Dolar (USD)
33.99
Euro (EUR)
37.82
Gram Altın
2819.67
BIST 100
9577.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Eylül 2024

Ruth Wısse'nin mücadelesi

Joseph Goebbels, 1933 yılında Nazilerin iktidara gelmelerinin ardından 13 Mart 1933'te "Kamuoyunu Bilgilendirme ve Propaganda Bakanı" oldu. Hitler, propagandanın, algının, manipülasyonun ne denli önemli olduğunu biliyordu. Hitler’in zulmüne uğrayan Yahudiler, yıllar sonra Filistin’i işgal ettiklerinde kendilerini sistematik olarak katleden Nazilere hemen her yönleriyle benzeyeceklerini kim bilebilirdi? Bugün Filistin’i yıllardan beri işgal altında tutan İsrail yönetimi, Filistinlileri sistematik olarak öldürüyor, mülklerine el koyuyor ve oluşturduğu algı ortamıyla uluslararası destek bulmakta zorlanmıyor. İşgalci İsrail’in cephe dışı savunmasında kilit rolü Ruth Wisse gibi isimler üsleniyor.

Ruth Wisse, 1936 yılında bugünün Ukrayna’sında doğmuş bir Yahudi. Kanada’da büyümüş, üniversite eğitimini Columbia Üniversitesi’nde eğitim almış, yıllarını Yahudi tarihine, kültürüne, karşılaştırmalı edebiyata adamış ve Harvard Üniversitesi’nden de emekli olmuş bir akademisyendir. İlerlemiş yaşına rağmen, İsrail’i ve işgal politikalarını her ortamda anlatmaya, gayri nizami harp içerisinde algılara, manipülatif dünyaya hitap etmeye devam etmektedir. David Singer onun için, “Arap-İsrail çatışmasını çevreleyen fikir savaşında, Ruth Wisse İsrail yanlısı tarafta beş yıldızlı bir general olarak yer alıyor." Demesi boşuna değildir.

İşgalci İsrail’in başbakanlarından Golda Meir, Enver Sedat'a "Çocuklarımızı öldüren Arapları affedebiliriz. Ama çocuklarını öldürmeye bizi zorladıkları için asla affedemeyiz." diyordu. Meir’e göre Filistinliler, işgalcilerin çocuklarını öldürmeleri için onları zorlamaktadır. Golda Meir, öldüğünde yıl 1978 idi. İşgalci İsrail’in Filistinli sivilleri öldürmedeki bahanesi hiç değişmedi. Filistinliler, İsrail’i çocuklarını öldürmeye zorlamaktadır diye Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in en iyi talebelerinin, takipçilerinin hep Yahudi olması da boşuna değil.

Golda Meir öldükten sonra, onun rolü biraz da Ruth Wisse’ye ve onun gibi fanatik akademisyenlere, yazarlara, sinemacılara kaldı desek yeridir. Commentary dergisinde, Aksa Tufanı Harekatı sonrası başlayan İsrail soykırımı ile ilgili olarak 21 Nisan 2024’te yazdığı yazıda Wisse, şöyle diyor: “Sinwar, İsraillileri Filistinlileri öldürmeye çekecek devasa bir yeraltı şehri inşa ederek bu stratejiyi yeni bir seviyeye taşıdı. Silahlar, füze rampaları ve terörist komuta merkezleri hastanelerin, okulların, camilerin ve konut binalarının altına yerleştirildi ve İsraillileri, saldırıları durdurabileceklerse hava saldırılarıyla veya akla gelebilecek herhangi bir kara operasyonuyla sivilleri öldürmeye zorladı.” Yer altındaki komuta merkezleri hastanelerin altına inşa edilerek İsrail’i buralara saldırıya zorlamış Yahya Sinwar. Üstelik Wisse, bu yazıyı yazdığı aylarda pek çok hastane ve sağlık tesisi yerle bir edilmiş ama direnişe ilişkin sağlıklı tek bir kanıt bile bulunamamıştı. Hastanelerin altında direniş tünel, hastanelerde de mücahitler yoktu. Devam ediyor Wisse: “İsrail'i misilleme yapmaya kışkırtmasındaki amacı, Gazze'nin "insani krizini" ve sivil kayıpların bedelini yaratmak ve kötüleştirmeye devam etmek, böylece Filistinliler için liberal sempati ve avantajlı bir ateşkes için uluslararası çağrılar uyandırmak ve en önemlisi, kaçınmak için her şeyi yapacakları bir savaşta askerlerini feda etmek zorunda kalan İsraillileri demoralize etmekti.” Wisse’ye göre çocuk ölümleri HAMAS’ın ve Yahya Sinwar’ın istediği bir şeymiş ve İsrail bunu yapmaya zorlanıyormuş. Bu algı durmaksızın Batı’ya ve Amerika’ya pompalanıp duruyor.

Ruth Wisse, sosyal medyaya da düşen bir konuşmasında, oldukça sinirli bir şekilde durarak, ve parmak sallayarak Amerikan halkına, Amerika’daki Yahudilere şu şekilde seslenmekten çekinmiyordu: "Bu benim işim değil, sizin işiniz. Sizin işiniz, bizi iyi göstermek. Amerikan Yahudilerini iyi göstermek bizim işimiz değil. Bunu nasıl yapacaksınız, anlatayım! Her birimiz, iki yıl, üç yıl, bazılarımız beş yıl, sonra da hayatımızın geri kalanı boyunca orduya hizmet etmek zorundayız. Sizler, kelimeler ordusunda hizmet etmek zorundasınız. Şu anda içinde bulunduğumuz askeri mücadeleden çok daha önemli olan siyasi mücadeleyi yürütmeyi öğrenmek zorundasınız. Sizden gelip asker olmanızı beklemiyoruz, kampüslerde nasıl karşılık vereceğinizi, nasıl tartışma yapacağınızı öğrenmek zorundasınız. Her şey değişiyor, zemin altımızdan kayıyor, dil sürekli olarak değişiyor, kesişimselcilik 10 yıl önce bir kelime bile değildi, şimdi artık böyle bir kavram var, bunu takip etmek zorundasınız. İsrail'in, Siyonizm'in doğası hakkında sözlü savaş yapılmasına asla müsaade etmeyin. Kelimeler Ordusu'nda hizmet etmek zorundasınız." İsrail’in yaptığı her şeye kılıf bulmak, zeytinyağı gibi üste çıkmak, meşruiyeti sürekli elde tutmak için yazarlardan, sanatçılardan, bürokratlardan, sosyal medya fenomenlerinden, gazetecilerden, iş adamlarından oluşan bu devasa grubun varolan Kelimeler Ordusu’na hizmet etmek zorunda olduğunu deklare ediyordu.

Halkı Müslüman coğrafyalar ise topaç çevirip dursun. Gazze ve Filistin meselesi başta olmak üzere Müslümanların zulüm gördüğü her yer için neden bizim kelimeler ordumuz yok? Diye sorgulamakla ve bir yerlerden bilinçle ve ciddiyetle başlamak gerektiğini kayıt düşmek isteriz. Çalışan, örgütlenen, güçlenen kazanıyor; pasif duran, edilgen hareket eden, zayıflayıp dağılan kaybediyor; sünnetullah işlemeye devam ediyor.