Orucu tutan, sonra da onu
sakatlayan, ihbar eden, cezayı veren, kontrol eden, cezayı çeken yine kişinin
kendisidir.
Namaz Allah’ı kabulle başlar;
oruç ise kendini kabulle başlar. Yani oruçlunun kafası yirmi dört saat kendisiyle
muhakeme halindedir.
Oruç insanı kul ölçüsünden
Allah’ın ölçüsüne yükseltir.
Oruç tutan kişi, açlığı sebebiyle
dikkatini devamlı kendi varlığına yöneltir, bu vesileyle acizliğini,
noksanlığını idrak etmiş olur.
Oruçlu bir insan gün boyu manevi bir
gözetim altında olduğu hissiyle yaşar. Bu da hayatın amacı hakkındaki
farkındalığını artırır, sorumluluğunun bilincine vardırır. Sorumluluğunun
bilincinde olan insan kendi dışında kalan canlılara karşı da sorumluluk
hisseder ve ona göre yaşar. Böylece Yüce Yaratan’a karşı sorumluluğunu da daha
derinden idrak eder.
Oruç, insana fakirlere ve
yoksullara karşı merhamet hissi aşılar, insanı nefsin esiri, kötü arzuların
oyuncağı olmaktan kurtarır, iradesini güçlendirir, nefsine hâkim olmayı,
kendini tutmayı öğretir.
Oruç, insana nimetin kadrini
bilmeyi ve nimete şükretmeyi hatırlatır. İnsanı sabır ve tahammüle alıştırır. Helal
ve haramı ayırt etme kabiliyeti kazandırır. Varlığı ve darlığı bildirir,
tahammülü öğretir.
Oruç, helal olan ve göz önünde
duran her türlü yemeği aç olduğu halde gizli veya aşikâr yememe iradesi
kazandırarak dürtü ve güdüleri denetim altında tutma alışkanlığı sağlar.
Oruç, insanları alışkanlıklarının
esiri olmaktan kurtarır. Değişen yeme içme saatleriyle bazı kötü
alışkanlıkların değişebileceği duygusunu kuvvetlendirir.
Oruç, sıkıntı ve ıstıraplar
karşısında sabırlı, iradesine hâkim, menfaatler karşısında doğru bildiği
prensiplerden vazgeçmeyen ideal insan tipini vücuda getirir. Her türlü yiyecek
karşısında hiçbir maddi karşılık beklemeden aç ve susuz kalmayı göze almak,
insana maddi değerlerin üzerinde bir takım manevi değerlerin de olduğu şuurunu
kazandırır.
Oruç sayesinde insanların daima
kendilerini görüp gözeten ve bütün hareketlerini takip eden, fakat kendilerinin
göremediği bir varlığın mevcudiyeti hakkındaki imanları artar. Bütün
hareketlerinde tedbirli ve temkinli olması gerektiği, aksi takdirde yaptığı
hareketlerden mesul olacağı bilinci güçlenir. Bu da insanda kendi kendini
kontrol altında tutma, kendi kendini hesaba çekme alışkanlığını geliştirir.
Oruç, insanlardan riyayı,
gösteriş için ibadet etme düşüncesini kaldırır. İbadetleri sadece Allah rızası
için yapmaya alıştırır. İnsanı takva denen en üst mertebeye ulaştırır, onu
olgun bir insan haline getirir.
İyilik duygularının gelişmesini sağlar, kötülüklerin de
önünü alır. İnsanı melekleştirir ve ruhu manevi bir haz içinde yüzdürür.
Oruç, insana fedakârlık, alçak
gönüllülük, dayanışma duygusu, başkalarını düşünme ve birlik ruhu da
vermektedir. Açlık elemini hissetme hususunda zengin ve fakiri birleştirir.
Zenginlerin yüreğini yumuşatır. İnsanoğlunda şefkat ve merhamet duygularını
harekete geçirir.
Oruçlu olduğu zamanlarda
yoksulları daha çok düşünecek, elindekileri onlara vermek isteği ile paylaşma
duygusu artacaktır.
Ruhun beslenmesi için bedenin aç
ve susuz kalması gerekir. Beslenen ruhla gönül gözü görmeye, gönül kulağı
işitmeye, gönül aklı çalışmaya başlar ve ruh dirilir.
Namaz dinin, oruç ruhun, zekât da
Müslüman toplumun direğidir.
Namazsız din, oruçsuz ruh ve
zekâtsız Müslüman toplum ayakta duramaz, yıkılır.