Ruhun Uyanışı ve Kurtuluşu Sahur
Ramazan, bolluk ve bereketin arttığı ruhanî aydır. Paylaşmak, bölüşmek ve üleşmek, şehr-i Ramazan’ın ziyadelerindendir. İnfakın zirveye çıktığı Ramazanın giriş kapısı sahurdur. Ruhun uyanışı sahurla başlar. Beden, kapılarını sahurdan sonra kapatır. Mana âlemi, sahur ve evveli teheccüdle zuhur eder.
Sahur, oruca besmeledir. Söz ve vaat, sahurun vaktiyle sübut bulur. Hayâ ve vefa, ruhlar âleminde verdiği sözleri sahurda hatırlar. Bu emsalsiz vakitler, ruhaniyetin tecelli ettiği zamanlardır.
Dinginliğin ve sessizliğin hüküm sürdüğü sahurlarda, dünya ve ahiret birlikte yaşanır. Hayat, varlık ve var oluş bu bereketli zamanlarda anlam kazanır. Dua ve yakarışın reddedilmediği bu anları yaşamak, ‘bir vadi dolusu altın’dan daha değerlidir.
Hakk’ı zikir ve tesbih etmek, insana kulluğun kıymetini ve özgürlüğün değerini hatırlatır. Bu vakitlerde gözler daha hassas, kalpler aşkla doludur. Hâsılı, göz ağlar, kalp ağlar, akıl ağlar. Zihin ve ruh, Vareden’e ‘benzemeye’ çalışır. O’nun ahlâkıyla ahlaklanmanın manevî lezzeti, bütün bedeni sarmalar. Beden, ruhun manevî örtüsüyle sırlanır, hakikatin yollarını arar, gözler.
Beden gıdasını, sahurla alır. Ancak bedenin aldığı gıda ruhu da besler. Beden, cisim olmaktan çıkar. Saf ruha dönüşmeye başlar. Artık ruhun gıdası zikirdir, fikirdir, tefekkürdür.
Kêlamın yerini sessizliğe bıraktığı sahur anları, Kelâm-ı Kadîm’in lezzetiyle uyanan ruhları kavileştirir. Zikirler, tesbihler, tövbeler, dualar, bu aşk ve muhabbet anlarını süsler, onlara yarenlik yapar. Dil çözülür, kalp açılır, ruh uyanır, akıl sınırlarına döner, zihin bâtıldan azâde olur. Kuruluş ve kurtuluş, sahurla tecessüm etmeye başlar.
Sahurun iki salatı vardır. Gece namazı teheccüd ve meleklerin şahit olduğu sabah namazı, bu mübarek vakitlerin miraçlardır. Kul bu salatla, seherden sabaha çıkar, salaha ulaşır.
Cismin beslenmesi sahurla gerçekleşir, ancak ruh da berekete ziyadesiyle bu vakitte ulaşır. Sahur yemeği, nebevî emrin öğüdüdür, nasihatidir, mirasıdır. Oruç, sahurla başka ruhbanlıklardan ayrılır.
Hakikatte, bir yudum suyla başlar ve biter sahur. O su ki, bedeni sular, ruhu sular, varlığı sular.
İbadetlerin en faziletli olanı zamanında olanıdır. Ancak sahurun en efdali, gecikenidir.
Sahur, bedeni terbiye etmenin başlangıcıdır. Sahur bir mürebbidir; vakti hesaplı ve iktisatlı kullanmayı öğretir.
Gönüller sahurla coşar, çocuklar sahurla bayramlara ulaşır. Büyükler sahurun ruhaniyetini, kendilerinden sonra geleceklere miras bırakır.
Heva ve hevesten, nefsanî arzulardan kurtuluştur sahur. Sahur; benlik, gurur ve kibirden azâde olmanın ahdidir.
Makâm-ı Mahmud’a ulaşmanın yolu, gecenin ve sahurun miracı olan teheccüdden geçer. Gece namazı, geçmişten geleceğe bütün salihlerin ve âriflerin ibadetidir. Günah, suç, ayıp ve kusur, bu namazla âbidi arındırır, hayata bağlar. Cebrail’in ifadesiyle ‘mü’minin şerefi/değeri teheccüdle’ sübut bulur.
Ruhun, kalbin ve aklın uyanışı, sahurla gerçekleşir. Sehere sahurla girilir.
Sahura kalkmak, rahmete tâlip olmaktır. Merhametin İlâhî gölgesi, sahurda zuhur eder. Bu gölge ki, bütün iki cihanın kötülüklerinden ve zararlarından insanı korur, muhafaza eder. Şeytan, nefis ve şehvet, bu gölgeyi aşarak hazlara fırsat vermez.
Seher ve sahur vakitleri tövbe ve duanın zamanlarıdır. Az uyku, az yemek ve az konuşmak sahurla başlar.
Peygamber’in (s) diliyle söyleyecek olursak, Zâtına dua edilen Allah üç kişiden hoşnuttur ve onları sever. Birincisi, Allah adına ihtiyacı için isteyene gizlice yardım edip onun sıkıntısını gideren kimsedir. İkincisi ise, gece boyu yürüyen ve yorulan kişidir. Bu kişi konaklandığında herkes yorgunluktan bitap düşüp uyurken, o Hakk Teâla’ya dua, muhabbet ve rıza talebinde bulunur. Üçüncüsü ise, savaş esnasında herkes ölüp de, ölünceye veya muvaffak oluncaya kadar tek başına da olsa savaşan kimsedir.
Hâsılı, sahur; rıza, sabır, hayır ve huzuru arayanların istikametidir. Sahur, gecenin en derin tatlı uykusuna karşılık, ‘Allah’ın sevdiği üç güzel sesi’, yani tövbe, zikir ve Kur’ân’ı tercih etmektir.