Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Sabır, şükür ve dua zamanı

İnsan bazen öyle zor zamanların içinden geçer ki; “Allahım bu bir rüya olsa” diye duada bulunur. Yaşadığı tüm zorlukları, üzerine abanan acıları bir rüya olarak yaşamayı ne çok ister. Ama ne yazık yaşadıkları gerçektir ve yaşanması gerekenlerdir.

Şimdi dostlar yaşadığımız zor günler de dünya olarak kâbus gibi üzerimize çöken, bizi gerçekten dumura uğratan ağır imtihan günleri.

Bu zorlu süreçleri atlatırken sevgili dostlar öncelikle sabretmemiz gerekiyor.

Sabır durağında soluklanırken, yaşadığımız bu kâbusun bir gün son bulacağını düşünelim. Sabırla, şuurla yaşadığımız günlerin derinlemesine muhasebesini yapalım. Şimdi evimizden dışarıya bakarken nelere sabretmemiz gerektiğini düşünelim. Sabırla Rabbimize yönelelim ve Eyüp Peygamberi anlamaya onun yaşadığı imtihanlardaki sabrını bir nebze de olsa idrak etmeye çalışalım.

Biliyorum kolay değil her gün ölüm haberleri ekranlara düşerken, elimizdeki telefonlarımıza düşen mesajlarda ceset torbalarıyla ilaçlanmış hastaların görüntüleri aniden görünürken kolay değil.

Elimiz, kolumuz bağlı bekliyoruz. Sadece evimizde bekleyerek bu süreci atlatmamız isteniyor. Sabrederek evimizden hiçbir şekilde mecbur kalmadıkça dışarı çıkmadan bu süreci atlatmamız gerekiyor dostlar. Bu duruma sabretmemiz gerekiyor. Çocuklarımıza, çevremize hayrı ve sabrı tavsiye ederek örnek olmamız gerekiyor. Soğukkanlılığımız koruyarak tevekkül ve teslimiyetle Rabbimize gönülden inanlar olarak iltica etmemiz gerekiyor. Cumhurbaşkanımızın tavsiyelerine uyarak, güzel ülkemizde millet olarak bu virüs belasını birlik ve beraberlikle yenebiliriz.

Şimdi kendimize dönme zamanlarındayız dostlar. Şimdi ellerimizi, bedenimizi temizlerken ruhumuzun kirlerinden arındırarak, tövbeler yapma zamanlarındayız. Yaşadığımız travmatik veba, topyekûn tüm dünyayı kasıp kavururken muhasebemizi yaparak güçlü olma zamanlarındayız.

Sabır durağında duaya duralım, birbirimize sabrı ve hayrı tavsiye edelim, sabrı kuşanarak mutedil ve ölçülü, sakin, huzurlu, temkinli davranışlarla örnek olmaya çalışalım.

Yaşadığımız bu küresel kâbustan kendi payımıza hangi dersi çıkarmamız gerekiyorsa onu çıkaralım. Kimseyi yargılamaya, sorgulamaya, kimseye had bildirmeye biz sorumlu değiliz. Ancak kendi kendimizi sorguya çekebilir, kendi nefsimizi temize çıkarmaya çalışabiliriz ki bu kolay değildir. Şimdi sabretme, şimdi şükretme, şimdi dua etme zamanları…

Şükür makamındayız dostlar…

Daha doğrusu şimdiye kadar nelere şükretmediğimizi anlama zamanlarındayız. Mevsim bahar.

T. S. Eliot, Ölülerin Gömülüşü, şiirinde;

Nisan en zalim aydır” derken acaba bu günlere mi göndermişti mısralarını. Ben her Nisan geldiğinde coşku ve sevinç kuşanmış bahar yazıları yazardım. Nisan yumuşacık, neşeyle, baharın coşkun renklerini kuşanmış usul usul gelirdi günlerimize. Şimdi yaşadığımız kâbus Nisan’ın bahar sevincini gölgeliyor dostlar. Dışarda fırtına, dinmek bilmeyen yağmurlar yağıyor. Ne kadar az şükrettiğimiz anlıyoruz baharın gelişine, rengârenk çiçeklerin açmasına, soluduğum havaya… Duamız odur ki Nisan yağmurları şifa gibi aksın yaşlı dünyamızın kederine, hastalıklarına, çaresiz kaldığı günlere…

Şimdi şükrümüzü eda etme zamanları ve şükürsüzlüğümüzü anlama zamanlarındayız dostlar. Evimizin dışarısındaki dünyanın kıymetini nasıl bilmemişiz. Yaşadığımız şehrin sokaklarında gezmek, camilerinde namaz kılmak, bulvarlarında dolaşmak ne büyük bir nimetmiş. Hele ki İstanbul gibi şehirlerin şahı bir şehirde Üsküdar’dan denize bakarak Kız Kulesi’nin eşsiz manzarası ile akşam güneşiyle yangınlaşan yakamozların ışıldadığı Marmara’yı görememek, o muhteşem siluete bakamamak ne kadar zormuş. Şimdi anlama zamanlarındayız dostlar yaşadığımız şehre nasıl şükretmemiz gerektiğini. Her bir sokağını, mahallesini, ağacını, taşını, toprağını korumamız gerektiğini…

Şimdi varsıllarla donatıldığımız zamanlardayız. Kapımızın önündeki son model arabaya binemiyoruz. Her zaman gittiğimiz gezme, yeme – içme mekânlarına gidemiyoruz. Şimdi biz de yoksullarla eşitlendik. İdlib’te açlıktan ölen çocuklarla eşitlenmedik belki ama bu virüs onunla ve bizimle aynı mesafede. Amerika’nın en ünlü şarkıcısı da yakalanıyor bu virüse, Suriyeli bir garip mültecide. En güzeli ne biliyor musunuz bu virüs herkesi eşitledi dostlar. Zengin, fakir, güzel, çirkin, genç, yaşlı ayırmadan herkesi yoklamaya hazır bekliyor.

Şimdi işte şükretme duraklarında yaşadığımız dünyada Rabbimizin bize verdiği tüm nimetlere şükretme zamanlarındayız. Evimize misafir alamıyoruz, dostlarımıza sıkı sıkı sarılamıyoruz, yaşlılarımızı göremiyoruz. Şimdi o günlerin şükrünü bilelim dostlar bunu derinden hissedelim. “Ne kadar az şükrediyorsunuz” diyen Rabbimiz ayetiyle bizi nasıl da uyarmıştı. Ama anlamamız için başımıza belaların mı gelmesi gerekiyordu. Şimdi şükretme zamanlarındayız dostlar.

Dua makamındayız dostlar…

Belaların, musibetlerin, hastalıkların yağmur gibi üzerimize geldiği âhir zamanlarda ancak ve ancak dualara sığındığımızda kurtuluşa ereceğimizi anladık. Şimdi Hollanda’nın, Almanya’nın semalarında Ezan-ı Muhammediye yankılanıyor. Şimdi duaların arşa yükseldiği Mekke’de, Medine’de, Kâbe-i Mükerreme’de dualara durmak için bekleyen binlerce insan özlemle, yürekleri yanmış halde kavuşmayı bekliyorlar.

Şimdi dua zamanı dostlar…

Rabbimize gönülden yalvarma zamanı. Hatalarımızın idrakinde olarak, şükür ve sabırla Rabbimize yönelme zamanlarındayız. Namazlarımızda en çok şimdi Asr Suresi’ni okuyalım.

Ve yalvaralım Rabbimize:

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Asra yemin olsun ki, insan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.”