Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2499.25
BIST 100
9456.51
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Ağustos 2022

Rusya ile ticareti finansal nükleer tehdide dönüştürmeden yapmak

Rusya - Ukrayna savaşı nedeniyle, ekonomik yaptırımlarla iktisadi olarak Rusya’yı zor duruma sokmayı hedefliyorlar. Rusya’nın bunlara karşılıkları var, elindeki kozların çok azını kullandı, daha büyüklerini elinde tutuyor.

Türkiye ise bu savaşta tarafsızlığını açıkladı. AB, ABD vs, Rusya’yı düşman ilan etmiş görünüyor. Biz ise, kadim medeniyetimizdeki gibi “Sulh Tesis Eden Devlet” olma kararı aldık.

Bu süreçte, ABD elindeki finansal nükleer silah olan bankacılık yazılımları ve özellikle de swift sistemini kullanıyor. Yani, “paranın izini sürerek ilişkileri çözme” stratejisi izliyor. Dünya, fiziki nükleer silahları sınırlamaya çalıştığı kadar “finansal nükleer silah olan swift” sisteminin -devletlere ve halkların refahına karşı- kötüye kullanılmasını önleme konusunda da çalışmalıdır. Hızla, bu finansal nükleer tehdidi bertaraf edecek “alternatif ödeme sistemleri” ve “yazılımların” devreye sokulması lazım. Savaş, yeni modelin devreye alınıp test edilmesi için iyi bir fırsat. Bugün cesurca hareket edip yeni ödeme sistemini kurmazsak tarihi bir fırsatı kaçırırız.

Yaptırım uygulayan ülkeler Rusya ile ticareti kesti mi, kesinlikle HAYIR…!

Şimdilerde batının bize, “finansal nükleer silah” tehdidini hatırlattığını gördük; “Yaptırım uygulanan Ruslarla ilişkilerin Türk finans kurumlarını ve işletmelerini yaptırım riskine maruz bırakabileceğini lütfen unutmayın” diyerek açıkça tehdit ettiler. Aslında bu yolla, Rusya ile ticaretimizi bitirmeyi hedeflediler. Ülkemiz de cevaben “hiçbir kurum veya kişinin yaptırımları ihlal etmesine izin verilmeyeceği” güvencesi verdi. Ancak Bakanlık, İhracat Bedellerinin Yurda Getirilmesi Tebliğinin muafiyet kısmına Rusya’yı niçin eklemedi, takas/barter kolaylığı ve merkezi işlem ofisleri insiyatifi oluşturmadı?

Moskova’ya finansal yaptırım kararları alıp buna uymayanları tehdit eden ABD, İngiltere ve diğer Batılı ülkelerin Rus petrolünün gizli ortakları olduğu ortaya çıktı. Guardian gazetesinin Lingo adlı araştırma grubu raporuna dayalı habere göre, çoğu ABD ve İngiltere merkezli 400 finans kuruluşu, Gazprom, Novatek, Lukoil, Rosneft ve Tatneft gibi Rus petrol şirketlerini 130 milyar dolarla fonladı. JPMorgan Chase ve HSBC gibi dev yatırım bankaları başı çekiyor, (Kaynak, Yenişafak)”. Bunun dışında da doğrudan veya dolaylı şekilde ABD vs batılı şirketlerin yaptırımları deldiğini biliyoruz. O kadar ki, bazı global muhabir bankaların, Rusya, Ukrayna, Belarus döviz işlemleri veya yaptırıma tabi bankaların işlemleri veya yaptırıma tabi ürünler gibi açıkça yasaklı işlemleri yapıp Türkiye’deki bankalara göndererek tuzak kurduklarını bile gördük.

