Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Temmuz 2022

Sabır ile sarsılmaz birliğe

15 Temmuz Demokrasi ve Ulusal Birlik Günü birçok anma ve etkinlikle geride kaldı.

Siyasetçilerden peş peşe gelen açıklamalar kinaye yüklü olmakla birlikte bazıları direkt olarak suçlayıcı nitelikteydi.

Üzerinden 6 yıl geçen Hain Darbe Girişimi’ni küçültmeye çalışmak beyhude bir çaba olur.

Nasıl ki 28 Şubat Post Modern Darbesi bin yıl sürmesi planlanan bir darbe ise nasıl ki 12 Eylül İhtilali öyle ise 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi de Türkiye’nin gidişinden rahatsız olanların kendince bir balans ayarı vermesiydi.

Ülkedeki işbirlikçiler bitecek gibi değil.

Belki bunun sebeplerinden biri de kaynak dağılımını doğru yapamamak ya da demokrasiyi tüm kılcal damarlara iletememektir.

Bir şekilde, ülkemiz kendi içinden ürettiği düşmanların maşa olarak kullanıldığı bir düzeni tekrar ama tekrar olarak yaşayıp duruyor.

Dışarıdakinin bu maşayı kullanmak istemesi ile yükselen Türkiye’nin çıkarlarına zarar vermeyi amaçlamasını anladık.

Ülkenin düşmanlaştırma politikalarından uzaklaşarak ya da yabancı istihbarat örgütlerinin dernek, tarikat vs. ile kurmaya çalıştığı dışarı bağlantılı yapılarına müsaade ederek düzenin daha ne kadar bu şekilde gideceğini sorgulamayalım mı?

Ne baskıcı, totaliter ne de tamamen vurdumduymaz olmadan bu meseleyi çözemez miyiz?

Çözülür elbet ama Türkiye’nin sorunlarını kabul etmesi ve kulağının üzerine yatmaktan vazgeçmesi burada en önemli olan mesele...

Kahramanlık destanları ile dış güçlerin oyunları arasında sıkışan bir psikoloji dayatarak ülkenin servetini adilane paylaşmama durumu sürdürülebilir olmaktan uzak bir yapıyı hepimize dayatıyor.

Şeffaflık, hesap verebilirlik olması çok önemli.

Bir de politikaların topluma gerekçeleri ile anlatılması gerekiyor.

Ben yaptım oldu, anlayışının kimseye bir faydası yok.

2023 seçimleri yaklaşırken muhalefet kanadının; Ben yapacağım olacak, anlayışına vatandaşın ilgi göstermemesi, tüm yaşanan ekonomik zorluklara rağmen dikkat çeken bir kırılma aslında...

Tabii gören gözlere, duyan kulaklara böyle...

Türkiye’nin merkezinde yer alan devlet refleksi hâlâ orada bir yerde yavaş yavaş ilerlemeye devam ediyor.

Ama üzerindeki oyunları bahane ederek Abdülhamit’ten bu yana tüm iktidarlarla vatandaşı işin içine çekmeme anlayışı da işte bu devlet refleksinin bir getirisi...

Bunları aşacak olgunluğumuz var, eksik olan şey ise cesaretimiz...

Kılıçdaroğlu’nun hellaleşme çıkışını 28 Şubat mağduru bir öğretmene dayandırması anlamlı ama daha birçok mağdur var.

Bunları görmek gerek...

Yapılanlar sadece bir seçim yatırımı olmamalı...

Öte taraftan Alevilik üzerinden yapılan korkunç ötekileştirmeye ise diyecek bir şey bulamıyorum.

Alevi denilen Tunceli’nin Ovacık Belediye Başkanı olarak kabul gören Fatih Mehmet Maçoğlu’nun şehrine, işçilerle birlikte parke taşları döşemesini "sahalara oynama olarak görmeyen halk" Kılıçdaroğlu’nun çıkışlarında da aynısını görüyor mu?

Benim Türküm, Alevim, Kürdüm, Lazım, Rumum, Ermenim ve daha nicelerini eğer ben sahiplenmezsem HDP’nin, PKK’nın ya da adı bilmem ne olan yurtdışında uzantılı işbirlikçilerin çözümlerine hapsetmiş olmaz mıyım?

15 Temmuz’dan bu yana geçen 6 yılda, ulusal birliği artırmak için atmamız gereken adımları demokrasiden ayrı görmememiz gerektiğini anlamak zorundayız.

İkisinin birbirini desteklediği ama samimiyetin merkeze alındığı, birbirimize karşı dürüst olup özellikle devlet görevi olanların büyük sabırlar gösterdiği aşamaya çok hızlı geçmeliyiz.

Bizim devlet geleneğimiz şefkat merkezlidir.

Aynı anne, babanın beslediği şefkat gibi...

Evladı en kötü yola düşse bile ona kucak açan ana babanın yaptığını yaparak devlet refleksini harekete geçirecek siyasi iradenin Türkiye’nin daha aydınlık bir geleceğe kavuşmasına büyük katkısı olur.

Yoksa elimizde Osman Kavala gibi meselelerde anlamak istediği gibi anlayan Avrupa Konseyi’nin ve AİHM’in bize layık gördüğü adalet ile Beyaz Saray eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un başka ülkelerde darbe planlamalarına yardımcı olan tutumundaki dostluğundan başka bir şey kalmaz.

Farkında varmak ve kolları sıvamak gerek...