Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2912.65
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Şubat 2020

Rusya mı, ABD mi? Şeytanlardan şeytan beğen!

Rejim güçleri saldırdı; 6 şehidimiz ve yaralılarımız var...

Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılarımıza acil şifa.

Suriye Rejimi, Rusya’nın istek ve desteğiyle vurdu.

Topçu saldırısı, “Koordinat Bilgileri” Rusya’dan!

Buna “Suriye Rejimi vurdu!” denmez, “Rusya vurdu!” denir aslında.

Rusya’nın askerlerimizin şehit olmaları ve yaralanmalarıyla sonuçlanan saldırıya ilişkin, “Türk birlikler bize haber vermeden ilerledi!” şeklindeki açıklaması son derece mânidar.

Türkiye, kendisinin ve oradaki sivil halkın güvenliğini sağlamak için harekâtını sürdürürken, alçak saldırıyla vuruldu.

Şimdi durum ne?

Astana Süreci bitti, malûm.

“Ortak Devriye” işi de bitti!..

Türkiye’nin, katil rejimi misliyle cezalandırdığını Ukrayna’ya hareketinden önce açıklayan Sayın Erdoğan’ın, Rusya’ya “Ukrayna” üzerinden yolladığı ince mesajlar da “uyarı” niteliğindeydi…

Rusya destekli Suriye rejiminin askerlerimizi “nokta atışıyla” hedef almasının Sayın Cumhurbaşkanı’nın Ukrayna Seyahati’nin “hemen öncesinde” meydana gelmesi de dikkat çekici elbet!

Başından beri, Rusya ile ilişkilerimizde soru işareti vardı.

Rusya ile aynı hatta ve aynı safta olmadık, böyle bir şey olmazdı, olamazdı.

Sadece…

Zaruretlerin gereği olarak “işbirliği” arayışları oldu.

Sayın Cumhurbaşkanı, Rusya’nın tavrını netleştirmesini istiyor.

“Önümüzden çekil Rusya!” mesajı mühim.

İdlib’de askerlerimizin “Taşeron Suriye Rejimi” tarafından şehit edilmesi, “Hayır, çekilmiyoruz!” anlamına geliyor.

Rusya, sivil yerleşim merkezlerini vurdurarak, sivilleri öldürterek ve bölgeden Türkiye’ye doğru göç ettirterek, Katil Rejimi sahaya hâkim kılmak istiyor.

Bu olursa, insanlık dramlarına yenileri eklenir.

Türkiye’nin güvenliği ise büsbütün tehlikeye düşer.

Buna da elbette izin verilemez, Türk Ordusu’nu “doğrudan” karşısına almaya da kimse cesaret edemez!

Bundan sonra, Rusya Türkiye ilişkilerinin iyice gerginleşmesi Sayın Cumhurbaşkanı’nın gayretleriyle biraz ötelenebilir.

Ancak, iyice karşı karşıya gelmek kaçınılmazdır.

Bugün değilse de, orta vadede, kaçınılmaz.

Bu böyle olunca, İslam Dünyası’nın ve elbette içindeki en önemli devlet olarak Türkiye’nin boğazına çökme çabasındaki ABD’nin etkinliği artar.

ABD de malûm, Türkiye’nin şiddetle karşı çıktığı “Filistin’i Yok Etme Plânı”nı açıkladı.

Evanjelik kafa, o hattan adım adım ilerliyor.

ABD ve İsrail ile Rusya farklı cephelerdeymiş gibi görünseler de…

Bölgedeki ateşi büyütmeye gayret noktasında “el ele çalışıyorlar” adeta.

Bill Clinton’un Genelkurmay Başkanı, vaktinde ne demişti?

“Dünyayı Rusya ile bölüştük. Roller belli. Herkes gereğini yapıyor. Dünyayı böyle idare ediyoruz. Herkes de bu tiyatroyu seyrediyor!”

Türkiye, seyreden pozisyonda değil elbet.

Varlığını muhafaza etmeye çalışan Devlet olarak, şu anda yaptıklarını yapmaya mecbur.

Daha fazlasına da mecbur.

Bu da yüreğimizi yakan asker kayıplarını kaçınılmaz hale getiriyor.

Türkiye geriye çekilemez, alanı boş bırakamaz.

Önümüzdeki birkaç günde diplomasinin çözüm üretme çabalarını izleyeceğiz.

Milyonlarca insanı evinden barkından eden süreçte, Rusya destekli Suriye Rejimi’nin saldırıları insanlık dramının tırmanarak devam edeceğini gösteriyor.

Türkiye kapasiteyi doldurdu, rejimden kaçanlara sahip çıkmanın yükünü taşımakta iyice zorlanır hale geldi.

Bu böyleyken…

Türkiye’ye yönelen İdlib Krizi kaynaklı ilâve “sivil” sayısı 150 bini aşmış durumda.

Almanya Şansölyesi Merkel, geçtiğimiz günlerde ziyaret ettiği ülkemizde, “paniğini” açık etmiş…

Türkiye’nin “göç yükünü” taşımasına yardımcı olmak daha doğrusu göçü kendilerine bulaştırmamak adına “bir miktar para” vermeye hazır olduklarını söylemişti!

Problem büyüdükçe, bundan Avrupa’nın duyacağı rahatsızlık da artacak demektir.

“Göçenlere” Batı’ya giden kapıları açmak da Türkiye’nin elindeki imkânlardan, Batı konuya hak ettiği önemi vermemeye devam ederse, bakarsınız bu da olur.

Türkiye, “Batı”nın güvenliğini sağlamaya mahkûm değil, bugüne kadar gücünün sınırlarını zorlayarak yükü taşıdı, bundan sonrası için “uluslararası toplum”u görelim, özellikle de “Büyük Göç Dalgaları”ndan korkan Batı’nın “dev”lerini.

Bakın, Rusya destekli Suriye Rejimi askerlerimizi şehit etti, “Batı”dan neredeyse ses yok.

Biz ise, onlara gidecek göçü tutmaya devam!..

Bu bir noktaya kadar olur, bir noktadan sonra kapaklar patlar!..

ABD, İsrail, İran, Rusya…

Bizim dışımızdaki güçler çatışmadan besleniyor.

Çok aktörlü bir güç mücadelesi.

Bizde ise…

Yerden göğe kadar haklı olmanın özgüveni…

Elbette, geri adım atmayacağız.

Önümüzü kesemeyecekler İnşAllah!