Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2969.25
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Eylül 2019

Saflık (1)

Saflık kendisi olmakla ilgilidir. Her nesne, her düşünce, her durum, her insan özünü saflık olarak sunar, tamamlanmış olarak yansıtır. Olumlu yahut olumsuz her tamamlanmışlığın gerisinde bir başlangıç, o başlangıcın etrafında bir saflık vardır. Saf haliyle insan his, saf haliyle doğa oyun sahnesi, saf haliyle hayat bir oyundur. Ne vakit “zaman adlı büyücü” saflığın içine dalar, saflık kaybolur. Bütün geriye gidişler, bütün gizem aramalar, bütün derine inmeler, bütün bilinçaltları saflığa dairdir, saflığa yönelik yolculuklardır, saflık keşifleridir. Saflık başlangıcı, doğayı, kaynağı işaret ettiği için insan kalbine ferahlık verir, rahatlatır, dinginleştirir ruhu. Belki önsözleri sevişimizin bir sebebi de budur.

Saf su, saf altın, göğün saf hali, saf düşünce tabirlerinde saflık sıfatı önüne geldiği isimdeki bütün ayrıksılıkları, eklenmişlikleri, fazlalıkları alarak onu kristalize bir parlaklığa, sadece kendisi olan bir duruluğa tahvil eder. Saf su, kaynağından henüz çıkmış, güneşin kar ile buluşmasının meydana getirdiği bir yolculuğun ürünüdür. Henüz yorgun olmayan, ışıltılı bir akış… Saf altın bütün öteki madenlere ilham veren, bütün öteki madenler çıkarıldıktan sonra geriye kalan, içinde gram fazlalık taşımayan nesne temsilcisidir. Hem çürümeye hem çirkinliğe kapalıdır. Değeri buradan gelir, metalin saf hali olduğu için altın metaller kralıdır. Göğün saf halini mavi temsil eder. Ne vakit başımızı yukarı kaldırsak mavi görmek isteriz. Başlangıcı mavidir göğün, boşluk maviyi gerektirir; onda ağırlığı kaldıran bir taraf var. Özgürlüğün gökyüzüyle, maviyle ilişkilendirilmesi yerçekimini ortadan kaldıran o muhteşem saf renkten kaynaklanır. Hiçbir özgürlük şairi özgürlük ile göğü imgede buluştururken gri, turuncu yahut kırmızıyı kullanmaz. Aynısı saf düşünce için de geçerlidir. Saf düşünce, içinden tümüyle kendisi olmayanların çıkarıldığı, kendisi ile öteki arasındaki sınırların net biçimde temsil edildiği düşünme halidir. Kötülük sadece kendisi olarak, iyilik, güzellik, çirkinlik, doğruluk, yanlışlık sadece kendisi olarak vardır saflık zemininde. Sınırlar ayrımı öze ve başlangıca aittir. Her tür kendi saf doğasını çekirdeğinde taşır ve mümkün olduğunca da onu korumaya çalışır.

Saflık, sadece insan söz konusu olduğunda mahiyet değiştirir. Bütün bu olumlu çağrışımlar bir anda olumsuz bir çağrışımla darmadağın olur. Saf insan dediğimizde, saf su, saf altın, göğün saf hali, saf düşünce tabirlerinden bir anda uzaklaşırız. Saflık, burada berraklık ve netlik büyüsünü kaybederek bir şey bilmezliğe, tecrübesizliğe, bilgi noksanlığından kaynaklı kaybetme potansiyeline, velhasıl alıklığa dönüşür. Saf insan, metallerin en safı, altına denk gelmez. Tam da bu katışıksız, içine gıllıgışın karışmadığı arı insan olma hali, gerilere çekilerek üstü alıklıkla örtülen negatif bir toplama tahvil olunur. Birine “ aman sen de çok safmışsın” dediğimizde, cümlenin gerisindeki anlam, saf olan kişinin kandırılmışlığına dair bir hikayeyi barındırır. Saf oluş; tamamlanmamış, tecrübesi bulunmayan, istikameti olmayan, her an kandırılmaya hazır bulunuşu içermektedir. Kelimenin hakiki kullanışı, “saf, pırıl pırıl bir insan”dır. Ama saflığın doğasına uygun bu kullanım zaman içinde mecazıyla yer değiştirerek aslının tam tersine evrilmiştir. Saflığın temizlik, dokunulmamışlık, bakirlik, arılık kullanımının baliğ insanlar yerine çocuklar için kullanılması da kavramın bağlamından uzaklaşmasına dairdir. Çocuklar için sıkça kullanılan bu kelime onları bir kaderi olmayan, iyilik ile kötülük arasındaki tercihe zorlanmayan melekler ile özdeşleştirmenin de altyapısını kurar. Böylece saflık, kendisi olarak duran ve hiçbir tepkimeye girmediği için tecrübesi bulunmayan kişi anlamına gelmektedir.