Röportajın Gücü
Röportaj, gazeteciliğin en zor, en zevkli ve en faydalı türlerinden biridir. Çünkü iyi bir röportaj yazarı, mükemmel bir hazırlık yaptıktan sonra görüşeceği kişinin hayatını, düşüncelerini ve hayallerini topluma duyurur. Bu anlamda insanlar arasındaki iletişimin en güçlü araçlarından biri de kanaatimce röportajdır. Tanınmış şahsiyetler, sanatçılar, yazarlar, aydınlar, devlet ve siyaset adamları, kısacası toplum hayatının önde gelenleri, halka mesajlarını röportajlarla verirler.
Bizde röportaj türü Tanzimat'tan sonra gazetecilik hayatı ile birlikte başlamış ve giderek yaygınlaşmıştır. Gazetelerimizin çıkışıyla beraber ilk röportajları görürüz. Ama yaptığı edebu00ee konuşmaları ilk kitaplaştıran yazar Ruşen Eşref Ünaydın'dır. Bugün de edebiyatla ilgilenenlerin en sık başvurduğu kaynak eserlerden biri Diyorlar ki isimli eserdir. Ruşen Eşref, bu eserinde kendileriyle görüştüğü devrin meşhur edebiyatçılarını -hususi hallerine kadar- sevenlerinin önüne çıkarır. Bu kitaptan sonra on binlerce röportaj yapıldı, bunlardan yüzlerce kitap kültür hayatımıza kazandırıldı. Ben de fiili olarak gazetecilik yaptığım dönemde pek çok röportaj gerçekleştirdim. Daha sonra bu konuşmalardan bazılarını seçtim ve üç kitap yayınladım. Romancılarla yaptığım görüşmeleri Romancılar Konuşuyor, şairlerle sohbetlerimi Türk Şiirinden Portreler, diğer edebiyatçılarla olan hasbıhallerimi ise Dersimiz Edebiyat isimli kitaplarımda bir araya getirdim. Bu alandaki çalışmalarımdan en az üç kitap daha çıkar. "Peki röportajları kitaplaştırmanın ne yararı var?" diye sorulabilir. Çok faydası var. Bir sefer insanlara büyük bir kolaylıktır. Yıllar önce bir gazete ve dergide yayımlanmış bir röportajı, meraklısı veya ilgilisi nasıl bulsun? Bunun için çok geniş ve uzun bir zamana dayanan araştırma gerekiyor. Halbuki röportaj yazarının seçtiği 40-50 konuşmasını bir kitapta görmek büyük bir kolaylıktır. Hatta bana göre röportajlar, konularına göre tasnif edilerek yayımlanmalıdır. Bir gazeteci farklı meslekler icra eden kişilerle görüşebilir. Siyasu00ee olanları ayrı, edebu00ee olanları ayrı, ilim adamlarıyla yaptığı röportajları da ayrı bir kitapta toplamasında fayda vardır. Röportaj yapan gazeteci dostlarımdan istirhamım, kalıcı olan konuşmalarını bir araya getirmeleri ve bir an önce kitaplaştırmalarıdır. Kültür hayatımız, sanat dünyamız, edebiyat alemimiz ve büyük medeniyetimiz böyle eserlerle daha da renklenir, zenginleşir, derinleşir.
Yazı ve Editörlük Kursu'nda öğrencilere verdiğim dersler arasında en çok ilgi gören tür 'Röportaj'dır. Tabii ki, ödev olarak her öğrenci, tanınmış bir kişiyle konuşma yapıyor. Onlara röportaja başlarken, "Bize kendinizi tanıtır mısınız?" sorusunu sormamaları gerektiğini hatırlatıyorum. Ve devam ediyorum: "Bu soru, acemiliğin ve bilgisizliğin işaretidir. Dersimizi çalışmadığımızın alametidir. Hatta muhatabımıza saygısızlıktır. Sözkonusu kişiyi tanıyarak, hayatını inceleyerek, eserlerini okuyarak, çalışmalarını görerek ve hizmetlerini bilerek yanına gitmeliyiz. Çok iyi hazırlanmalıyız. Ondan sonra sorularımızı hazırlayıp röportaja gidebiliriz."
