Ruhu Çağıran Diyarlar\u2026
Lirik. Özel. Anlamlıu2026 İnsanın hayatını idame ettirmesi için vesile tayin edilen yaşam merkezinden çok daha fazlasıu2026 Konuşan bir hali, anlatan bir tavrı var. Hüznü, sevinci, mecali, çilesi, çabası var. Hepsinden ziyade, tarifine eklenen asil bir tarihi varu2026 Yaşıyor halau2026 Hala tarihinde yaşatabiliyor kendisini okuyanı dau2026
Şehirler ve topraktan yaratılanlar kadar toprağın da bir canı olmalıu2026 Aksi halde cezbetmez, çağırmazdı insanıu2026 "Ben burada böylece dururken, hatta hiç aklımda yokken nedir ruhumu davet eden?" diye düşündürmezdiu2026 Bir seher serinliğinde, bir Cuma vaktinin derinliğinde takarak kanatlarını, konmazdı akıllarau2026 Yazılmazdı kalbin tam ortasınau2026
İstemenin gidebilmek için kafi olup olmadığını düşünürüm zaman zamanu2026 Gerçekten isterse, bilirse istemeyi, vasıl olabilir mi insan? Uzaklara yakın olmak için, hasretine mi yakın durmalı önce? Hasretin olduğu yere hayal gelmez mi? Hayal peki, gerçeğin en yakınında duran menzil değil mi?
Bir yoldan geçerken daha doğrusu yolun izlerini kalbime nakşederken geldi, zaman zaman kendime sorduğum bu soruların cevabıu2026
Telefonun ucunda nezaketle titreyen o ses, doğum günümü kutlamak için arayan kıymetli Eğitimci/Yazar Nilüfer Zontul Aktaş'a aittiu2026 Kendisini Ankara'ya beklediğim bir sırada, Kudüs'te tebessüm eden fotoğrafıyla duruvermişti karşımdau2026 Şaşırmış, imrenmiş, sevinmiştim. Kudüs, bir zamandır ruhuma kendini ısrarla hatırlatan beldelerdenu2026 Ahmet Turgut'un "Kalbim Kudüs'te Kaldı" kitabını okuduktan sonra bu iştiyak, zapt edilmez bir hal aldı. Buluşamadan dünyaya veda edersem, tamamlanmadan gideceğimi düşündüren yerlerdenu2026
Nilüfer Zontul Aktaş'ın o latif sesiyle hemhal olunca, içimde biriken cümle soruyu sıralayıverdim. Kendisi, kıymetli bir hocamızın Kudüs ziyaretinden sonra "oraları muhakkak ziyaret etmeli, görmelisiniz öğretmen hanım" demesini anlattı;
Bu yoğunluk ve hayat telaşı arasında çok umudu yoktu. "Nasıl gideyim?" derken mahzun bir gönül taşıyordu. Akabinde bir yarışma açıldığını öğrendi. "Bu yarışmaya katılmalısınız" diyen sesler, kalp ritmiyle buluşmuş olacak ki "yaz!" emri geldi; yazmaya karar verdi. O yazdıkça Kudüs sevdasına yaklaşıyordu, sevdası bile güzeldiu2026 Sonuçlar açıklanınca birkaç günlük Kudüs gezisi hediye edildiu2026 İstemesinin üzerinden çok geçmemişti. Temiz kalbi bir dua saatinde yanmış olacak ki, cevap çok gecikmediu2026
Mekke. Medine. Kudüs. İstanbulu2026 Her ferdin tereddütsüz solumak istediği sevda mekanlarıu2026 İçindeyken de özleten, kendisindeyken de sevinç kadar tarifsiz bir hüzün duygusuyla sarıp sarmalayan... Bazen yaralı bir haletle sinemize sarılan doğu illeri; Urfa en çok, en çok Hatay, Mardin en çoku2026 Sonra Mevlana ve Şems'in ruhaniyetini hissettiren o kutlu şehir; Konyau2026 Toprağın da bir canı, bir çağrısı, bir nidası olduğunu fark ettirenu2026 "Toprak senden incinmesin" mısraını tekrar tekrar söyletenu2026 Altında uyuyan güzellerle olduğu kadar yaşanmışlıklarıyla da güzelleştiğini bildirenu2026
Mantıku't Tayr'da geçer;
Hz. İsa bir gün, soğuk bir derenin billur ve leziz suyundan içti. Suyun kokusuna adeta gül damlatılmış, lezzeti bal ile karıştırılmıştı. O esnada bir adam gelerek, derenin suyundan testisine doldurdu. İsa Nebi, bu misafirle hasbihal ettikten sonra yeniden su içmek istedi. Adam, kendi testisindeki sudan ikram etti. Fakat testideki su, derede içtiği o leziz sudan daha acı, daha farklıydı. İsa Peygamber şaşırdı ve Rabbine şöyle iltica etti;
"Ey alemlerin sahibi Rabbim! Bu işteki hikmeti lütfunla bana bildir!"
O esnada testi dile geldi ve şöyle söyledi;
"Bu testinin toprağı ben, eski zamanlarda yaşamış bir insanım! Dokuz kat feleğin altında binlerce kez hem küp olmuşum, hem testi, hem kap kacaku2026 Ne yaptılar ne ettilerse ölümün acısı benden gitmedi. Ne onunla barışabildim ne de içimdeki ölüm korkusundan kurtulabildim. Suyumun acılığı bundandıru2026