Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Eylül 2020

S. Ahmet Kaya da Göç Eyledi

Farklı zamanlarda S. Ahmet Kaya’nın eserlerini, kitaplarını, şiirlerini değerlendiren yazılar yazmıştım. Ondan bazen iltifat bazen itiraz bazen de kırgın cümleler aldığım olmuştu. Şimdi o burada değil. O, dünya sürgününü bitirip göç eyledi. Sürgündeki bizlere veda etmeden, vedalaşmadan gitti.

Her dem yeniden doğarız, bizden kim usana diyordu Dertli Yunus. S. Ahmet Kaya da bugün yeniden doğdu. Çünkü ölmek, hayatı tazelemekti. Vatan-ı asliyesine, hakikat dünyasına şimdi kucak açtı. Öte yakaya, maveraya kulaç attı.

S. Ahmet Kaya, kalemin mukeddesatına inanan bir edipti, şairdi. Bu nedenle kaleme yemin ederek yazıyordu. Onun şiir ve yazı serüveni 1980’li yılların başında Şair Mehmet Oymak’ın kuruculuğunu üstlendiği Harran Dergisi ile başlamıştı. (Derginin sahibi Şekerci Ahmet Apaydın idi.) Harran Dergisi, Hz. İbrahim şehrinde İslami hassasiyetin canlanmasına katkıda bulunmuş şuurlu bir dergiydi. S. Ahmet Kaya, bu dergide ikinci kuşak şairlerdendi. Bugün bu coğrafyada fakir dahil onun vasıtasıyla öncü kuşağa ulaşmış, öncü kuşağı tanımış bir çok kalem erbabından bahsetmek mümkündür.

Şair S.Ahmet Kaya inşadan ziyade şiir ile iştiğal ediyordu. Onun şiir yolculuğu Mavera çevresi şairlerinden M. Akif İnan, Mehmet Atilla Maraş ve özellikle Cahit Zarifoğlu ile olan diyaloğu neticesinde şiirine yeni bir vizyon ve yeni bir misyon katmıştı. S. Ahmet Kaya, şiirlerinde kendi deyimiyle kavgacı şiiri benimsemişti. Bu tabiri, şiirini inceleyen edebî çevrelerce verilmişti. Bunda biraz da yakın dönem edebiyatımızda kavgacı şiiri benimseyen şairler arasında kendine yer bulmuştu. Mürsel Sönmez, Müştehir Karakaya, Nurettin Durman’ın Kardelen Şairler olarak ortaya çıkışını O da Urfa’da Harran Dergisinin kavgacı şairi olarak kendine bir mecra bulmuştu.

“Bana kavgacı şair diyorlar”...

Evet S.Ahmet Kaya kavgacı bir şairdi. Onun kavgası adeta Mevlana’nın “ney” metaforuyla eşdeğer bir anlam taşıyordu. Denir ya ney yani kamış, aşk için toprağı ve suyu bıraktı. Yani dünyaya ait herşeyi bıraktı. İnsan da “Ey Sevgili, En Sevgili” için iyal ü evladı terk ediyor. Uzatma dünya sürgünümü diyor. Ama her insan değil bunu söyleyen er insan olsa gerek. Çünkü neyin inlemesi, sızlaması, derin nağmeler dillendirmesi onun kopup geldiği asıl vatanına, neyistana-kamışlığa- gitmek isteyişidir. S.Ahmet Kaya’nın şiirlerindeki kavga da neyin hasret kokan ayrılık nağmesi gibiydi. Bir vuslatın tamama erişi, Nazın bir şikayetiydi.

S.Ahmet Kaya, 28 Mayıs - 1 Haziran 2013 tarihlerinde Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te Türkçe'nin 10. Uluslararası Şiir Şöleni'nde "Kışkırtma Nöbeti" adlı şiirini okumuş ve kavgacı yönünü yurt dışına da taşımıştı.

“......

Oysa benim işim

insanların hizasına yazılmak

ateşlerine çomak sokmak:

uyanın! ey rüyalarında yaşayanlar

bakın gök kubbe çatırdıyor

altımızdan kayıyor yeryüzü

sis ve duman sarmış her tarafı

hayat acı oklarını saplıyor böğrümüze

artık çıkmak gerek çarşılara.

korkmadan

usanmadan kutsal bir savaş bilerek hayatı....”

Bugün S.Ahmet Kaya’nın vefatıyla Kâlû-Belâ’dan bu yana derin ve sessiz hikâyenin yeniden yazılışına şahit olduk. Bu hikaye, insanı can evinden vurmuyordu. İnsanı cân bezmine ulaştırıyordu.

Mevlana'nın bir sözü var. Kıymet bilmek, kaybedince arkasından ağlamak değildir, yanındayken ona sımsıkı sarılmaktır. Mevlana’nın bu sözüne ve merhum S.Ahmet Kaya’nın dostluğuna sımsıkı sarılan bizlerin cevabı hiç şüphesiz evet olacaktır. Ruhu şad olsun.makamı âli, mekanı cennet olsun.