Kendileriyle röportaj yapma talihine eriştiğim müstesna şahsiyetlerden biri de Samiha Ayverdi idi. Ancak rahatsızlığı dolayısıyla yüz yüze görüşememiş, sorularımı hazırlayıp göndermiştim. Mütefekkir yazarımız lütfedip kısa zamanda cevaplarını göndermişlerdi. İşte bu mülakatın da yer aldığı bir eser çıktı Kubbealtı'ndan. O da Bana Kalsın. Eser, Samiha Ayverdi ile yapılmış röportajlardan meydana geliyor. Kitabın adı, yazarın bir röportajcıya verdiği cevaptan alınmadır. Bir de röportaj verenlerin çok sık kullandığı cümleler vardır. "Bak bu sırrı, ilk defa açıklıyorum, bu gerçeği sadece sana söylüyorum." Bu ifşaat da, gazetecinin en çok sevdiği sözlerdendir, çünkü yaptığı işin önemli ve özel olduğuna daha çok inanır.
Eser, 1949'dan 1993'e kadar basında Samiha Ayverdi ile yapılan röportajlardan, anket cevaplarından, radyo ve televizyon konuşmalarından, neşredilmemiş iki konferans ve tebliğden oluşuyor. Yazarın hayat görüşü, gayesi, idealleri ve eserleri hakkındaki sorulara karşılıkları, bu hususlarda araştırma yapacaklar için çok aydınlatıcıdır. Samiha Ayverdi, bir suale verdiği cevapta şöyle demektedir:
"Hayat hikayem ve dünya görüşüm Bir Dünyadan Bir Dünyaya isimli kitapta kısmet mevcuttur. Burada kısaca şu kadarını söyleyebilirim: Büyük babası şehit, babası gazi olan bir kimseyim. Kılıcın iki yüzü gibi birbirinden ayrılmayan vatan ve u00eeman aşkının hakim olduğu bir hava içinde büyüdüm ve hayatım boyunca şerefli tarihimin, dilimin, du00eeimin ve millu00ee iftiharlarımın emrinde olmayı aziz bir borç bildim. Böylece de, geçmiş ile gelecek arasında kurulacak köprüyü inşa etmenin, memleketime en büyük hizmet olduğunun şuu00fbru ile yaşamaya ve yazmaya çalıştım. Bu yüzden de, hayatımın ağırlık noktası olan vatan ve u00eeman aşkı, Ken'an Rifau00ee gibi bir mürebbi-mürşide mülaku00ee olduktan sonra, bilhassa kalemimin en mukaddes vazu00eefesi oldu."
Yazarımızın bütün eserlerini neşre hazırlayan Aysel Yüksel ve Zeynep Uluant'a bu hizmetlerinden dolayı teşekkür borçluyuz. Takdim'de belirttikleri gibi 44 yıllık bir zaman dilimine yayılan bu röportajlar esnasında Ayverdi'nin 'kararlı, net ve doğru bildiğini söylemekten kaçınmayan' üslu00fbbu dikkat çekiyor. Orijinal dile ve üslu00fbba dokunulmadan yayımlanan eseri okuyanlar, bir kültür hazinesine kavuşmanın yanı sıra Türkiye'nin son 60 yılının fikir, sanat ve edebiyat hayatından kesitleri ve sosyal hayatın tezahürlerini de göreceklerdir. Ayverdi'yi yakından tanımak isteyenlere bu eseri tavsiye ediyorum. Zira bu konuşmalar vesilesiyle O'nun yetişme çağı gözlemlendiği gibi, bir münevver olarak toplumun muhtelif meselelerine getirdiği çözümler ve yaptığı yorumlar da hemen fark edilecektir. İnsanın yetişmesi, toplumun eğitilmesi, geçmişin ışığında geleceğe dair projelerin hazırlanması için gerekli çalışmalara işaret eden Samiha Ayverdi'nin fikirleri, bugün bizler için de yol göstericidir. Onun vatan, devlet ve millet sevgisi hususlarındaki inancını, dirayetini, kararlılığını ve istikrarını bugünkü aydınlarımızın örnek almasını isterim. Bilhassa yaşadığımız sıkıntılı günlerde, bu üst fikirlere, birlik ve kardeşlik ruhuna çok ihtiyacımız var.