Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Şubat 2017

Safları Sıklaştıralım

"Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez."

Zor zamanlardan geçiyoruz. Her zamankinden daha fazla kenetlenmemiz gerekiyor. Şahsu00ee hesapları bir tarafa bırakıp büyük gayelerde hemfikir olmak zorundayız.

Özellikle son iki yıldır her koldan saldırıya geçen mihraklara karşı, şimdi sadece milletimizin menfaatlerini hesap etmek zorundayız.

Ülke menfaatlerini için Türkiye'de sivil oluşumlar zaman zaman platformlarda birleşip hemfikir olduklarını deklare ediyorlar. Bu tabloların devamlı olması gerekir. Tabii bu birlik tablosunu ortaya koymak da kolay olmuyor. Her oluşum, platform başkanlığını kendisinin üstlenmesi gerektiğini söyleyip zorluk çıkarabiliyor veya platform amacından da sapabiliyor. İşte bu durumlarda sağduyu ve mantık devreye girmeli. İçimize sokulmak istenen "hizipçi" anlayışları ortadan kaldırmak elzemdir, şarttır.

Sendika, vakıf, dernek, platform hangi isimle olursa olsun toplum öncelikle "Bu yapıların arkasında kim var?" sorusunu soruyor. Sonra da bu sivil yapının siyasu00ee gücü nedir, sorusu ile pozisyon belirleniyor. Bir diğer husus da sivil oluşumlara sahip güçlerin zamanla klikleşmesidir. Büyük gayelerle kurulan bu oluşumlar, sadece bu klik yapının hizmetine giriyor. Maalesef bu sorunları tartışabilmiş de değiliz. Bu yapılar ve yöneticileri toplumun tüm kesimlerini istisnasız kabullenmelidir. "Bu bizim adamımızdır, şu bizden değildir." görüşü sakattır, insanu00ee de İslamu00ee de değildir. "Ey mü'minler! Allah için hakkı ayakta tutan hakimler ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe götürmesin." Kur'an'ın bu ikazını hiçbir zaman unutamayız. Her alanda aklın, adaletin ve vicdanın hakim olması gerekir.

15 Temmuz ihanetiyle başlayan süreçte özellikle muhafazakar ve dinu00ee alanlarda hizmet yolunda kurulmuş sivil yapılar zan altında kaldı, bırakıldı. Bu dejenerasyonu, bu toplumun değerlerine saldıran ve hiçbir zaman bu milletin hayatına saygı duymayan kafası bozuk, gözü görmeyen, kalbi duymayan sözde aydınlar ve fırsat kollayan yapılar gerçekleştirdi. Aslında gerçek manada nasıl sivil toplumculuk yapılır, sorusuna en güzel cevap yine 15 Temmuz sürecinde gösterildi. Bu birliği sürdürmek hepimizin görevidir.

"Safları sıklaştırmak" sözünü en çok camilerde duyarız. Samimiyetten öte dinu00ee bir ihtivaya sahiptir. Sevaptır da safları sıklaştırmak. Güçlü birliğin göstergesidir. Araya kimse giremez. Sizi, kimse parçalayamaz. Daha çok anlam çıkarabilirsiniz. O zaman bu iş sadece camilerde kalmasın. Tüm yaşam alanlarında safları sıklaştırmaya ne dersiniz?

Şöyle başlayabiliriz: Toplumumuz yeterince gerildi. Bloklaştık. Parti, sendika, vakıf, dernek derken "İslam" ve "Kur'an" unutulmaya başlandı. Bir işteki temel referansımız, sadece partimizin, derneğimizin, bağlı olduğumuz sivil yapının görüşü esas olmamalı. Bu gidiş onulmaz yaralar açıyor. Oysaki bizim temel referanslarımız hak, adalet, liyakat, maharet, ehliyet ve o alanlardaki tecrübeler olmalıdır. Safları sıklaştırmak için sadece "sadakat" yetmez. Sadece sadakat, gözü bağlı, sorgusuz ve itirazsız bireyleri çoğaltır. Bu bağlılık zamanla fanatizmi doğurur. En büyük tehlike de fanatizmdir. Oysaki farklı ayetlerde "Akıl etmez misiniz, akıl edenler için dersler vardır, düşünüp öğüt alan yok mu?" şeklinde ikazlar vardır. Bir insanın bir şeye körü körüne bağlı olmasındansa; her şeyi sorgulaması, düşünmesi ve akıl süzgecinden geçirmesi daha doğrudur. Müslüman, feraset sahibi olmalıdır. Önce feraset sonra siyaset gelmelidir. Bir işteki seçimde feraset, dirayet, ehliyet ve liyakati öncelemek gerekir. Aksi halde bölen siz olursunuz! Buyurun Müslüman'lar, safları sıklaştıralım!