Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2993.47
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Mart 2020

Rusya ve Rejim Harakiri Yaptı!

Türkiye 27 Şubat günü rejim unsurlarının saldırıları sonrasında verdiği 33 şehitle hüzne boğuldu. Rejim unsurlarına ASTANA ve SOÇİ süreci sonrası varılan mutabakat çerçevesinde tesis edilen Türk Gözlem noktalarının dışına çıkması için verdiği sürenin sonuna yaklaşılırken yapılan bu alçak saldırı Türkiye’nin Suriye stratejisinde büyük değişime neden olacağı kesin.

Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde kendi sınır güvenliğini tesis etmek bir yana tek gayesinin Suriyeli halkın barış ve güven ortamında yaşamasını sağlamak olan Türkiye’nin iyi niyet damarlarını kesen bu saldırı Esed Rejimine oldukça pahalıya mal oldu.

Muhalif unsurların; “Türkiye bu saldırılarını bir müddet daha devam ettirirse biz bütün şehirleri yürüyerek alırız.” Demeleri bunun ispatı aslında.

Rusya destekli Rejim unsurları son üç günde verdiği kayıplarla adeta şokta. Asıl gayesi Türkiye’nin verdiği süre bitmeden vermek istedikleri ağır bir kayıp ile Türk iç siyasetinde infial oluşturarak ortaya çıkan muhalif kamuoyu baskıları ile geri adım atmalarını sağlamak olan bu saldırılarla Rusya ve Rejim harakiri yaptı.

Türk askerlerinin cevabı çok şiddetli oldu. Rusya desteklediği Esed’e verilen bu kayıplarda kuklasının üzerine SİHA’larımızla yağan bombalara mâni olamadı.

Uluslararası stratejistlerin Türkiye’nin Ruslarla karşı karşıya kalmaktan çekineceğini ifade etmelerine karşın harekatın kararlılıkla devam edeceğinin bizzat Cumhurbaşkanımızca ifade edilmesi Ruslarda şok etkisi oluşturduğuna kesin gözüyle bakabiliriz.

Türk iç siyasetinde ayrışmaya neden olacağı beklenirken aksine dört muhalefet partisinin ve 15 Temmuz kahramanı Milletimizin destek açıklamaları milli birlik ve beraberliğimize katkı sağlayan bir katalizör vazifesi gördü.

Şehit ailelerimizin hiç birisinden neden sualini duymadık. Söz birliği etmişçesine bir değil binler can feda olsun bu memlekete çıkışları Türk Milletinin askerinin yanında olduğunun ispatıydı.

Malazgirt’te, İstanbul’un fethinde, Söğüt’te, Viyana önlerinde ve Kurtuluş savaşında dökülen kanlarla miras kalan bu vatanın istikbali bu kez İdlib’de dökülen şehit kanlarıyla hayat bulacaktı.

Bundan sonra 5 Mart’ta Cumhurbaşkanımız Erdoğan ile Rusya Lideri Putin’in yapacağı görüşmede alınan kararlar Türkiye’nin izleyeceği stratejinin belirlenmesinde etkin rol oynayacağa benziyor.

Rus liderin o görüşme sonrasında Türkiye’nin talebi sonrasında rejim unsurlarının ASTANA ve SOÇİ sürecinde ki konuma çekeceklerine dair inancım sonsuz.

Bu arada Türkiye o görüşmeye kadar rejim unsurlarını ve belirlenen hedefleri vurmaya devam edecektir. Belki kara harekâtını başlatmakta biraz temkinli hareket edilebilir. Çünkü sonuçta asıl amaç siyasi istikrarın sağlanması. Şartları daha fazla zorlamanın bir anlamı yok.

Türkiye bağcıyı dövmek değil üzüm yemek istiyor. Bugüne kadar Suriyeli mülteciler için harcadığı kırk milyar dolar bunun göstergesi. ABD ve Rusya gibi Suriye petrollerine çöreklenmedi.

Bu arada Cumhurbaşkanımızın yaptığı açık kapı stratejisine hayran kaldığımı söylemeden geçemeyeceğim. Avrupa Birliği’nin hamasi söylemlerden öte elinin taşın altına koyma zamanı gelmiştir. Ekonomik sıkıntılarla boğuşan AB ülkeleri özellikle Almanya, Yunanistan ve Romanya düşünsün artık.

Bugüne kadar hamaset düzeyinde yapılan destek açıklamalarına karnımız tok. Madem niyetiniz Suriye’de demokrasinin tatbik edilmesi işte bir fırsat. Hodri meydan. Görelim ne yapacaksınız.

Gerçi bunun sonucu şimdiden belli desek yanlış söylemiş olmayız. Daha şimdiden bebeği olan bir kadını tekmeleyen Avrupalı polislerden ne beklenebilir ki?