Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Aralık 2020

Rumi ve insan

Celaleddin Rumi (30 Eylül 1207-17 Aralık 1273), derin bir duygu ve düşünce dünyasına sahip önemli bir mütefekkirdir. Rumi, düşünceleriyle bugünkü insanlık durumumuzu yeniden değerlendirmemize imkan verecek önemli düşüncelere sahiptir. Rumi’nin Divan’ını ve Mesnevi’sini düşünce dünyamız için önemli bir esin kaynağı olarak okuyabilir ve yararlanabiliriz.

İslam ve insanlık arasındaki ilişkinin nasıl olması günümüzün en önemli sorusudur. Müslüman, insanlıktan kopuk, duyarsız ve ilgisiz kişi demek değildir. Müslüman, bütün insanlığı kapsayan ahlaka, akla ve adalete dayalı bir hayat biçimine sahip olan kişi demektir. Rumi, Müslümanın İslam ve insan merkezli bir hayat tarzı sürmesi gerektiğini pergel metaforu ile şu şekilde anlatmaktadır: “Pergel gibiyim; bir ayağımla İslam üstünde sağlamca durduğum halde öbür ayağımla 72 milleti dolaşıyorum. ”72 milleti özgürce dolaşmamızı ve tanımamızı sağlayacak verimli, çoğulcu ve dinamik bir İslam tecrübesine sahip olmak, bütün Müslümanların önünde duran en çetin meydan okumadır.

İnsani açıdan olgunlaşmak, çok zor bir tecrübedir. İnsani açıdan gelişmek ve olgunlaşmak için kişinin sürekli olarak çabalaması gerekmektedir, çünkü “insanın kanadı, gayretidir.” Rumi, kişinin insanlaşma mücadelesini kül ve gül metaforu üzerinden anlatmaktadır: “Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle.. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla!” Her şeyin bittiği anda insan, yeniden başlamak için kendisinde güçlü bir yaşam enerjisini ve motivasyonunu keşfetmeli ve harekete geçmelidir. Kül olmak, kader değildir. İnsanın her zaman gül olma imkanı vardır. Kül olmanın kader olmadığını ve gül olmanın her zaman mümkün olduğunu söyleyen Rumi, öğretilmiş çaresizliğin her biçimini aşmanın gerekliliğini ifade etmektedir.

Cehalet, fanatizm, nefret ve şiddet her tarafımızı sarmış durumdadır. Cehalet, güzelliği, iyiyi ve doğruyu değil, çirkinliği, olumsuzluğu ve kötülüğü yaygınlaştırmanın peşindedir. Rumi, cahil insanın negatif tutumunu şu şekilde ifade etmektedir: “Cahil insan, gülün güzelliğini görmez, gider dikenine takılır.” Günümüzde dikenin farkında olarak gülün güzelliğini tecrübe etmenin peşinde olan yeni bir tutumla donanma gerekliliği vardır. Cehaletten, fanatizmden, şiddetten, kısacası dikenlere takılmamanın yolunun insanın sürekli olarak kendisini yenilemekten geçtiğini Rumi söylemektedir: “Her gün bir yerden göçmek ne iyi/ Her gün bir yere konmak ne güzel/Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş/Dünle beraber gitti cancağzım/Ne kadar söz varsa düne ait/Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Tabiatı, çevreyi ve iklimi harap etmenin bedelini kuraklık olarak ödüyoruz. Yağmursuzluk bizi endişelendiriyor. Rumi, büyük zorluklar karşısında çözümün kadercilik olmadığını, çözüme katkı sağlayan adımlar atmak olduğunu veciz şekilde ifade etmektedir: “Kuru duayı bırak, ağaç isteyen tohum eker.” Yağmur duasına çıkmakla, yağmur gelmez. Yağmur yağmasının yolu, çevreyi ve tabiatı korumaktan geçmektedir. Tabiatı korumak, en sahih ve sahici yağmur duasıdır

Rumi, insanların ahlaka dayalı bir hayat yaşamalarını istemektedir. İnsanlar arası ilişkilerde kişi için tek ölçünün ahlak olduğunu Vasiyetnamesinde verdiği öğütlerle ortaya koymaktadır: “Ben size, gizli ve aleni Allah'tan korkmanızı, az yemenizi, az uyumanızı, az söylemenizi, günahlardan çekinmenizi, oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi, daima şehvetten kaçınmanızı vasiyet ederim. Halkın eziyet ve cefasına dayanmanızı, avam ve sefihlerle düşüp kalkmaktan uzak bulunmanızı, kerem sahibi olan salih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim. İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır. Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd, yalnız tek olan Allah'a mahsustur. Tevhid ehline selam olsun."

Sevgi ve şefkati unuttuğumuz bugünlerde şiddet ve şehvet sapkınlıklarıyla insanlığımızı yok ediyoruz. Rumi, insanlığımızı neyin inşa ettiğini, neyin yok ettiğini yalın bir şekilde dile getirmektedir: “Muhabbet ve merhamet insanlığın, hiddet ve şehvet de hayvanların sıfatlarıdır.” İnsanın insana fayda vermek yerine zarar vermenin kural haline geldiği günümüzde Rumi’nin vasiyeti, güncelliğini korumaya devam etmektedir.

İnsanlar arasında din, dil, mezhep, cinsiyet, renk, sınıf ve statü farklarından ayırımcılık yapmak, 72 millet arasında gezme idealine terstir. Rumi, insanlara kapılarımızın ardına kadar açık olması gerektiği mesajını yüz yıllar öncesinden şu davetle vermektedir: "Gene gel! gene gel! her ne isen gene gel! Kafirsen, ateşe tapıyorsan, puta tapıyorsan da gene gel, Bu bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değil, Yüz kere tövbeni bozmuşsan da gene gel!"