SAĞLIĞIMIZ NE ALEMDE?
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarız hayatı ve hiç hastalanmayacakmışız gibi geçiririz günlerimizi. İmkanlar elde iken kıymetini bilmeyiz sahip olduğumuz birçok nimetin. Boşa geçirdiğimiz zamanların kaybedilen en kıymetli hazinemiz olduğunu hiç düşünmeyiz. Kaybettikten sonra kıymetini bildiğimiz bu hazinelerin bir daha ele geçirilebileceği ise meçhul. Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilmemizi buyuruyor Peygamber Efendimiz. İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalanmadan önce sıhhatin, fakirlikten önce zenginliğin, meşgul zamanlardan önce boş vakitlerin ve ölümden önce hayatın.
Sağlıkta devrim yaşadığımız ülkemizde en ufak bir rahatsızlık yaşadığımızda aile hekimimiz, emrimizde bir doktor gibi hizmetimize koşmakta ve her türlü ilacı en kolay yollardan temin edebilmekteyiz. Hastanelerde her türlü hizmet en iyisinden ve en güzelinden sunulmakta, milletin hak ettiği sağlık hizmetleri en ucuzundan yerine getirilmektedir. Bütün bu güzelliklere sebep olanlardan Mevla razı olsun derken, kişisel sağlığımızın nereye doğru gittiğini de irdelememiz gerekmektedir.
Bir taraftan tedavi ederken diğer taraftan yan etkileri yüzünden başka bir yerlerimizde sorun çıkaran ilaçların mahiyetini gizli saklayan büyük ilaç şirketlerinin hikayesi büyük hükümetler, büyük petrol şirketleri ve büyük kimyasal tarım devletlerinin hikayesi ile aynıdır. Çünkü hepsinin sahibi aynıdır. İnsanların sağlığı üzerinden nasıl çok büyük karlar elde edildiği ve bu karların devamı için milyonlarca insanın sağlığının nasıl hiçe sayıldığı ve hem Amerika'da ve hem de dünyada nasıl mutlak ekonomik ve siyasi bir güce sahip oldukları bellidir. AB taklit türden 700 ilacın satış iznini ancak bir yıl sonra iptal ediyor ve milyonlarca insan o ilacı kullanmış oluyor. Yıllık 300 milyar dolar civarında ilaç ithalatı yapılan Avrupa, Rusya, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Kafkaslar bölgesinin ortasında bulunan Türkiye'nin bu noktada global bir oyuncu olma potansiyeli göz ardı edilmemelidir.
Lokman Hekim'in tedavi metodunun bitkilerden ve birçok ilacın bitkisel kökenli olması gerekçesinin arkasına sığınılarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'ndan alınıp alınmadığı meçhul, sözde izinlerle her yerde ve her ortamda kontrolsüz ve denetimsiz satılan sahte ilaçlar yüzünden her yıl dünyada milyondan fazla insanın yaşamını yitirdiğini biliyoruz. Vücut geliştirme adı altında satılan ilaçlar ise karaciğeri bitirdiği mütehassıslar tarafından açıklanmasına rağmen ilaç satışlarında azalma yerine artma söz konusu. Zayıflama haplarının bundan aşağı kalır yanı yok. Aşırı dozda ve sürekli alınan bu ilaçlar karşısında karaciğer iflas ediyor ve etkisini kısa zamanda göstermediği için de zararsızmış gibi algılanıyor ama yan etkisinin farkına varıldığında ise iş işten geçmiş oluyor ve kişinin ölümüne sebep veriyor.
Sağlık deyince her yıl 6 milyon kişinin ölümüne sebep olan tütün ve tütün mamullerinden bahsetmemek büyük eksiklik olurdu. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde tütün kullanma ve ölüm oranının fazlalığı konusunda bizim özellikle hassas olmamız gerekiyor. Önlem alınmadığı takdirde önümüzdeki yıllarda bulaşıcı olmayan hastalıkların artma ihtimali hayli yüksek olacaktır. Her yıl 1,4 milyon kişinin hepatit nedeniyle öldüğü dünyamızda halen 500 milyon kişinin hepatit B ve C virüsüyle enfekte olduğunu düşünürsek sağlığımızın nereye gittiğini daha iyi anlarız.
Fiziki rahatsızlıkların yanında asıl değinilmesi gereken psikolojik rahatsızlıklardır. Çünkü Türkiye'de 8,5 milyon kişi antidepresan ilaç kullanmakta ve bu sayı her geçen gün artmaktadır. Manevi sebepleri üzerinde durulmadan yapılan değerlendirmeler arzu edilen sonuçları vermemektedir. Gelişen ve değişen dünyada teknoloji ile birlikte toplumda farklı buhranlar baş göstermekte ve toplum asıl sebeplerinden uzaklaştırılmaktadır.
Birçok rahatsızlığın sebebi olan beslenme konusunda her geçen gün daha da kötüye giden dünyamızda gıda konusu yeterince önemsenmemektedir. Sigara gibi kötü sonuçları olan ve bu sonuçların herkesten saklandığı bir ürün olan enerji içecekleri ve gazlı meşrubatların diyabet, kalp-damar hastalıkları ve kanser yaptığı araştırmalar sonucu netleşti. Bu türlü zararlı meşrubatlar, her yıl dünya genelinde 200 bine yakın insanın ölümüne sebep olmaktadır. Obez oranının %30'lara vardığı Türkiye'de 1,5 milyon insan bu illetten kurtulmak için sıra bekliyor. Çok az yürüyen, çok az hareket eden ve sağlıksız beslenen bir toplum olduk. Salam, sosis gibi sağlıksız işlenmiş ürünlerin de kansere sebep olduğunu unutmamak gerekir. Kirlenmiş gıdalardan her yıl dünyada 500 bine yakın insanın öldüğünü hesaba katarsak meydan savaşlarına gerek duymadan milyonların nasıl öldürüldüğüne farklı açıdan şahit olmuş oluruz.
Görüldüğü gibi sağlığımız iyiye gitmiyor. Doymak bilmeyen mideler ve bitmek bilmeyen hırslar yüzünden elbirliği ile hem kendimizi ve hem de insanlığı uçuruma sürüklüyoruz. Kurtuluş reçetesinin yine kendi içimizde, inancımızda olduğunu da göremiyoruz. Kur'an'a göre iman, sünnete göre hayat.
Daha sağlıklı günlerde buluşmak ümidiyle...