Sadece Lübnan, Irak ve İran değil…
Geçen ay Beyrut karıştı. Lübnan’da yüzbinlerce insan geçim sıkıntısını ve zamları gerekçe göstererek sokaklara döküldüler. Kaosun hâkim olduğu Lübnan’da Başbakan Hariri istifa edeceğini duyurunca bir nebze de olsa sokaklar sakinleşti.
1975’ten 1990’a kadar süren iç savaşta Lübnan yerle bir edilmişti. Yaralarını sarmaya başlayan Lübnan, İsrail saldırıları, Hizbullah’ın İsrail ile çatışmaları gibi nedenlerle bir türlü sükûnete erişemedi.
Mezhep ve dini farklılıkların çok rahat bir şekilde körüklenebileceği Lübnan’ın bundan sonra dünü arar hale gelmesinden endişe duymamak mümkün değil. Zira olaylar hayat pahalılığı ile başlamış olsa da meselenin aslının geçim derdi olmadığını görmek zor değil.
***
Lübnan’daki gösterilerde önemli rol oynayanların neredeyse tümü çifte pasaport sahibi ve olayların büyümesiyle bir gecede ülkeyi terk edebiliyorlar. Olan yine dar gelirli kâhir ekseriyete olacak.
Lübnan’da olaylar devam ederken Irak karıştı. Bağdat ve Basra gibi en önemli şehirler başta olmak üzere pek çok kentte hükümet karşıtı kanlı gösterilere varan protestolar yaşandı ve el an da bu gösteriler sürüyor.
Gerekçe aynı:
Hayat pahalılığı!
Amerika tarafından işgal edilerek 2 milyonu aşkın insanını kaybeden Iraklılar’ın fakirleşmesi kaçınılmaz tabi. Buna, enerji kaynaklarını da ABD’ye kaptırarak yaşamaya devam edeceği ciddi kayıpları da eklersek yakın gelecekte hatta orta vadede Irak’ta hayat pahalılığının daha da artacağını söyleyebiliriz.
Irak’taki olaylarda günde ortalama 40-50 insan hayatını kaybetti. Hükümetin istifa haberlerinin de Irak’ta işe yaramadığı görülüyor.
***
Geçtiğimiz hafta sonunda İran da karıştı. Gösterilerde ölenlerin olduğu ve halkın bu ölümlerden dolayı daha da öfkelendiği bilgileri geliyor. İran’da en büyük ve son otorite Ali Hamaney ile İran Cumhurbaşkanları arasında yaşanan yönetim, erk gerilimi, olduğu gibi sokaklara yansıyor.
İranlılar da Lübnan ve Iraklılar gibi hayat pahalılığı ve zamlardan dolayı isyan ediyorlar. 40 yıldır haksız bir şekilde ambargo altında yaşayan İranlılar için hayat bildiğimizden de fazla zorlaşıyor. İran’daki gösterilerde de kan aktığını biliyoruz. Polislerin göstericileri gerçek mermi kullanmak suretiyle dağıtmaya çalıştığı ve yaşanan gerilimde can kaybının devam edeceği endişesi haksız bir endişe değil.
Dikkat ederseniz her üç ülkede ard arda “HAYAT PAHALILIĞI” gerekçesiyle karıştı.
Bu ülkelerde hayat pahalılığı olduğu doğru mu?
Evet, maalesef doğru.
İşin kötü tarafı hayat pahalılığı artarak devam edecek.
İktisattan pek anlamam, lakin konuştuğum uzmanlar, “Dünyada gittikçe ekonomik daralma yaşanacak ve kısa sürede bütün ülkeler etkilenecek” diyorlar. Üstelik, “Hiçbir önlem bu daralmayı durduramayacak…” diye ekliyorlar.
Anladığım; ekonomik olarak yaşanan ciddi yapısal sorunlardan dolayı, adil olmayan paylaşımlardan dolayı, daha fazlasına sahip olma ihtirasından dolayı ve en önemlisi, “gelecek olan ekonomik çöküşten sağ olarak çıkabileyim” endişesinden dolayı dünya daralacak, sadece ekonomi değil.
Burada ülkemize de bir pay düşecektir elbet.
Hem ülkeleri karıştıranların hesabından bize düşecek “pay”dan hem de daralacak dünya ve dünya ekonomisinden bize düşecek paydan söz ediyorum. Bu konunun ehemmiyeti devleti yönetenlerin dikkatinden kaçmaz, lakin alınan ve/ya alınacak önlemlerin yeterli olup olmayacağını bilemiyoruz.
***
Türkiye’de var olan geçim sıkıntısı uluslararası güçler için iyi bir kaşıma alanımız. Son zamanlarda israfı da geçen ve “eğlence sahiplerinin kendileri tarafından” ve ÖZELLİKLE faş edilen “başörtülü eğlencelerin” bu kaşımaya bir hazırlık olabileceğini düşünüyorum. Elbette dindarın da eğlenme hakkı vardır. İnsanların eğlenme arzu ve ihtiyaçlarını anlamamak ve bu imkânı ortadan kaldırmak insan fıtratı ile bağdamaz ve biz dindarların bu doğal ihtiyaç ile yüzleşmesi lazım. Bu ayrı bir yazımıza konu olacak.
Ancak, Türkiye’deki geçim sıkıntısının nedenleri tartışılırken -toplumun vasatı ile alakalı olarak- kahir ekseriyetle insanımız kaşınmaya müsait.
Bu hususa dikkat edilmeli.