Rüşt ve evlilik çağı!
Yıllardır aile üzerinedir yazılarım. Aile; iki taraflı akrabaların koruma çemberinin içinde kuralları ve sınırları olan, kadının ve erkeğin sorumluluklarını yerine getirmesi ile mutluluğu artan, içinde cıvıl cıvıl çocuk seslerinin olduğu kurumdur. Nasıl ki kadını ve erkeği mutlu olmayan aile parçalanmakla karşı karşıya ise toplum da yok olmaya mahkumdur. Bir bina temelsiz, toplum da ailesiz olmaz.
Aile kurumunun en temel ögesi rüştünü ispat etmiş bir kadın ve bir erkektir. Doğruyu eğriden ayıran, hak ile batılı bize gösteren Rabbimiz, bizim için en önemli konulardan biri olan evliliğin şartını çok açık bir şekilde öğretmiştir. Zira bizlere kaldıramayacağımız ağır bir imtihan vermeyeceğini vaad etmiştir. Evlilik ise en büyük imtihandır.
Vahyin içinde bedenleri sakinleştiren (Rum 21) evliliğe teşvik vardır. Öncelikle bu sorumluluk “evlendirin” (Nur 32) emri ile büyüklere verilmiştir. Evlendirin emri büyükler için büyük bir sorumluluktur. Yerine getirilmeyen her sorumluluk sorun olarak karşımıza çıkacaktır.
Günümüz modern insanı sorunlarını kendi başından geçen yada çevrisindeki gördükleri kötü tecrübeler ile çözme yolundadır. Halbuki Rahman bunun yolunu bize çok açık bir şekilde sunmuştur. Öncelikle bu emre itaat edilmelidir. Bunun içinde emri verene güvenilmelidir.
Rahman, Nisa suresinin 6. Ayetinde evlilik çağı diye bir çağın olduğunu bize sunmuştur. Zira bakımımız altında olan yetimlerin mallarını nasıl yöneteceğimizi, bu çağa geldiklerini görünce mallarını geri vermemiz gerektiğini anlatmıştır. Yaptıklarımızın yanında niyetlerimizi de bilen Rahman, haksızlık yapmamamızı, hesap sorucu olarak kendisinin olduğunu bizlere hatırlatmıştır.
Sokağa çıkan herkes yaşamak için hayati önem taşıyan trafikteki kırmızı ışığın durmanın, yeşil ışığın da geçmenin belirtisi olduğunu bilir. Evliliğin de illa ki bir habercisi olmak zorundadır. Zira kırmızı ışıkta durmayan ölebilir, aile kurmada bu belirtilere uymayan da aile faciasına şahit olabilir.
Vahyin içinde rüşt çağı ve nikah çağı ayrı ayrı zikredilmiştir. Rüşt; doğruluk,(Bakara 256) olgunluk, yumuşak huyluluk, aklı başında olmak, doğru düşünmek (Hud 87), doğruya ileten (Hud 97), doğru yolu bulma yeteneği (Enbiya 51)... olarak kaşılığı vardır.
Böylelikle rüştü doğru olmak, doğruyu yanlıştan ayırmak, malını doğru kullanmak müsbet düşünmek ve davranta bulunmak olarak tanımlayabiliriz.
Nikah çağı ise akli ve fiziksel olgunluktur. “Eşuddeh kavramı” ile Em’am 152 ayetinde ergenlik çağına erişene kadar yetimin malı üzerine hatırlatma yapılmaktadır. Yusuf (a.s)’a da eşuddeh çağına ulaşınca hikmet ve ilim yani Nebi-Resullük görevi verilmiştir. (Yusuf 22)
Öğrenmekle, görmekle insan rüşte giden yolda yani doğrulardan olma ve olgunlaşma yolunda kademe sarf eder. Nitekim Cin suresinin birinci ayetinde cinler doğruya ileten, rüşte ileten bir Kur’an işittiklerini söylemişlerdir.
Bu doğrultuda bakıldığında nikah çağına; doğruyu müsbet bir şekilde düşünmek, aklı selim olmak, doğru olmak, doğruyu yanlıştan ayırt edebilmek, makul davranışlar sergilemek, marufa göre hareket etmek ve doğru davranmak olarak açıklayabiliriz.
Sahip olduklarını savunabilme yetisine sahip, doğruluğu ve güvenilirliğini isbap etmiş olan gençler evlendikleri zaman daha sağlıklı yuvalar kuracaklardır. Zira evlililik akabinde öncelikle beylere hanımları, akabinde de evlatlar anne ve babaya bir emanet olarak verilecektir.
Emanet kavramını geçen hafta huzur yolu köşemde, eman vermek ve emin olmakla siz değerli okurlarıma sunmuştum.
Kadını erkeğe erkeği de kadına emanet edilen aile kurumunda yetişen çocuklar güven içinde olacaktır. Zira islamın her insana sunduğu can, namus, nesil, akıl ve mal güvenliği öncelikle ailede korunmalıdır.
Ailede eğitim olmazsa toplumda huzur olmaz. Bunun içinde bizi en güzel eğiten Rabbimize kulak vermeliyiz.
Ves-Selam