Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2966.68
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Haziran 2023

​Rusya'da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır

Geçtiğimiz Cumartesi gününden beri Rusya’daki son gelişmelere ilişkin pek çok şey söylendi ve yazıldı. Bu söylenenlerin büyük bir kısmı Rusya’da ne olup bittiği sorusuna cevap bulmaya ilişkindi. Ancak Wagner’in isyan hareketiyle Rusya’da ortaya çıkan sorun, tarihin herhangi bir döneminde ortaya çıkan diğer isyanlardan ’özü’ itibarıyla farklı değildi.

Hâlbuki benzer olaylar Latin Amerika veya Afrika ülkelerinde sıkça yaşanır. O hâlde neden Wagner’in isyan hareketi bu kadar dikkat çekti? Çünkü büyük devletlerin diğer devletlerden sadece farklılığı değil, aynı zamanda ‘’üstün’’ olduğu varsayımına dayanmaktadır. Hatırlanacağı gibi benzer bir şaşkınlık, son Amerikan Başkanlık seçim sonuçları açıklandıktan hemen sonra, Kongre baskınıyla yaşanmıştı.

Birçok insanın zihninde şöyle bir soru vardı: ‘’Amerika gibi bir ülkede nasıl böyle bir baskın olabilir?’’ Bu sorunun arka planında Amerika üst düzey bir ülke ön kabulü yatmaktadır. ‘’Üstünlük’’ fikrinin tarihsel sürecine baktığımızda on sekizinci yüzyıldan beri devam eden gelişme fikrinde yattığını görürüz. Tabii kast edilen üstünlük ‘’modern üstünlüktür’’ ve bu düşünce batıda kök saldı ne yazık ki diğer milletleri de buna inandırdı.

Peki, gelişmişliğin ölçüsü nedir?Modernliğin en önemli temel dayanaklarından biri ‘’deneysel bilim’’ değil midir?Gelişmişlik düşüncesinin herhangi bir ‘’deneysel bilimin’’ referans çerçevesi içinde yeri var mıdır? Gelişmişlik deneysel olarak kanıtlanabilir bir şey midir?

Buradan daha önce hiç sorulmamış soruları sormak gibi bir iddiamız yoktur ama şunu sormak istiyoruz: İster Rusya’daki ‘’Wagner’’ ister Amerika’daki ‘’Blackwater’’ konusu olsun bu konuları modern devlet teorisinden bağımsız tartışa bilir miyiz?

***

Soğuk Savaş sonrası dönemde ülkeler, değişen uluslararası sisteminin şartlarına adapte olabilmek için yoğun bir çaba içerisinde olmuşlardır. Özellikle Rusya’ya baktığımızda, dağılmanın yıkıcı etkilerini telafi etme çabasına girdiğini görürüz.

Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgedeki ihtirasları ile Putin’in ‘’Yeniden Büyük Rusya’’ hedefi iki gücü tekrar karşı karşıya getirmiştir. Bu bağlamda Rusya önce Kırımı, daha sonra da Ukrayna’nın Donbas bölgesini işgal etmiştir.

Rusya’nın dış politikadaki görece bu saldırgan tutumu, Batı üzerinde adeta şok etkisi yaratmıştır. Böylece Amerika ve Avrupa, Rusya’nın vermek istediği güç, mesajını almıştır. Putin, Ukrayna’nın Avrupa ile bütünleşme isteğini ‘’Büyük Rusya’’ fikrine aykırı bulduğu için Ukrayna’ya saldırmıştır. Ancak Wagner’in isyan hareketiyle bir an Rusya, parçalanma korkusu yaratmıştır.

Putin, hafta sonu isyan eden Wagner liderlerini, ‘’ülkesinin kanlı bir çekişme içine çekmeye çalışmakla’’ suçladı. Televizyondan halka hitap eden Putin, isyanın organizatörlerini ‘’adalete teslim etme’’ sözü verdi. Şimdilik sorun çözüldü gibi görünse de Rusya’da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı açıktır.