Dolar (USD)
35.17
Euro (EUR)
36.52
Gram Altın
2963.33
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Nisan 2017

Sağlam bir revizyona ihtiyaç var

Tüm dünyanın yakından takip ettiği, küresel finans oligarşisinin, AB'nin CIA'nın ve içerideki bağlantılarının bilhassa yayın organları vasıtasıyla açıktan hayır kampanyaları düzenlediği referandum nihayet milletimiz lehine sonuçlandı. Türkiye, yeni bir döneme giriyor. Vatana, millete hayırlı olsun.

Bu tamamen Erdoğan'ın ve Anadolu insanının zaferidir. Milletimiz, liderlerine sahip çıktıklarını, bu topraklarda kalıcı olduklarını, bağımsız, özgür ve demokrat bir ülkenin şerefli vatandaşları olmaktan kıvanç duyduklarını, tüm dünyaya deklare etti. Bu mesaj tarihin bu evresinde verilmesi gereken çok değerli bir mesajdı.

Bir önemli mesaj da CHP'ye verildi. Kuruldu kurulalı milletle problemli olan, kendilerine tepeden bakan, aşağılayan, tercihlerine değer kıymet vermeyen, inançlarına, kültürüne, tarihine düşman olan CHP zihniyetinin artık günümüz Türkiye'sinde yeri olmadığı mesajıydı bu.

Referandumun kaderini belirleyen Kürt vatandaşlarımız ise doğrudan EVET diyerek hem PKK ve HDP'ye olan tavırlarını ortaya koydular hem de liderleri olarak gördükleri Erdoğan'a sahip çıkarak Türkiye'ye olan bağlılıklarını bir kez daha göstermiş oldular. Dolayısıyla bu referandumun birinci kazananı Kürtler olmuştur. Bu tavır Safevi tehdidine karşı Yavuz Sultam Selim'in yanında saf tutan bir Kürt tavrıdır.

Buna rağmen referandum sonuçlarını büyük bir zafer olarak takdim etmenin bizleri hataya sürükleyeceğini düşünüyorum. Evet, Erdoğan küresel çete ile tek başına/yalnız verdiği mücadelede milletin desteğiyle birlikte bir zafer elde etti. Ne var ki bu zaferde payı olmayan tam tersi CHP, HDP, SP ve FETÖ'nün moral kazanmasında önemli bir rol oynayan beyaz muhafazakarları, AKP'lileri ve medyasını da masaya yatırmak durumundayız.

Başını Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül ekibinin çektiği bu tayfa 7 Haziran'dan sonra bozulan koalisyon planının intikamını 16 Nisan'da almaya çalıştı. 15 Temmuz'a rağmen!

Referandum sonuçlarını tersinden okuma(hayır oy oranı) cesareti gösteremeyen medyaya biraz yardımcı olayım. İstanbul yirmi yıl aradan sonra ilk defa kaybetti. İstanbul'un muhafazakar ilçelerinden Eyüp, Üsküdar buna Fatih'i de ekleyelim "hayır" dedi. Ankara yıllar sonra ilk defa kaybetti. AK Parti en etkili olduğu 30 Büyükşehir'in 17'sini kaybetti. Bunda payı olan kesimi, ihmali, ihaneti iyi tahlil etmeden ve acil önemler almadan bundan sonra atacağımız adımlarda inanın başarılı olamayız.

Son ana kadar medya organlarında Erdoğan aleyhine yazılar yazdıran, gizli hayır propagandası yaptıran, şiir festivalleri düzenlemekten 15 Temmuz'da yaşadığımız felaketi bile dünya kamuoyuna anlatamayan, torpille, hatır gönülle, mide bulandırıcı PR çalışmalarıyla köşe tutan, omurgasız, ezik yazar tayfası ve yönetimini sorgulamadan da emin olun bir milim ilerleme kaydedemeyeceğiz.

Ve bu tayfa utanmadan hala referandumda alınan neticenin faturasını başından beri Erdoğan'ı destekleyen yazarlara ve Devlet Bahçeli'ye kesmekle meşgul. Referandumun önünü açan Bahçeli'ye tepki gösterenler evvela şahsi ikballeri uğruna Erdoğan'ı yarı yolda bırakan tayfaya bakmalı.

Terör örgütüne destek veren akademisyenleri ve FETÖ militanlarını aklamaya çalışan, belediyelerde bankamatik memurluğu yapan yine sözüm ona kültür faaliyetleri adı altında belediyelerden yıllık büyük meblağlalar kazanan ancak en zor anlarda ortalıklarda görünmeyen bu tayfa şimdi aynı kurnazlıkla ve yöntemle kendi başarısızlıklarının üstünü örterek Erdoğan'a akıl verme derdinde. Benim yazarken sizin okurken midenizin bulandığı aşikar. Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki bunlar acı gerçekleru2026

Milletimiz, yeni Türkiye'nin Erdoğan'ın liderliğinde inşa edilmesi gerektiğine inanıyor. Dolayısıyla on yıldır bilhassa eğitim alanında köklü reformlar yapmayan, eğitim kurumlarına liyakatsiz insanları doldurarak kaliteyi düşüren, eğitimi kültür ve medeniyet kodları üzerine inşa edemeyen, çocuklarımızın hala CHP zihniyetiyle eğitilmesinden rahatsızlık duymayan bir Türkiye'yi istemiyorlar.

Bu sebeple başta eğitim dünyası olmak üzere tüm kurumlarımızın yeniden inşasını gündemimize almamız gereken bir dönemdeyiz. Tekçi, yasakçı, zorba, elit, halkı hakir gören, sahte, bayağı, basit sıradan bir aydın kitlesi oluşturan bu düzeneğin tasfiye edilmesi elzem. Lakin bu yolda artık basiretsiz, korkak, kurnaz, davayı kremalı pasta gibi gören kraker tiplerle değil yürekli, yerli ve milli duruş sergileyen, bu ülkenin kaliteli, ahlak, vicdan sahibi vatansever insanlarıyla yürünmelidir.

Ak Parti teşkilatları yeniden yapılanmalıdır. Ne olduğunu bir türlü çözemediğimiz "amblemi" dahil partide çok ciddi değişikliklere gidilmelidir. FETÖ ile mücadelede siyaset ve medya dünyasını da kapsayacak cesur adımlar atılmalıdır. Artık ekranlarda FETÖ'ye cemaat diyen bakan, son dakika eyalet diyerek oy düşüşüne neden olan danışman görmek istemiyoruz. Ayakları üzerinde duran, güçlü, özgür, zengin, aktör bir ülke olmak istiyorsak sağlam bir revizyona ihtiyacımız var. Yoksa bu kadrolarla büyük Türkiye'yi inşa edemeyiz. Zira 2019'u riske atmayalım.