Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Nisan 2014

Rumeli Beylerbeyi

Türkiye'de ilim alemine, sanat hayatına, fikir ortamına ve medeniyetimize hizmet eden abide şahsiyetlerden biri de merhum Ekrem Hakkı Ayverdi'dir. Tarihçi, yazar, mimar-mühendis Ekrem Hakkı Ayverdi, evlad-ı fatihandandır. Yurtiçi ve yurtdışındaki mimaru00ee eserlerimizin korunmasında, ihyasında ve gelecek nesillere intikalinde büyük emeği geçen Ayverdi, kültür ve sanat hayatımıza yaptığı hizmetleriyle milletimizin gönlünde taht kurmuştur. Onu Kubbealtı Cemiyeti'nin (o zaman henüz cemiyetti, vakıf olmamıştı) Cuma akşamları düzenlenen sohbet toplantılarında görür elini öperdik. Kardeşi Samiha Ayverdi'yle birlikte oturur, konuşmacıları dinlerdi. Osmanlı'nın mücessem bir mümessiliydi adeta. Onu hep rahmetle andık, sevgiyle arayacağız.

Ayverdi, sadece mimaru00ee tarihimizde değil, kültür hayatımızda da, tefekkür dünyamızda da önemli yeri olan bir şahsiyet. 1899'da İstanbul Şehzadebaşı'nda doğdu. 24 Nisan 1984'te Fatih'te ebedi aleme göç etti. Türk mimaru00eesine bir çok eser kazandırmanın yanı sıra sayısız denecek kadar eseri de restore etti. Onlarca kurum ve kuruluşta yöneticilik ve üyelik yaptı, sanat tarihimizi aydınlatan mimaru00ee eserlere imza attı. Ruh ve düşünce alemimizin sönmeyen yıldızlarındandı. O bir ondokozuncu asırlıydı, ama yirminci yüzyılı doya doya yaşamıştı. Seksen iki yıl süren hayatı boyunca Osmanlı'ya kültürümüze ait güzellikleri koruyup, kadir bilmez ellerden kurtarmıştı.

Türk mührünü taşıyordu

Ekrem Hakkı Ayverdi değerli mütefekkir rahmetli kardeşi Samiha Ayverdi, eşi İlhan Ayverdi, edebiyat tarihçisi Nihad Sami Banarlı ve diğer gönül dostlarıyla birlikte kurduğu İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul Enstitüsü, Yahya Kemal Enstitüsü ve Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı gibi kültür müesseseleriyle adını kültür tarihimize altın harflerle yazdırmış bir irfan adamıydı. Sanat tarihimizi aydınlatan dev mimaru00ee kitaplara imza attı. Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II. Sultan Murad Devri, Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, Avrupa'da Osmanlı Mimari Eserleri müellifin seçkin eserlerinden bir kaçı. 20. yüzyıl alpereni, Estergon kalesinde kıldığı namaz ile adeta Avrupa'nın orta yerine Müslüman Türk'ün mührünü basmıştı.

İrfanımızın bu uç beyi için rahmetli hocam Prof. Dr. Muharrem Ergin şöyle derdi: "Mimar Sinan'ı bugünkü dünyaya getirsek acaba karşımıza nasıl bir insan çıkardı? diye çok kafa yorduğumu hatırlarım. Fakat karşımda bulduğum insan daima Ekrem Hakkı Ayverdi'dir." Osmanlı efendiliğinin, terbiyesinin ve çelebiliğinin gerçek bir temsilcisi olarak zihinlerde yer eden Ekrem Hakkı Bey, değerlerine bağlı, özüne sahip olan gerçek Müslüman bir Türk münevveri ve son Osmanlılardandı. Mehmet Kaplan Hocamız da onu şöyle tavsif etmişti: "Ekrem Hakkı Ayverdi'nin şahsiyeti bende Osmanlı tarihinin canlı bir abidesi hissini uyandırırdı. Dik, ince, uzun boyu, yüksek alnı, derin, onurlu bakışı, konuşması, gençlere karşı sevgi ve şefkat dolu davranışı, asırlar ötesinden gelen bir yüceliği aksettiriyordu."

Büyük Reis'in mizahı

Semavi Eyice, Ekrem Hakkı Bey'in Osmanlı mimaru00ee tarihinin ilk devresini başından sonuna kadar tesbit etmeye çalışırken, öbür taraftan bugünkü millu00ee sınırlarımız içinde olduğu kadar, kaybedilen topraklarda, 'yad ellerde' kalan eserleri de yorulmaksızın araştırdığını ve topladığını belirtir.

Merhum Ergun Göze, Ekrem Hakkı Ayverdi için "Rumeli Beylerbeyi" diyordu. Uğur Derman ise ona "Büyük Reis" lakabını takmıştı. u00adAyverdi'nin muhiplerinden ve meslektaşlarından olan Özcan Ergiydiren, bir toplantıda Ayverdi'yi anlatırken mizahçı tarafına da temas etmişti. Hele şu nükte bana göre tevazuu ve zarafeti mezcetmenin Ekrem Hakkı Beye mahsus olduğunu gösteriyor. Özcan Bey anlatıyor: "Bir gün çok güzel bir kravat takmıştı. 'Nasıl?' diye sordu. 'Çok güzel' dedim. 'Söyle bakayım, kaç liraya aldım?' Ben yurtdışından getirttiğini tahmin ettim. O zaman pahalı bir fiyat olarak '50 lira' dedim. Kendine mahsus gülüşüyle kahkaha attı ve 'Mahmutpaşa'dan 2,5 liraya aldım.' dedi.

Ömrünü mimariye adadı

Eşi bulunmaz hizmetleri ile daima rahmetle yadedilecek bu abide şahsiyeti hatırlamak, onu rahmetle anmak ve büyük hizmetlerinden bahsetmek boynumuzun borcudur. Ömrünü mimaru00eemize ve elbette medeniyetimize hasretmişti. Bu sanatın özüne inmiş, temel unsurlarını yakalamış ve diğer mimarilerden farklı ve üstün olan özelliklerini tespit etmişti. Bir makalesinde, "Bu mimaru00eede bir taşkınlık, bir gösteriş, bir yarışma ve bir fazla süsleme var mıdır? Bunların hiçbirine ihtiyaç yoktu; çünkü bunlarla örtülecek bir eksiklik, bir kusur bulunmuyordu ve çünkü onu yapan mimarda da bunlar mevcut değildi. O devirlerin mu00eemarisi ve insanı bir vücut teşku00eel eder. Bu mu00eemaru00ee küll'ü bulmuş, cüz'e itibar etmemiştir; güneşin kendisidir, yedi şua'ından biri değildir." der. Böylece mimaru00eemizin temel hususiyetlerini çarpıcı ve özlü bir şekilde ifade etmişti. Bugün mimarlarımız acaba bu düşüncelerden ve sahibinden haberdar mıdır, doğrusu pek emin değilim.

Geçenlerde Uğur Derman anlatmıştı Ekrem Hakkı Ayverdi'yi. 24 Nisan'da ESKADER anacak. Aydın Yüksel ve Özcan Ergiydiren "Babıali Sohbetleri"nde onu anlatacaklar. Cumartesi günü ise Dursun Gürlek Kubbealtı'nda dile getirecek. Bu mümtaz şahsiyeti vefatının 30. yılında rahmetle anıyorum.