Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Mart 2018

Rütbelerin en güzeli

Zatu00fbs-selasil seferinde Amr, en seçkin sahabilerin önüne geçirilip orduya komutan yapılmıştı. Bu durum onun gurunu okşamış ve haliyle şöyle bir zanna kapılmasına yol açmıştı:

u2013 Allah Resu00fblü'nün nazarında, benim diğer sahabilerden daha üstün ve erdemli bir yerim olmasa, bana böyle şerefli bir görev verilmezdi.

Ama Amr'ın bu düşüncesi yanlıştı. Allah Resu00fblü'nün onu, Ensar ve Muhacirlerden oluşan bir orduya kumandan yapması, Amr'ın siyaset ve savaştaki bilgi ve maharetiyle ilgili bir tasarruftu. Bu tayin, ne onun maneviyatta veya dindarlıkta daha üstün olduğunu teyit ediyor, ne de daha çok sevildiği anlamına geliyordu.

Amr, bu konuda yanlış bir algıya kapılmıştı. Bunu bir de Allah Resu00fblü'nün ağzından duymak istiyordu ve bu yüzden Allah Resu00fblü'nün huzuruna çıktı. Alacağı cevaptan emin bir şekilde sevinçle sordu:

u2013 Ya Resu00fblallah! En çok sevdiğin kişi kimdir?

u2013 u00c2işe'dir.

Amr, yanlış anlaşıldığını sanarak:

u2013 Kadınlardan değil, erkeklerden en çok kimi sevdiğini kastetmiştim, dedi.

Efendimiz bu soruya da:

u2013 u00c2işe'nin babası Ebu Bekir'dir, dedi.

Bu cevap Amr'da hayal kırıklığı meydana getirdi. Ama ümidini henüz yitirmiş değildi.

u2013 Ya ondan sonra en çok kimi seviyorsun, diye sordu. Efendimiz:

u2013 Ömer'dir, cevabını verdi.

Amr, daha sonra kim diye sordukça, Allah Resu00fblü, her defasında başka bir sahabenin adını veriyordu. Amr, sıranın kendine gelmeyeceğini anlamıştı artık. Bu gidişle kendi ismi, listenin en sonunda yer alacak gibi görünüyordu.

Hz. Peygamberin bu tavrı şüphesiz gerçekçi bir tavırdı. Müslümanlar içinde Hz. Amr'dan fa-zilette, takvada, salahat ve dindarlıkta Allah Resulüne çok daha yakın, ona çok daha fazla sevimli gelen pek çok insan vardı. Allah Resulünün sevgide onlara öncelik tanımasından daha doğal ne olabilirdi ki?

Allah Resu00fblü'nün Amr'ı bu sevdiği insanlara komutan tayin etmesi, onu hepsinden daha fazla sevmesinden dolayı değildi. Amr'ın selahat yönünden olmasa bile, maharet ve tecrübe yönünden bu insanlardan daha üstün bir konumda olmasının sonucuydu. Komutanlık selahat değil maharet ve askeri tecrübe istiyordu. Ve bu konuda da Amr, aranan tecrübenin sahibi, işinin tam ehliydi. Bu durum Allah Resu00fblü'nün "işi ehline verin" talimatını da bire bir yansıtıyordu. Yani sevdiklerimize, akrabalarımıza değil, işin hakkını verecek olan kimseye görev, rütbe, makam ve mevki verilmelidir. İslami ve sünnete uygun yaklaşım bunu gerektirir.

Bu diyalog, aynı zamanda İslam'ın fazilet anlayışına da açıklık getirmekteydi. Allah katında fazilet ve üstünlük, insanın imanı, takvası ve amel durumuyla ilgiliydi. Yoksa Allah'ın kendisine üstün bir kamu görevi takdir etmesi, kişiyi Allah katında da üstün kılmıyordu. Bu ölçü aslında bize verilen tüm nimetler için geçerlidir. Allah'ın bize bol rızık, üstün mevki ve salih evlatlar nasip etmesi ne kişinin imani açıdan üstünlüğünün bir göstergesi ne de ahiretinin garantisi olabilir. Tersi durumlar da aynı şekilde değerlendirilebilir. Kişinin malıyla, aile ve akrabalarıyla olan imtihanı veya hak ettiği halde kazanamadığı itibar ve rütbeler onun Allah katında derecesini zerre miktarda etkilemez. Allah ona imanı ve ibadetlerindeki ihlas miktarınca derece verecek ve itibar gösterecektir. Onun bize vereceği en küçük rütbe, dünya rütbelerinin en büyüğünden kat ve kat büyük olacaktır. Rabbim bizleri, bu hususta ölçüyü koruyanlardan eylesin.