Sabah 9, akşam 5!
Konuştuğum gençlerin kahir ekseriyeti devlet memuru olmak
istiyor.
Devlet memuru dediğim, sabah 9 akşam 5 mesai sistemi
olanlardan.
Masa başı.
Hafta sonu iki gün izin.
Garanti iş, garanti maaş.
Öyle devlet memurları var ki, habire çalışır, çoluk
çocuğuyla ilgilenmeye vakit bulamaz.
Kimisi de, malûm!
Ülkene milletine çok faydalı bir Devlet Memuru olmayı hedefliyorsan, ne güzel.
“Rahat iş, garanti iş, hafta sonu izinleri var, oh!” diye
bakıyorsan, iyi değil.
Bu dünyada kimin, ne garantisi var ki?
x
Geçtiğimiz günlerde, yüksek puanla girilebilen bir bölümden
mezun bir tanıdık aradı.
“Çalışmaya ihtiyaç
duyduğunu” söyledi.
“Bir şekilde para kazanmam lâzım abi!” diyen gençten, “cv”
göndermesini istedim.
Gönderdi.
Baktım, İngilizcesi oldukça iyi.
Osmanlı Türkçesi’ni hayli geliştirmiş.
Arapçası orta düzeyde.
Tecrübesi, “sivil toplum örgütlerinde” staj düzeyinde.
Genci davet ettim.
Konuştuk.
Tevafuk, bir medya
kuruluşu, “hızla yetiştirilmek üzere” eleman arıyordu.
Bana da “Yetiştirilmeye
müsait genç görürsen haber var abi. Uygunsa asgari ücretin biraz üzerindeki bir
maaş ile başlatırız, kendisini gösterirse maaşı yükselir.” demişlerdi.
Hemen o medya kuruluşunun yöneticisini aradım.
“Sen bir bak abi,
eğer gözün tutarsa değerlendirelim.” dedi.
Gence haber verdim.
Geldi.
“Gazetecilik mesleği”
hakkında uzun uzadıya konuştuk.
Bu işlere uzak değildi,
bir sivil toplum örgütünün sosyal medya hesaplarına içerik girmiş bir
süre.
“Tamam” dedim,
“Biraz çalışalım,
eksikleri şöyle bir tamamlayalım. İş hoşuna giderse çalışır, Allah’ın izniyle
yükselirsin.”
Genç ile biraz çalıştık.
Bir ara, “Abi, bu işe girersem sabah-akşam mesai saatleri
nasıl?” diye sordu.
“. Gecenin bir
yarısında haber çıktı, gitmeyecek misin?” dedim.
“Elbette giderim”
diye karşılık verdi ama mesai saatlerinin belirli olmaması hoşuna gitmemiş
gibiydi.
Genç ile çalışırken bir iş çıktı.
“Yarın devam ederiz kısmetse” dedim.
Maksadım, bir iki metin yazdırmak, bir de kamera
karşısındaki konuşma performansını ölçmekti.
Ertesi gün vaktimi kendisine göre ayarladım.
İki saatimi daha ayırdım.
Derken…
Genç arayıp, “Abi
kusura bakma, iş bana göre değil!” dedi.
Üstelemedim.
“Senin için yapabileceğim başka bir şey var mı?” diye
sordum.
Memur olmak istiyormuş ya da masa başı memuriyet gibi bir iş
arıyormuş.
Bana, memuriyet olmazsa, çalışmak istediği yeri de söyledi.
Durağan bir iş, kendisini geliştirmesine pek müsait değil.
“Sen başvur, referans olarak beni de
yazabilirsin. Mesai saatleri net, hafif tempo bir iş için uygunsun!” dedim.
x
Uzun yıllar önce…
Güneş Gazetesi’nde çalışırken, namaza başlamak nasip
olmuştu.
Böyle olunca da “kulvar” değiştirmeye karar verdim.
Cuma Dergisi çıkacakmış.
Başvurdum.
Rahmetli Mustafa Karahasanoğlu ile konuştum.
Kendisi, “Hemen başla
ama elimizde fazla imkân yok. En fazla
dört sayı dergi çıkartabilecek kadar paramız var. İşini bırakırsın, işsiz
kalırsın, orasını bilmem!” dedi.
Dergide haftanın konuğu, kapak konusu bana bırakılıyordu.
Her hafta en az 7-8 söyleşimiz yayımlanacaktı.
Para, pul düşünmedim.
Mesai saatleri nasılmış, nasıl değilmiş sormadım.
Gemileri yaktım, işe başladım.
O yıllar boyunca nasıl çalıştığımı yazsam roman olur, destan
olur…
Kimi, “Kafayı
yemişsin !” der.
O yıllar boyunca, “memur gazeteci” olmayı tercih
edebilirdim.
Ya da, bir siyasetçinin, iş adamının filan “iyi adamı” olup işimi görmeyi
düşünebilirdim.
Böyle yapmadım.
Nerede çalışırsam çalışayım, “Ben buyum!” diyebilme
özgürlüğünü tercih ettim.
Çok çalıştım, çok yoruldum.
Zorluklar çok oldu ve Rabbim her zorlukla birlikte bir
kolaylık da nasip etti şükür.
Şimdiki gençler ince hesaplar yapıyor.
Ben öyle yapmadım.
Kendi mücadelemi verdim, böyle yaşlandım.
Bugün geriye dönüp baktığımda, “İyi ki de böyle yapmışım!” diyor muyum?
Genel hatlarıyla, evet.
Çok çalıştım evet…
“Keşke” demem pek ama…
Pişmanlığım varsa, daha çok ve daha sistematik çalışmamamdan
dolayıdır.
Azimle çalış, çok çalış, sistematik çalış, yol haritan olsun
yani, plânlı programlı ol.
Yolun açıktır Allah’ın izniyle.
x
Mesele, her işi “Allah rızası” için yapabilmekte.
Mesai saati hesabı yapılır da…
O kadar da çok hesabî olmamak lâzım.
Bizim genç, fırsatı değerlendirseydi iyi mi olurdu acaba?
Ne diyeyim, Rabbim hayırlısını versin.
Şimdiki gençler, bizden çok daha akıllı galiba.
Ya da öyle olduklarını düşünüyorlar.