Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


'Ruhun Lekesi' ezberleri bozuyor!

Yönetmenliğini İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceyhan Kandemir’in yaptığı, senaryosunu Nafiseh Laleh’in kaleme aldığı “Ruhun Lekesi” filmi ciddi bir emeğin ürünü… Filmin detaylarına inmeden önce bir parantez açmakta fayda var. Ruhun Lekesi; İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin destekleriyle çekilen akademisyen ve öğrencilerin de ekipte yer aldığı özgün bir yapım…

Günümüz insanının yansıması!

Filmin konusu da son derece dikkat çekici ve günümüze ışık tutar nitelikte… Ruhun Lekesi, 70 yaşlarında “kaçıngan bağlanma” sorunları yaşayan Taylan adında bir müzisyenin yaşamını konu ediniyor. Güçlü bir işitme duyusuna sahip olan gitarist ve besteci Taylan’ın bir konserde tüm hayatı değişir. Modern dünyaya ayak uydurmaya çalışan Taylan, psikolojik sorunları ve her şeyi kaybetme korkusuyla yalnızlığa sığınır. Ancak aşkı bundan büyük darbe alır. Güvendiği kendi küçük dünyasında çıkış arayan Taylan, eski yeteneklerine kavuşabilecek midir? İşte bu soru hikâyenin boyut değiştirmesine sebebiyet veriyor. Aşkı, müziği, dansı, arkadaşlığı ve yalnızlığı görebileceğimiz film, özellikle pandemi sonrası yalnızlaşan modern insanın çıkmazlarını gözler önüne sermeyi amaçlıyor. İzleyicinin Taylan ile özdeşleşmesini sağlıyor.

Filmin yönetmenliğini yapan benim de çok sevdiğim ve değer verdiğim bir hocam olan Prof. Dr. Ceyhan Kandemir’in verdiği emek kayda değer… Filmden övgüyle bahseden Prof. Dr. Kandemir’in iddialı olması son derece doğal… Ceyhan hocaya filmi sordum ve aslına bakılırsa çok önemli açıklamalarda bulundu. Filmin en başından beri minimalist bir anlayış ve yaklaşımla çekilmesini planladığını belirten Ceyhan hoca; “bağımsız bir film olması da gerek hikâyenin kurulması gerek oyuncu seçimi gerekse de kullanılan mekânlar açısından tercih nedenim oldu. Senaryo yönetim sürecinde de kafamda oluşan hikâyeyi senaristimiz ve yapımcımız ile ana karakterin kişisel özelliklerini de göz önünde bulundurarak şekillendirdik. Sade, doğal ve yalın mekânlarda diyalogların mümkün olduğunca az olduğu ancak tercih ettiğim uzun planlarla izleyiciyi başrol oyuncusunun iç dünyasına sokmaya çalıştım. Bu yolculukta izleyicinin kendi sıkıntılarını da hissedebilmesi, karakterle de bağ kurmasını sağlayabilmek için anlatım dilinde ağır kamera hareketlerini ve yaşamın kendi döngüsüne uygun sahne geçişlerini kullanmaya gayret ettik. Yine minimalist yaklaşımla amatör oyuncularımızın aşırı jest ve mimikten uzak doğaçlamaya dayalı oyunculukları hikâyeyi daha da hissedilebilir kıldı.” ifadelerine yer verdi.

ruhunlekesi_fa62f15ce8610afda57383b59f7f15e8.jpeg

Üçlemenin ikinci filmi de “Karla” kadar heyecan verici!

Günceli yakalamayı seven Ceyhan hocanın kendine özgü bir anlatım tarzı var. İzleyiciyi çekerek filmin evrenine odaklayabiliyor. Nitekim bunu Karla’da da görmüştük… “Günümüzde yaşadığımız tüm sıkıntılar aslında kendi içimizdeki travmalı korkunç distopik bireysel yalnızlığımızı da arttırdı. Filmin anlatısında travmaları içinde adeta savrulan ana karakteri hep bu şekilde izlenimci bir tarzla sunmaya çalıştım. Ana karakterin kendini bulma sürecinde dinlediği Podcast’ler içsel tedavisinin kurtarıcısıydı. Filmin özgün müzikleri, özellikle Kar Melekleri parçası sözleriyle Podcast’lerle de ilişkili güçlü leitmotiflerdi; bu ana motifler bir nebze de olsa karakteri huzursuz iç dünyasından çıkarabilen umudu simgeleyen tekrarlardı. Ruhun Lekesi üçlemenin ikinci filmi; ilk uzun metraj filmimiz “Karla”da yer alan ana karakter Karla Kandemir’i ve yine o filmde Karla ile yine onun yolculuğunda kendisine eşlik eden kadın karakter Cansu Özdenak’ı bu filmde de farklı bir konumlandırmayla gizemli bir rol içerisinde görüyoruz…” sözleri de Ceyhan hocanın günceli yakaladığını ve gerçekten sanatsal bir filme imza attığını kanıtlıyor.

Ezberleri bozan, izleyiciyi merkeze alan bir yapım!

"Kar Melekleri" isimli şarkının sözleri filmin aynı zamanda yapımcılığını üstlenen Cansu Özdenak’a ait… Finalde, şarkıyı seslendirirken izlediğimiz Cansu Özdenak; şarkı sözlerinin film repliği olduğu, bir bilinçdışı performans sahnesinden söz ediyor. Ayrıca filmi öyküleyen modern insanın açmazları ve beraberindeki melankolik hissin Thanatos'a (Yunan mitolojisinde ölüm tanrısı) yakın olduğunu, finaldeki şarkıcı kadın ve seslendirdiği şarkının ise Eros'u temsilen yaşama tutunmayı simgelediğini aktarıyor. Filmde Melek Yel'in canlandırdığı Işıl karakteri, sevgilisi Taylan’la onun istediği gibi oyun oynamak değil, gerçek bir aşk hikâyesi yaşamak istiyor. Işıl, aşkı ve tutkusunu flamenkonun diliyle de aktarmaya çabalıyor. Yapay zekâyla yaşanan romantik ilişkinin de işlendiği filmde, fütüristtik bir yaklaşımla "aşk ve hislerin de ekrana yüklendiği" vurgusu yapılıyor.

Kısacası ciddi bir emeğin ürünü olan özgün ve günümüze ışık tutan bir yapımla karşı karşıyayız. Baştan Ceyhan hoca olmak üzere emeği geçen herkese kendi adıma teşekkür ediyorum. İzleyicisi ve ödülü bol olsun…

WhatsApp Image 2022-12-14 at 09.55.06_d3434c3e5b1c92237e9d8686309b1540.jpeg