Rüşvet ateştir
Fert ve toplum haklarına tecavüzün en belirgin şekillerinden biri olan rüşvet, genel ahlâkı, sosyal güveni, içtimaî adaleti zedeleyen, ferdî zillete ve toplum anarşisine yol açan pek büyük bir suç, âhiret felâketini örgüleyen pek azîm bir günahtır.
Günün ayeti
“(Ey İman Edenler!) Mallarınızı aranızda (faiz, aldatma,
karaborsacılık, kumar ve zina) haram
yollarla yemeyin. (Haksızlığınızı) bile bile fert ve toplum mallarından bir
bölümünü günah yolu ile yemek için de, o mallardan hakimlere; idarecilere
rüşvet vermeyin.” (BAKARA 188)
++++
Günün hadisi
“Rüşveti alana, verene ve aracı olana Allah lâ’net etsin. Allah’ın lâ’neti cemiyet haklarını çiğnemek; muhakemede haklıyı mağdur etmek için rüşveti veren ve alanlar üzerine olsun. Çok iyi biliniz ki rüşveti alan da veren de Cehennemdedir.” (KENZÜL-UMMAL, ET-TAC)
Bismillahirrahmanirrahim…
Haber sitelerindeki ilginç haberlerden biri “rüşvete de zam geldi“ haberi oldu. İslam’dan koparılan toplumumuzda faiz ve zina pislikleri gibi ne yazık ki Rüşvet de normal işlem konumunda. Her şeye ve hatta idrar ve dışkı boşaltılmasına zam gelir de rüşvete zam gelmez mi? Madem rüşvet alıyor ve veriyoruz bir ihtiyacı veya lüksü karşılaşması gerekmez mi?!
Rüşvet Allah'ın koyduğu yasaktır
Ama gel gör ki rüşvetin normali de zamlısı da haram. Okuyalım: İslâm Dini faiz, karaborsacılık ve
hileli imalât gibi yollarla nafaka temin edilmesini yasaklamıştır. Böylelikle
rüşvet yolu ile kazanç sağlanılmasını da yasaklamış; haram kılmıştır.
Rüşvet genellikle bir ferde veya topluma ait olan bir hakkın
zimmete geçirilmesi için verilir. Böyle bir zulme aracı olabilecek yönetici ve
hâkimler kadrosu tarafından alınır. Bunun içindir ki Rüşvet’i yasaklayan mezkûr
âyette özellikle hâkimlere ve idarecilere rüşvet verilmemesi emrolunmuştur.
Peygamberimiz ferdleri Hak’dan saptıran, cemiyette fesadı yaygınlaştıran rüşvetin her bir nevinin haram kılındığım bildirmiştir. Ayrıca yönetim ve yargı organlarındaki rüşvete husûsiyle dikkat çekmiştir.
Rüşvetin sebebi nedir?
Memleketimizde ve bütün dünya ülkelerinde giderek artan
rüşvet, iktisadî zaruretler sebebiyle gelişen bir hastalık olmaktan çok, iman
ve ahlâk buhranından doğan ve gelişen ferdî ve sosyal bir hastalıktır. Rüşvetin
milletler arası boyutlar kazanması bunun en canlı örneğidir.
Fakirliğin iman hayatını kemiren, sosyal bunalımlara vasat
hazırlayan ve ahlâkî hastalıkları geliştiren ciddî bir müessir olduğu açık bir
gerçektir. İslâm Dini de bu gerçeği kabul etmiştir. Fakirlik problemini
çözümleyici, mahzurlarını giderici ferdî ve sosyal yasalar koymuştur.
Ancak ülkemiz şartları açısından bakıldığında rüşvetin maddî zaruretlerden çok iman ve ahlâk zaafından doğduğu, lüks tüketim arzusuyla geliştiği bir hakikattır. Rüşvet ve benzeri gayr-i ahlâkî hastalıkların sebebi maddî olmadığı içindir ki iktisadî seviyenin yükselmesiyle veya maddî cezalar getiren kanunların yürürlüğe girmesiyle rüşvet önlenememiştir.
Rüşvet iman ve ahlak konusudur
Bunun içindir ki İslâm mevzua iman ve ahlâk açısından
bakmaktadır. Müminin kafası ve kalbini eğiterek ona bu hastalığa karşı
bağışıklık kazandırmaktadır. Bununla beraber İslâm Hukuku’nda rüşvet için
takdir hakkı İslâmî devlet yönetimine ve hâkimler kadrosuna bırakılmış maddî
cezalar da vardır.
