Rusya Ukrayna'ya neden savaş açtı?
Uzunca bir süredir devam eden Rusya-Ukrayna gerginliği maalesef savaşa dönüştü. Nerede olursa olsun ve tarafları kim olursa olsun savaş, beklenen ve istenen bir durum değil. Zira savaştan en çok sivil halk zarar görüyor. Çocuklar, yaşlılar, kadınlar ve sıradan insanlar o korkunç bombaların altında yaşamlarını yitiriyorlar. Olan mazlum insanlara oluyor. Hele de modern küresel düzenin orman kanunlarıyla işlediği dünyamızda güçlü olan zayıf olanı gözüne kestiriyor ve yok etmeye çalışıyor. Her nedense büyük güçler kolay kolay karşı karşıya gelip savaşmaya yanaşmıyorlar. Çünkü iki süper güç savaşa girerse bir tarafın ya da her iki tarafın bundan zarar görmesi ve zayıflaması imkân dâhilinde. Durum böyle olunca, bu zayıflığı fırsat bilip bu durumdan yararlanmak isteyen daha küçük güçler ortaya çıkacak ve bu süreç her iki tarafın da işine gelmeyecektir.
Şimdi güçlü olduğunu düşündüğümüz
Rusya, Ukrayna’yı gözüne kestirdi ve hak hukuk tanımadan olanca gücüyle
Ukrayna’yı işgale yeltendi. Peki, Rusya bunu neden yapıyor? Ukrayna’da ne
çıkarı var? Bu işgal girişiminin gerekçeleri neler?
Günlük gelişmelere bakarak kabaca
birkaç gerekçe sıralanabilir ancak meselenin daha derin boyutları var. Bir defa
Rusya, Karadeniz deniz jeopolitiğine büyük önem veriyor. Karadeniz’i kuzeyden
tamamıyla kuşatmak ve mümkünse Ukrayna’nın deniz bağlantılarını kesmek istiyor.
Daha evvel Kırım’ı ilhak ederek Kırım’daki limanları kontrolü altına alan Rusya,
şimdi Odessa’yı gözüne kestirmiş durumda. Öte yandan Karadeniz’e kıyısı olan
pek çok ülkede ABD’nin askeri güçleri var ve Rusya bunlardan son derece
rahatsız. Rusya, ABD ve NATO’yu bölgede istemiyor, kendi hâkimiyet alanını sürekli
genişletmek istiyor. Bu manada Moldova ve Romanya da büyük tehdit altındadır.
Gelelim diğer önemli sebeplere...
Bu sebeplerin başında Rusya’nın Ukrayna’ya yüklediği tarihsel bir anlam var.
Ruslar tarih sahnesine Kiev Kinezliği yani Kiev Prensliği ile çıkmışlardır.
Ruslar Kiev’e “Rus Şehirlerinin Anası” olarak bakmaktadırlar. Yine Ruslar için
Ukrayna, anavatana dâhil bir toprak parçasıdır. Ruslar’a göre bu parçayı daha
sonra bazı hainler Ukrayna’dan koparmışlardır. Ruslar, Ukrayna’nın coğrafi
zenginliği ve birikimi olmadan süper güç olamayacaklarını düşünüyorlar. Çünkü
Ukrayna’da zengin kömür, demir ve magnezyum yatakları bulunmaktadır. Don,
Dinyeper ve Bug nehirlerinin su zenginliği Ruslar için stratejik öneme haizdir.
Yine tarım yapılabilen verimli topraklar bu bölgededir. Çok önemli ticaret ve
enerji yollarının Ukrayna üzerinden geçtiğini de ayrıca not etmekte yarar var.
Rusya’nın Ukrayna’ya göz
dikmesindeki diğer bir sebep ise Ukrayna’nın Slav kökenli olması ancak Rusların
istenen manada Slav birliğini sağlayamamış olmasıdır. Ukrayna’nın Slavlıkla
yakın kan bağı vardır ve dilleri de birbirine yakındır. Ancak Ruslar çok
etnikli federasyon yapısı içerisinde Slav birliğini dahi sağlayamamış bir
devlet görüntüsü veriyor. Putin bu durumu tersine çevirmek istiyor. Açıkçası
Putin, Rusya’yı Slavların ve Rusça konuşan halkların vatanı haline getirmek
istiyor. Diğer taraftan Rusya çarlık döneminde ya da SSCB döneminde olduğu gibi
eski sınırlarına dönmek ve adeta bir modern imparatorluk haline gelmek istiyor.
Dini gerekçeler ise işin bir
başka boyutunu oluşturuyor. Rusya laik bir devlet olmasına rağmen Ortodoksluğu
halen çok önemsiyor ve kendisini Ortodoks dünyanın lideri olarak görüyor.
Moskova kendisini Ortodoks dünyasının merkezi olarak görüyor olsa da aslında
kilise hiyerarşisinde beşinci sırada bulunuyor. Buna rağmen bünyesinde 120
kadar metropolitlik barındıran Rus Ortodoks kilisesi bu kimliğin parçalanmasını
istemiyor. 1995’te Ukrayna kendi kilisesini kurdu ve Rus Patriği Ukrayna’da
kurulan kilisenin Papası Papa Flart’ı aforoz etti. 2018 yılında Fener Ortodoks
Kilisesi Ukrayna Kilisesine otosefali (kendi kendini yönetme yetkisi) verdi.
Böylece Rusya dini açıdan Ukrayna’daki hâkimiyetini de kaybetti. Ruslara göre
Ukrayna Kilisesi, Rus ve Ortodoks birliğini tehdit etmektedir.
Jeostratejik açıdan baktığımızda,
Ukrayna Karadeniz, Balkanlar ve Avrupa ile Rusya’nın arasını adeta bıçak gibi
kesmektedir. Türkiye, Romanya ve Bulgaristan NATO’ya üye ülkelerdir. Odessa
Limanı adeta NATO üssü gibi kullanılmaktadır. Bu durumda Rusya Karadeniz’in
ancak üçte birini kontrol edebilmektedir. Ayrıca Rusya, Doğru Avrupa halkları
ile de yakınlaşmak ve Avrupa sınırlarına kadar yayılmak istemektedir. Yine
Rusya açısından bölgede enerji güvenliği, akarsu havzalarının güvenliği, hava
güvenliği ise stratejik önem taşımakta, Rusya bu bölgeyi ele geçirdiğinde tüm
bu unsurları kontrol altına alacağını düşünmektedir.
Savaşın nereye evrileceğini
öngörmek için henüz erken olsa da Putin’in Ukrayna’yı ve Doğu Avrupa’yı kontrol
altına almakta kararlı olduğu ortada. Ukrayna olağanüstü bir direniş gösterirse
Rusya bu işten zararlı da çıkabilir. ABD’nin Irak’ta yaşadığı hezimetle karşı
karşıya da gelebilir. Ancak bütün bunları kesinkes ifade etmek için henüz çok
erken.