Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2499.47
BIST 100
9664.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Kasım 2022

Rusya savaşı, Avrupa Birliği'nde ilk kırılmayı hollanda üzerinden yaptı

Bilindiği üzere 1951 yılında Roma Andlaşması ile başlayan AB macerası, 1992 yılında yapılıp 1993 yılında yürürlüğe giren ve AB’nin kurumsallaşması açısından hayati öneme sahip bulunan andlaşmalardan biri olan Maastricht Andlaşması ile dirlik ve birlik kazanmıştı. Bu Andlaşma Avrupa Birliğini üç sütun üzerine oturtan yapısı ile AB’nin yol haritasındaki önemli adımlardan biriydi. Maastricht Antlaşması ile Avrupa Birliği’nin üzerine inşa edildiği üç sütunlu yapı oluşturuldu. Bu yapının ilk sütununu Avrupa Toplulukları (AKÇT, AET ve EURATOM), ikinci sütununu "Ortak Dışişleri Güvenlik Politikası", üçüncü sütununu ise "Adalet ve İçişleri" oluşturuyordu. Bugünlerde ise ikinci sütunda çatlak oluştu. 2007 yılındaki Lizbon anlaşması ile AB tüzel kişilik kazanmıştır. Zira, Lizbon Andlaşması öncesinde ortada tek bir yapı olmayan 3 topluluk olması nedeniyle karışık bir durum vardı. Roma Andlaşması m.281’e göre 3 tüzel kişilik vardı. 2007 yılındaki Lizbon Andlaşmasıyla AB tek bir tüzel kişiliğe kavuşmuştur. Bu andlaşmadan sonra “Birlik” kavramı resmiyet kazanmış, Avrupa Toplulukları devri, yerini, ortaya çıkan tüzel kişiliğin adı olan “Avrupa Birliği” kavramına bırakmıştır. Bu hali ile dış ilişkilerde temsil kabiliyeti olan tüzel kişiliğe sahip tek bir yapı ortaya çıkmıştır.

Mevcut hali ile Avrupa Birliği, federal, konfederal modeller gibi bilimin ortaya çıkardığı yeni bir modeldir. Bu modelin, birden fazla devletin bir araya gelerek akılcı politikalar ve stratejiler izlemesi halinde bir Birlik oluşturabileceğini ortaya koyması açısından günümüzdeki diğer potansiyel “Birlik”lere ön açıcı fonksiyonu olduğu için benchmark olarak incelenmesinde fayda vardır.

Avrupa Birliği’nin ortak dış politika, ortak ticaret ve ortak gümrük politikaları gibi ortak politikaları, AB’ye kimliğini ve kişiliğini veren organik unsurlardı. Ne zamana kadar: Zor oyunu bozana kadar… Yani, Rusya bölgedeki güç dengelerine reset atana kadar… AB pandemi döneminde hak hukuk tanımadan, transit mallarda bile, diğer ülkelerin maskelerine el koyarak, sıkıya gelemeyeceğini, zoru görünce hemen birbirini satacağını açıklıkla ortaya koymuştu zaten. Ukrayna savaşı sonrasında, AB, bir süre ambargo bombardımanına tutarak Rusya’yı dize getireceği düşüncesi ile hareket etti. Rusya da buna karşı elindeki hammadde, yarı mamul ve özellikle enerji kozunu çok katı ve sert uygulayınca, AB vatandaşları “açlıktan lale soğanlarını yememiz en son 1944 kış açlığındaydı, yani, II.Dünya savaşının bitmesinden hemen önceydi, o günden sonra bir daha açlık görmedik” demeye başladılar.

Rusya da bir taraftan sosyal medyada algı bombardımanı yaparak “Time to move Russia / Rusya’ya gitmenin zamanı” ve “Do not delay, winter is coming / Ertelemeyin, kış geliyor” gibi yıkıcı propaganda unsurlarını bölgedeki etki ajanları üzerinden bir gayrı nizami harp silahı olarak savaşa sürdü. Bu yolla algıyı da yönetip halkın direncini kırınca, AB kilitlendi. Özellikle de Almanya çok büyük bir resesyona girdiği için bir çıkmazlar sarmalına girmiş oldu.

AB liderleri yaptıkları toplantılarda enerjide tavan fiyat uygulaması getirmek için çalışmalar yaptılar ancak, bugüne kadar yapılan çalışmalardan tavan fiyat uygulanmasına yönelik bir karar çıkmadı. Hatta, bu konuda Macaristan Devlet başkası ironik bir yaklaşımla "Avrupa Komisyonu'nun gazda tavan fiyat önerisi, bara gidip barmene bira için yarı fiyat ödemek istediğini söylemek gibi. Olacak iş değil" diyerek eleştiri getirdi.

Bu sürecin sonunda AB Masstricht andlaşmasından bu yana gördüğü en büyük çatırtıyı yaşadı ve Hollanda tek taraflı insiyatif ile Rusya’ya uyguladığı yaptırımları kaldırma kararı aldı. Bu kararın perde arkasında yapılmış bir gizli anlaşma ile, Hollanda üzerinden AB’nin kışı enerji ihtiyacını karşılayarak geçirmesi mi var, yoksa great reset konseptine hizmet etmek mi var, yoksa “great reset”e reset atma projesi mi var, zaman içinde yaşayıp göreceğiz. Şimdilerde dünya basınında spekülasyon çok. Ancak, savaşın uzamaya devam etmesi, bir proje kapsamında uzadığı kanaatini güçlendiriyor.

Bu süreçte Türkiye tarihi bir fırsat yakalamıştır. Başta Almanya olmak üzere, AB içinde hammadde ve enerji bulamadığı veya rekabetçi fiyatla bulamadığı için süreli veya süresiz olarak üretimi durduran işletmeler var. Bu işletmeleri Türkiye’ye nakledip çalıştırarak hem cari işlem hacmini artırma hem de teknoloji transferini yapma imkanı var. Fakat süreçler, düzenli ve sistemik bir yapı ile yönetilmediği için her fırsat gibi bu fırsat da kaçıp gidiyor… Hollanda’nın AB içinde açtığı bu delik büyüyüp de Rusya’ya yol olmadan adım atmakta fayda var…