ABD vs batılı şirketler bunu nasıl yapıyorsa…

Bunu bilip akıllıca yürümek lazım, bir savaş olduğunu unutmayalım. Yaptırım uygulayan ülkelerden olan ticaret ülkemize kaydıkça, Rusya ile ticaretimiz artıyor. Bu ticarette piyasada iki tür davranış şekli olduğunu görüyoruz. Birinci grup Türk gerçek ve tüzel kişileri “züccaciye dükkanına giren fil gibi hareket ediyorlar”; önüne gelen herşeyi, her türlü, alıp satma veya aracılıkta bulunma vs vs yolunu seçiyorlar, neleri mahvettiklerine baktıkları bile yok. Bu da ülkemize ciddi bir risk doğuruyor. Bunlar tam olarak, Halbank soruşturması öncesinde ABD’nin pusuya yatıp “paranın izini sürerek ilişkileri çözme” stratejisi izleyerek delilleri topladığı gibi şimdi de delilleri topladığını ya anlayacak kapasitede değiller veya açık bir aymazlık / ihanet içindeler. Sonuçta, sadece “bir banka” değil “tüm bankacılık sistemimiz” ve dolayısıyla ülkemiz ekonomisi “finansal nükleer silah” tehlikesine atılıyor, bunu görmemiz lazım. Ülkemizi FATF ve OFAC yaptırımları riskine atıyorlar. Devletimiz çok acil şekilde bu tarz “fillere” karşı tedbir almalıdır. Öte yandan, dünyada, yaptırım altındaki ülkelerin ve malların her türlü ticaretinin devam ettiğini, hem de, yaptırım uygulayan ülkelerin ticaret yaptığını biliyoruz. Bu nedenle de ikinci grup Türkler ise globaldeki durumu bilerek iş ve işlemlerini doğru ayarlayarak ticaret yapıyorlar. Bu konularda bilgi ve tecrübe sahibi uluslararası hukuk konusunda uzman kişiler ile birlikte çalışıyorlar. İşlemlerin altını doldurarak, arkasını kapatarak, evraklarını sağlam yaparak, menşei ayarlayarak, para birimini değiştirerek, vs vs hukukun meşru sınırlarını iyi bilerek iş yapıyorlar. Sürecin bu nitelikteki uzmanlar üzerinden bir “milli güvenlik meselesi” gibi yürütülmesi konusunda devletimiz sıkı tedbirler almalıdır.

MASAK Bünyesinde

Bir "Uluslararası Yaptırımlar Birimi" oluşturularak, uluslararası yaptırım listeleri Dışişleri Bakanlığı'ndan değil, Hazine ve Maliye Bakanlığından alınmalıdır. Kamuda uluslararası yaptırımlar konusunda görev, yetki ve sorumlulukların (doğru) dağıtması yıllardır bekleniyor. Kamu, sistemi kurmuyor, tüm sorumluluğu bankaların üstüne bırakıyor. Düşünün ki, Türkiye FATF gri listeye girerken MASAK’ta bu konuda uzman olmadığı için SPK’dan geçici personel atanmıştı.

Finansal Savaş

Kurucularından olduğum, Rusya-Türkiye İş Konseyinin de çalışmaları ile, Rus şirketlerinin bazıları üretim ve operasyon “merkezlerini” ülkemize taşıma sürecine girmiş durumdadır. Bu durum, bölgedeki stratejik dengeler açısından hayati öneme sahiptir. Zira, göbekten bağlı olan, gönülden bağlı olan kadar ülkene fayda sağlar. Bankalarımızın Mevzuat Uyum birimleri de, denetimlerde (due diligence veya enhance DD) yaparken işlemin “nasıl olacağına” bakmalı, “niçin olmazına” bakarak işlemi reddedince, finansal savaşta ülkemize değil, karşı tarafın isteklerine hizmet etmiş oluyorlar. Zira, bu yaptırımları ABD vs pastadan daha fazla pay almak için yapıyor. Bankaların uyum birimlerinin daha cesur çalışması lazım. Terör ve bahis paraları dışında, fatura, belge vs sunulan hukuken doğru yapılandırılmış tüm paraları kolaylıkla sisteme kabul etmeleri gerekir. Biz bunu yapmazsak bize muhabirlik desteği veren bankalar bizim için kabul etmedikleri paraları kendileri sisteme değişik şekillerde sokuyor ve sokacak… Hangi para temiz hangisi kirli belli değil zaten, Amerika, İsrail, İngiltere, Fransa vs silah satmıyor mu, sattığı silah paralarını, (keza başka ülkelerin terör örgütü saydığı gruplara verdiği parayı) elden alıp vermiyor, swift kullanıyor, bu kadar basit. Bu süreçte, gerçek, yasal, hukuka uymuş ticareti engelleyici şekilde hareket etmeyerek bu tarihi fırsatın kaçmasını önlemek hem milli bir görevdir hem de bölge barışına hizmettir. Bankalar ve üst yöneticiler -özellikle “devlet bankalarının” yöneticileri- tarih önünde sorumludur, cesaretle sistemin işlemesini sağlayacak yapıyı kurmalıdır.

Zaten sisteme zor soktuğumuz paraları “kamu bankaları” toplarsa “kazanamayan” kim olur bunu düşünün..! Gerekirse sadece bu işler için “banka” ve “ödeme sistemleri” kurmalı veya TMSF’dekilerden ihya edip, hukuksuz yaptırımlar olursa kapanmasını bile göze alacak cesarette adım atmalı, dünyanın pastadan pay alma baskısına göğüs germeliyiz. Önemli olan tarihin bu döneminde ülkemize doğru şekilde fayda sağlayabilmektir.

Gümrük ve kambiyo rejiminde de önemli sorunlar var, bunlar da sistemin önünü açacak şekilde elden geçirilmeli…