelere başvurduklarını biliyoruz.
Bizim tanıdıklardan bazıları da, “ateş” olmadığı halde “mevsim kırıklığı” olduğu sonradan ortaya çıkan belirtiler üzerine hastaneye gitmiş…
Sayın Sağlık Bakanı’nın “sahte olduğunu” açıkladığı “sözde belge”yi üretenlerin “panik” havası oluşturarak “sıkıntının” baş edilemeyecek kadar büyümesini hedefledikleri açık.
Bir de, “kötü niyetle” değil de, “rayting olsun” veya “torba dolsun” diye abuk sabuk, kontrolsüz yayınlar yapanlar var.
Televizyonlarda, bu işin o kadar önemli olmadığını söyleyenleri de görüyoruz, büyük bir felâketin eşiğinde olduğumuzu söyleyenleri de…
Bir de, konu ile uzaktan yakından alâkalı olmayanlaran “virüs”e dair bilgiler (!) arz ettiklerine şahit oluyoruz.
“Özgürlük” alanının geniş olması elbette iyidir ama insan ve toplum hayatının sözkonusu olduğu durumlarda “her aklına gelenin”, “her aklına geleni” söylediği ortamlara tahammül edilemez.
“Sadece yetkili kişiler konuşsun!” söylemine genel olarak karşıyımdır ama, bu konu başka.
Bu konuda RTÜK’e çok önemli görevler düşüyor.
Coronavirüs’ten korunmak için ne gibi tedbirlerin alınması gerektiği gibi “hassas” noktalarda farklı görüşlerin ifade edilmesi kafa karıştırır.
Dün çok popüler bir “profesör” “coronavirüs”ün abartıldığını söyledi mesela…
Bu türden değerlendirmeler, alınacak tedbirlerin uygulanması noktasında “zaafa” yol açmaz mı?..
“Panik” havasını teşvik eden yayınların yanı sıra, “gevşekliğe” yol açacak yayınlar da sakıncalı değil mi?..
Bulunduğumuz bu son derece kritik aşamada, “sosyal medya”daki “tehlikeli” paylaşımlar kadar, bazı televizyon kanallarındaki rastgele yorumlar, değerlendirmeler için de tedbirler olmak gerekiyor.
Gazetecinin ya da program yapımcısının görevi, konunun “yetkili uzmanlarını” vatandaşın önüne çıkartmakla sınırlı kalmalı.
“Rayting Savaşı”nın “virüsle savaşı” etkilemesine izin verilmemeli.
Bugünlerde vatandaşı “paniğe” ve “gevşekliğe” sürükleyecek her türlü yaklaşımdan uzak durulmalı.
Ve durmamanın da “yaptırımı” olmalı.
Olağanüstü günlerden geçiyoruz, tedbirlerin “olağan” olması beklenemez.
Sadece “sokaktaki vatandaş” değil, o vatandaşa “sağlıklı” bilgiler sunma mükellefiyeti olan “medya mensupları” da dikkat edecek hareketlerine!..