Rüşvet olarak alınan geri verilmedikçe Allah katında tövbesi
dahi olmayan rüşvet suçunun günahından korumak içindir ki Peygamberimiz bu konu
üzerinde önemle durmuş, ikaz ve irşatlarda bulunmuştur.
Kıyamet günü aldığı rüşvet kişinin boynuna yükletilecek
Medine İslâm Devleti ekonomisi, tarıma ve hayvancılığa
dayandığı ve zekâtları tahsile memur vazifeliler bu iki alanda rüşvetle
karşılaşabilecekleri için Peygamberimiz rüşvet ve benzeri yollarla zimmete
«Hak» geçirmenin önemi hususundaki bir hitabelerinde şöyle buyurmuştur:
«(Ey İnananlar!) Kıyamet Günü’nde sizden birinizi zimmetine geçirdiği deve, at, inek ve koyun gibi hayvanlar kendilerine has sesler çıkarır, çaldığı çocuk da feryad eder bir vaziyette boynuna yükletilmiş olarak Allanın huzuruna gelmiş bulmayayım. O zaman, o kişi: –Bana yardım et Ya Resûlellah! diyerek (inleyecek ve) ben de: – Senden Allanın azabını gideremem. Sana bu gerçeği tebliğ etmiştim, diyeceğim. (et-Tac, 3/54. Hadis özetlenmiştir.)
Rüşvet veren de alan gibi günahkar mıdır?
Peygamberimiz rüşveti alan ve veren yanı sıra aracı olanı da lâ’netlemiştir. Bunun için İslâm bilginlerinin bir kısmı “şartlar ne olursa olsun rüşvet almak kadar vermek de günahtır” diyorlar. Ancak İslâm bilginlerinin çoğunluğu rüşvet vereni veriş sebebi ve gayesine göre değerlendirmişlerdir. Buna göre eğer kişi hakkını korumak, zulmü ve zararı defetmek için rüşvet vermeye mecbur kalırsa Allah katında suçsuzdur. Fakat bir hakkı iptal etmek, zimmete hak geçirmek, lehte karar çıkartmak için verilen rüşvet haramdır. Ayrıca veren için azâb sebebidir. (et-Tac, 3/56)
Devlet malından çalmak haramdır
Peygamberimiz İbni Tulbiye isimli bir zatı zekât tahsil memuru olarak vazifelendirir. Bu zatın vazife dönüşü; “Şu mallar sizlerin Beytul-Malı için verilen zekât mallarıdır. Bu mallar da bana hediye olarak verilenlerdir” diyerek bazı malları kendisine ayırması üzerine Peygamberimiz minbere çıkmış, Allah’a hamd ve senadan sonra şöyle buyurmuştur: Gönderdiğim memura ne oluyor da bunlar İslâm Devleti hazinesine verilenlerdir, bunlarda bana hediye edilenlerdir, diyor. Ana-babasının evinde otursa da bakıp dursaydı ya! Bakalım, kendisine hediye verilecek miydi? Muhammedin canı tasarrufu altında bulunan Allah’a yemin ederim ki sizden biriniz, zekât malından (veya Hazine, belediye ve vakıf gibi toplum malından gizleyip) aşırdığı deveyi böğürür, ineği öğürür veya koyunu meler bir vaziyette boynuna yüklenmiş bir şekilde Kıyamet Günü mutlaka Allah’ın huzuruna gelecektir.” (et-Tac, 3/54)
Memura hediye de rüşvettir
Günahın farklı görünümde işlenmesi onu meşrulaştırmaz.
Aslında hediye Aziz Peygamberimizin hadisleriyle açıklandığı üzere rızkı
artıran, karşılıklı sevgiyi geliştiren, kini ve kırgınlıkları gideren ve
kaynaşmayı sağlayan Helâl bir rızıktır. Bu nedenle aramızda hediyeleşme ile
öğütlenmişizdir. Ancak hediyeyi yöneticilere, yetkili memurlara ve hâkimlere
haram kılmıştır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “İdarecilerin hediye alması
haram, hakimlerin hediye alması ise kâfirliktir; (kâfirliğe yakın bir
günahtır.” (M. K. Ummal, 2/198) Bu
kadrolar, ancak memuriyete getirilmeden önce hediyeleştikleri kişilerden hediye
alabilir. Zira vazife almalarından sonra kendilerine verilen hediyenin amacı
rüşvette olduğu gibi, halde veya gelecekte onları zulme alet etmek ve çıkarlara
vasıta kılmaktır. Bundan ötürüdür ki bu tür bir işlem şekil itibariyle hediye
görünümünde ise de hakikatte rüşvettir ve haramdır.