Ruhumun Eylül macerası
Sararan yapraklarla anılan Eylül ayı, hep ruhumda depremler, korkular, tedirginlikler ve alt üst oluşlara neden olmaktadır. Ruhumun bütün duyguları ve düşünceleri, eylül ayında varlığımın derinliklerinde yüzeye çıkmaktadır. Ruhumu uyandıran Eylül, varoluşa açılan yeni bir süreçtir. Eylül, sadece bir hüzün ve hazan ayı değildir. Yaşadığım ruhsal alt üst oluşlar, yeni varoluşlara, başlangıçlara, hayallere, tutkulara ve çabalara doğru beni yola çıkarmaktadır. Eylülde bütün duyarlılıklarımı, kırılganlıklarımı, hayal kırıklıklarımı derinliğine sahici bir şekilde yaşarım. Yağmuru, serinliği, rüzgarı, sarıyı ve kızılı yaşadığım Eylülde beni, yeni işler, çabalar, heyecanlar ve maceralar beklemektedir. Eylülü seviyorum. Geçmişi arkada bırakıp önüme bakmamı Eylül öğretmektedir. Hayatı, şu an yaşamanın sorumluluğunu Eylül, omuzlarıma yüklemektedir. Eylül, yaşama sorumluluğunu, coşkusunu ve şehvetini bütün varlığıma hissettirmektedir.
Eylül,
barış, aşk, umut ve özgürlük mevsimidir. Eylülde hiçbir şekilde hüzün ve hazan
kokusunu hissetmem. Barışa, aşka, umuda ve özgürlüğe olan tutkum, her
zamankinden daha fazladır Eylülde. Bütün fanatizmlerin, şiddetin, savaşın,
barbarlıkların, ayırımcılıkların Eylülde biteceğine dair umutlarım her zamankinden
daha fazladır. Eylül geldiğinde dünyanın cehaletten, şiddetten, ırkçılıktan, cinsiyetçilikten,
fanatizmden, kabilecilikten ve bütün yapaylıklardan arınan bir yer olacağına
dair umutlarım yeniden canlanmaktadır. Eylül, cinsiyetçilik, ırkçılık,
mezhepçilik ve bütün yapay hapishanelerden kurtulduğumuz ve bütün vahşi
kirlerden arındığımız bir mevsim olarak ruhumu serinletmektedir. Eylül
serinliği, sadece insan olmanın ve insan kalmanın hafifliğini ve güzelliğini
yaşatmaktadır.
Eylülde
kimsenin yokluğuyla hüzünlenmiyorum. Varlığımla mutluyum ve coşkuyla hayata
koşmanın tutkusu içindeyim. Eylülde sadece kendime ve ruhuma tutunmam
gerektiğini biliyorum. Ben olmanın tadını ruhumda hissediyorum. Serin ve
verimli bir eylül tadı varlığıma yayıldığında benliğimle sessizlik içinde derin
bir konuşma içindeyim. Aşkla, umutla ve akılla kendimi var etmenin coşkusu,
neşesi ve heyecanı Eylül serinliğinde ruhumun tedirginliğini sakinleştiriyor.
Eylülde
sevgiliyi özlüyorum. Ey sevgili Hayatımın Eylülü sensin diyorum. Sana aşık
oldum ve sonra seninle yaşamayı ve beni yaşatmanı istiyorum. Eylül serinliğinde
hep gelmeni ve hayat gibi seni sevmeyi istiyorum. Eylülü koca bir ömür olarak
gören Nazım, “Kimse bilmesin isterim, eylül; Piraye’dir” der. Nazım’ın aksine herkes
bilsin, Eylül Merve’dir derim. Aşık olmak güzel bir şey diyorum. Kalbimin hep açık
olduğu sevgiliyi özlediği ve ondan ayrılmadığı duygusu, müthiş bir şekilde
ruhumun darmadağınıklığını toparlıyor. Aşksız ve sevgisiz bir hayatın imkansız
oluşunu Eylül hep fısıldıyor bana. Eylül, hayatta, aşkta ve umutta savrulmanın
değil, toparlanmanın ve yeniden başlamanın zamanıdır. Aşk ve tutku, Eylülde ve
sonbaharda güzeldir. Bütün sıcak ve deli duygular, düşünceler ve tutkular, Eylülde
başımı döndürür, kanımı delice akıtır. Bütün yasaklardan, yapaylıklardan ve
yaptırımlardan özgürleşerek sadece hayata şehvetle sarılmanın ihtiyacını ruhum
hissediyor. Aşkı, umudu ve özgürlüğü yasakça ve sınırsızca şehvetle yaşama
arzusu başımı döndürmektedir. Hiçbir şeyi paranteze almadan, hayatı doya doya
ve dolu dolu yaşamak istiyorum. Eylül, hayatı dolu dolu yaşama ayıdır. Eylülde
aşktan, hayattan, umuttan ve tutkudan başım dönsün istiyorum. Eylül, aşkta,
sevgide ve tutkuda son olmadığını söylemektedir.
Eylül, artık
değişmelisin diyerek ruhuma dokunur. Ben ise ona cevap veremem. Neyi değiştirip
değiştirmeyeceğimi bilememenin çaresizliği, beni Eylül karşısında cevapsız ve
suskun bırakır. Aslında eylül, tepeden tırnağa değişmemi istemektedir. Eylül,
bütün yapraklarımı dökmemi istemektedir. Herkes ve her şey dökülen yapraklar
gibi hayatımızdan gelip geçsinler, bize yük olmasınlar. Ben ise üstümde yaprak
bırakmanın telaşındayım. Eylül, bir meydan okumadır. Tepeden tırnağa değişmeyi
zorunlu kılan bir meydan okumadır. Her çaresizliğe ve acizliğe Eylül, meydan
okumaktadır. Eylülün meydan son olmayan meydan okumaları, beni güçlendirmekte,
beslemekte ve diriltmektedir. Baştan sona değişme ve hayatı verimsizce harcama korkusu,
ruhumu tedirgin ve huzursuz etmektedir. Eylül, ruhuma yapabilirsin diye
dokunmakta ruhuma umut, coşku ve tutku üflemektedir. Eylülde hüzünden,
ayrılıktan ve hayal kırıklıklarından bahsetmek gereksizdir. Eylülde aşktan,
umuttan, hayattan, hayallerden ve tutkulardan bahsetmek güzeldir. Eylülün
sarısında sıcaklığı, serinliği ve sertliği birlikte yaşıyorum. Eylül, hayattan
ve kendinden vazgeçmemektir. Eylül, yanlışlara ve tehlikelere rağmen hayata hep
yeniden başlama umudunu ruhuma ekmektedir. Eylülü tehlikelerle dolu sonu
gelmeyen bir heyecan ve macera olarak seviyorum.
Eylülü
seviyorum. Eylülün sarsmasını ve baştan çıkarmasını seviyorum. Ataol
Behramoğlu’nun Eylül Sabahının Serinliği şiirini okumayı seviyorum: “Eylül
sabahının serinliğini/ Yaprakların serinliğini/ Ciğerlerime dolduruyorum/ Sessizlik
ve serinlik/ Birleşiyor/ Yıkanmış güvercinler/ Ve çok uzakta bir tren sesi/ Her
zaman yeniden başlamak duygusu/ Doğuyor içimde/ Her uyanışımda/ Düşmanlarımı
bağışlıyorum/ Daha çok seviyorum dostlarımı/ Her uyanışımda/ Eylül sabahının
serinliğini/ Yaprakların serinliğini/ Yüreğime dolduruyorum.”