Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.80
Gram Altın
2975.69
BIST 100
9722.85
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Ağustos 2017

Restorasyon değil yeniden inşa gerekiyor

Türkiye'de bütün gelişmeler bir biri ile bağlantılıdır. Zincirleme bir birini tetikler. Yaşadıklarımız hep bunu gösteriyor. Ne ekonomideki gelişmeler siyasetten, ne siyasetteki gelişmeler sosyal yapıdan, ne sosyal yapı dünyadaki trendlerden bağımsız değildir.

Ankara'da oturup etrafı gözlemlemek olup bitenleri ve gelecek perspektifi görmemize yetmiyor. 1990'lı yıllarda çalışırken maaş artış dönemiydi. Beklediğimiz artışı alamayınca yöneticilerden enteresan bir savunma geldi. Bir yönetici adeta yeterli artışın yapılmamasına mazeret olarak " Senin kendini nasıl gördüğün önemli değil, başkaları nasıl görüyor? Asıl önemli olan o dur" diye. Tabii aylar sonra bu yönetici "Nasıl gidiyor?" diye sorduğunda "Benim nasıl gittiğimi bilmemin ne önemi var. Asıl siz benim nasıl gittiğimi düşünüyorsunuz?" diye cevap vermiştim. Şimdi sizin nasıl gittiğinizi düşünmeniz değil milletin sizin nasıl gittiğini düşünmesi önemli.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Olağanüstü Kongre ile tekrar AK Parti'ye Genel Başkan olunca partinin her kademesinin yeniden yapılanması ve toplumun beklentileri doğrultusunda değişim süreci başlattı. Şimdi il-ilçe kongreleri için takvim ve süreç başladı. Fakat öncesinde olan delege seçimleri değişim ve dönüşüm beklentilerine yeterli cevabı vermekten uzak kaldı. Aslında değişim ve dönüşümün temelleri bu aşamada daha etkin ve daha sağlam atılması gerekiyordu. İlçelerde başkanları seçecek delegeler 'Sen-ben-bizim oğlan' anlayışını aşamadı. Böyle bir delege yapısı ile il ve ilçe kongrelerinde milletin beklediği değişim ve dönüşüm ne kadar karşılanabilir?

Sahada dolaşmaya devam ediyorum. Ailecek 2 hafta önce Ankara'dan çıkarak indiğimiz saha gözlemlerimiz sürüyor. Bu süre içerisinde Bursa- Balıkesir, ardından Türkiye'nin en uzak yeri Doğubayazıt hattı ve tekrar Balıkesir hattında ki gözlemlerimiz devam ediyor.

Doğubayazıt'tan Bursa'ya, Bursa'dan Balıkesir'e ve irtibatta olduğum bütün her yerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın partideki metal yorgunluğu ve yerel yönetimlere yönelik eleştirilerinin toplumsal önemli bir karşılığı var. Toplumsal bir umudu da beraberinde getiriyor. Beklentiler çok yüksek.

Fakat izlenimlerime göre hiçbir belediye başkanı hiçbir parti yöneticisi ve hiçbir AK Partili bürokrat Recep Tayyip Erdoğan'ın bu sözlerini kendi üzerine alıp muhasebeye girişmiyor. Herkes kendinin dışındakilere bakıyor ve Erdoğan'ın bu sözlerini rakiplerinin üzerine gitmek ve ekarte etmek için bahane aracı olarak görüyor. Toplum da bunun farkında ve ibretle izliyor. Gönül isterdi ki partinin en küçük neferinden en büyük yöneticisine kadar her kademesi kendine çeki düzen versin ve koyulan teşhislerin muhataplarının kendisi olduğunu kabul etsin.

Bulunduğum her ortamda Ankara'da yaşamanın karşılığı olarak konular siyasete, politikaya açılıyor. Artık ben Ankara'yı anlatmıyorum. Aynen bir zamanlar yöneticinin bana söylediğini muhabbet ettiğimiz dostlara yöneltiyorum. 'Ankara'dan nasıl göründüğü önemli değil. Sizler buradan nasıl görüyorsunuz?' diye. İşte o noktada vatandaş gerçeği saklamıyor. Açıkça konuşuyorlar.

İki haftadır dolaştığım yerlerde vatandaşın gerçekten köklü bir değişim beklediği görülüyor. Bugünkü konumda Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik ciddi bir güven var. Beklentileri karşılayabilecek tek kişi olarak görülüyor. Fakat özellikle partide ki yenileşme konusunda ciddi tereddütler bulunuyor. Bu yenileşmeyi ise mevcut sistemle yapmasının zorluğu ortaya çıkıyor. Özellikle belediye başkanlığı seçimleri konusunda ciddi bir değişim ve yenileşme beklentisi söz konusu. Şu açıkça vatandaş tarafından ifade ediliyor; "Başkanlıkta oyumuz her şartta Recep Tayyip Erdoğan'ın. Güvendiğimiz tek o var. Fakat belediye başkanlığında istediğimiz değişimler olmazsa ve aynı kadrolarla devam edilirse kesinlikle oyumuz yok". Aynı durum milletvekili adaylığı içinde geçerli demeyi de ihmal etmiyor vatandaş.

Fakat yenileşme hamlesi içinde en büyük tehlike yeni küskünler ordusudur. Mevcut parti teşkilatları üzerinden yapılacak değişim ve dönüşümün çok sancılı olacağını gösteriyor. Sahadan aldığım intibaya göre il ve ilçe teşkilatlarında yapılacak değişimin altyapısı sağlam kurulmadığı taktirde 'Ben yoksam yansın' zihniyetinde olan ve bugüne kadar yönetimleri elinde bulunduranların ciddi bir küskünler ordusuna dönüşmesi tehlikesi bulunuyor. Bunun örnekleri yapılan bir kaç teşkilat değişimi sonucunda yaşanan olaylar da gösteriyor. O nedenle Olağanüstü Kongre öncesi bu sütunlarda dile getirdiğimiz teklifi farklı bir versiyonla tekrar dile getirmekte yarar vardır. O da AK Parti'de 'restorasyon değil yeniden inşa' gerekiyor. Nasıl yapılacağına kararı verecek bizler değiliz. Ama görünen odur. Şu bir gerçek AK Parti'nin siyasette gerçekleştireceği yeniden yapılandırma ve değişim Türkiye'nin de kaderini yakından ilgilendiriyor.

Cuma'nın hayrı üzerinize olsunu2026..