Rezene
Basında çok az yer alan, bir şey yaşandı geçenlerde. Kim bilir bazılarımız duysa da, pek ehemmiyet göstermedi belki de… Ancak bunu ilk duyduğumda, bölgedeki DENGELERİ DEĞİŞTİREBİLECEĞİ düşüncesiyle oldukça heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. Evet, Türkiye ile Irak arasında imzalan ve adına da “ANKARA DEKLARASYONU” verilen anlaşmadan bahsediyorum. Biraz açalım… Hatırlarsanız Süveyş Kanalında, Çin’den Hollanda’ya giden bir gemi karaya oturmuştu 2021 yılında. O yüzden de Süveyş kanalında, 6 gün boyunca ticaret akışı durmuştu. Ardından da dünya kamuoyunda, buraya alternatifler konuşulmaya başlanmıştı. Bunların başında ise Süveyş Kanalını bypass edecek olan, Irak’ın güneyinde yapılacak büyük bir liman projesi geliyordu. Öyle ki bu limana getirilecek malların, Avrupa’ya daha hızlı ve ekonomik ulaştırılması en akla yatkın olanıydı. Zaten Irak yönetimi de 2 sene önce, FAW LİMANININ temellerini bu amaca binaen atmıştı. Gerçi attı atmasına da, bu durumdan rahatsız olan ABD’nin durmayacağı aşikârdı. Keza dönemin Irak Başbakanı, bu meseleleri konuşmaya gittiği Çin ziyaretinden hemen sonra, sokaklarda biranda protesto gösterileriyle karşılaştı. Ardından da Irak’ta, Başbakan değişmişti malumunuz üzere. Ama gelgelelim proje, her hangi bir şekilde sekteye uğratılamadı.
Anlayacağınız tamamlandığında Hint Okyanusu ile Akdeniz
arasında, en ekonomik yol olacağı konuşulan FAW LİMANI PROJESİNİN, inşa
aşamasına devam ediliyordu. Fakat bu limanın yapılması kadar, buraya ENTEGRE
EDİLECEK kara ve demiryolları da hayati öneme sahipti. İşte bu doğrultuda, Türkiye
ile Irak arasında yapılan anlaşma devreye girdi. Ve Faw limandan Türkiye’de
dahil olmak üzere, hem DEMİRYOLU hem de KARAYOLU inşa edilerek, Avrupa’ya
ulaşması planlandı. Yani Türkiye bu KALKINMA YOLUNDA, kilit rol üstlendi bir
bakıma. Bizi ilgilendiren tarafı ise projenin ekonomik, siyasi ve güvenlik
alanlarında, katacaklarından ileri geliyordu. Mesela 2028’de proje
tamamlandığında, Asya ve Körfez ülkelerinin ticareti buradan yapacak olması, Irak
ekonomisi kadar TÜRK EKONOMİSİNE DE BÜYÜK FAYDA sağlayacaktı. Ulaşımın
kolaylığı sayesinde, Türk pazarının genişlemesi de kuvvetle muhtemel
seyrediyordu. Tabi kara ve demiryollarını, Türk firmalarının yapması da cabası.
Bu bağlamda değerlendirdiğimizde de, Türkiye’nin çok daha fazla stratejik güç elde
emesi, SİYASİ MANADAKİ kazanımlarına temel oluşturacaktı. Kaldı ki ticaretin
devamlılığını isteyen devletlerin, Türkiye’nin İSTİKRARINDAN YANA tavır
sergileyeceği şüphesiz. O nedenle dış politikada atılacak adımlarda da, bu güzergâhın
ELİMİZDE BÜYÜK BİR KOZ olacağını şimdiden söylemek mümkün.
Hal böyleyken projenin bize sağlayacağı en önemli katma
değer, GÜVENLİK BOYUTUNDA yüz gösterecek belki de. Çünkü ticaret, güvensiz bir
ortamı sevmeyeceği için, bu devasa ticaret yolunda terörün baş göstermesinin,
tüm tarafların EN SON İSTEYECEĞİ şey olacağı muhakkak. Kısacası PKK artık
sadece Türkiye’nin değil, o güzergâhtan ticaret yapan TÜM ÜLKELERİN DERDİ haline
gelecek tartışmasız. Hatta proje sayesinde önemli bir girdi elde edecek olan Irak’ta;
bir biçimde istikrar sağlanacak, ordusu güçlenecek ve otorite boşluğuyla her
yerde cirit atan terör örgütü üzerinde, devlet hâkimiyetinin yeniden kurulması da
söz konusu. Yani tüm bu saydıklarımız bir aya geldiğinde, bu güzergâhın Türkiye’ye
güvenlik anlamında katkı sağlayacağı ayan beyan ortada. Özetle neresinden
bakarsak bakalım, çok kritik bir anlaşma yapıldı Türkiye ve Irak arasında. Bu
vesileyle BÖLGEDEKİ TAŞLARIN YERİNDEN OYNAYACAĞINI ise kimse inkâr edemez. Gerçi
ABD ve avenesi boş durmayacak ve bölgeye, kaos ihraç etmeye çalışacaktır
elbette. Ama yine de HAZMETMEYE başlamaları, onlar için daha hayırlı olacaktır
kanaatindeyim. Biliyorum, çok zor olacak onlar adına. Ne diyelim! Bitkisel
çözümler deneyebilirler mesela. Zira hazmı kolaylaştıran REZENE ÇAYI varken,
hiçbir şey zor olmasa gerek. Aktarlara sorabilirler…