Dolar (USD)
34.42
Euro (EUR)
36.27
Gram Altın
2834.30
BIST 100
9389.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Ocak 2023

​Ruh Tarlamızdaki Obruklar Nasıl Kapanır?

Her çağ, insanlığı etkileyen nitelikteki olaylarla anılır. Görülüyor ki yaşıyor olduğumuz çağ, -henüz adlandırılmamış olsa da- sayılamayacak kadar çok fazla şeyi yitirmemize sebep olan yanıyla ve ruh tarlamıza açtığı sayısız obruklarla anılacak. Bu varsayım, her ne kadar üzerimizdeki ataleti atmanın başlangıcına vesile olmasa da ve mevcut durumu kabullenmek gibi bir olumsuzluğu beraberinde getirse de insanlık için aslında oldukça yıkıcı. Ve biz, yıkıcı olanın zayıf olanı yerle bir etmedeki istidadına, tarihi tecrübelerle şahitlik etmiş bir milletiz.

Tecrübemiz, yıkıcı olan karşında dirayetli olabilmenin, ‘kim olduğunu ve nerden geldiğini bilme’ bilincinin sağlamlığı ile orantılı olduğunu bize öğretmiştir. Görüyoruz ki çağın yıkıcı araçları karşısında dayanma gücümüz yok denecek kadar az. Çünkü kanaatkâr bir şekilde kendi toprağından beslenmenin, albenili birkaç yapraktan veya meyveden daha büyük bir şey ifade ettiğini idrak edemiyoruz.

Dolayısıyla şikâyet ettiğimiz konuları çözümsüz bırakan, bizi sarsan ve hatta peşinden koşturan bu albenili yaprak ve meyveler. Peki, bu suni yaprak ve meyvelerin ambalajları açıldığında ve Modernite’ye ait ‘ürünler’ toplumca alaşağı edildiğinde ortaya çıkacak yeni durumu/boşluğu kim, nasıl değerlendirecek? Acaba yeni durumda geleneksel olana ‘köklere’ geri dönüş yapan vefalılar mı olacağız; yoksa Modernite’nin yeni yapraklarının ve albenili meyvelerinin cazibesi peşinde koşmaya devam eden vefasızlar mı olacağız?

Vefa da iyimserlik de her zaman iyidir. Yiyecekte nasıl ki endüstriyel ürünlerden organik olana bir dönüşüm başladıysa ve buna ciddi talep ve teveccüh varsa; bu çağda fiili olarak yaşayıp ruhsal olarak bu çağı yaşamak istemeyenler de ‘organik’ ve örnek medeniyetlerine teveccüh gösterebilir. Fakat iyimserliğimizin yerini kısa bir süre kötümserliğe bıraktığımızda günümüzü kontrol edenlerin organik olana dönüşü engelleyici birçok plan da yapmış olduğunu görürüz. Yanlış anlaşılmak kimsenin istediği bir durum olmadığına göre yukarıda yazılanların bir hayranlık içermediğini, aksine bir an önce köklere dönülmesi için zorunlu bir başlangıcın işaret fişeği hatta yumurtanın kapıya dayandığının tıkırtısı olduğunu belirtmekte fayda var.

Daha fazla uzatmadan yalnızca bir örnekle bahsettiklerimizi ete kemiğe büründürelim ve çağımızın revaçta yaşam biçimlerinden biri olan ‘minimalist yaşam’ı ele alalım. İsmi yabancı gibi gelse de bu yaşam biçimi aslında ihtiyaç fazlası ne varsa hayattan çıkarmayı; duygulara, düşüncelere, sevdiklerinize daha fazla yer açmayı amaç ediniyor. Daha ilginç olan minimalist yaşam’ın öncelikleri; sadelik, zamanı israf etmemek ve üç öğüt: Az yemek, az konuşmak, az tüketmek.

Ortalama dini bilgiye sahip olanlar yukarıdakilerin İslam’ın da açıkça öğütlediği şeyler olduğunu hemen anlayacaktır. İhtiyaç fazlası ne varsa hayattan çıkarmak, ‘bir lokma bir hırka’ dediğimiz kanaatkâr düşünceden başka bir şey değildir. Sadeliği ve az eşyaya sahip olmayı, Efendimiz (sav) vefat ettiğinde ardında bıraktığı 3-5 eşya üzerinden bir düşünün… Yine minimalist yaşamın bir diğer şartı olan ‘az yemek, az uyumak ve az konuşmak’ tasavvufun ve Hak yolunda yürümenin üç temel şartlarından biri değil midir? Öyleyse İslam’dan arındırılmış, dünyevileştirilmiş, farklı anlamlar yüklenmiş bu ‘ayartma formları’ sürekli olarak nereden türetiliyor?

Yazımızın giriş kısmında soyut olarak, yukarıdaki örnekte ise somut olarak anlatılmak istenen işte bu sorunun cevabıdır. Yarın bir gün insanlar mevcut küresel düzenin, önümüze konulan görüntülerin ve ‘yaşam biçimleri’nin insanı amacından saptıran koca bir kandırmacadan ibaret olduğunu elbette anlayacaktır. Bu idrak, insanlığın ruh tarlasında ortaya çıkan obrukların suni formlarla sürekli olarak neden genişletilmek istendiğinin anlaşılmasına da imkân sağlayacaktır.

Hülasa bize düşen, ruhumuzdaki obrukları bir daha açılmamak üzere kapatmaktır ve bu ancak ve ancak İslam medeniyetinin ruhu besleyen ve insanı kendine getiren köklerinin anlaşılmasıyla mümkündür.